Yahudi mitolojisi ve folkloru-5: BABİL KULESİ

”Ve dediler: Bütün yeryüzü üzerinde dağılmayalım diye, gelin kendimize bir şehir ve başı göklere erişecek bir kule inşa edelim… ve kendimize bir nam yapalım. Ve âdemoğullarının yapmakta oldukları şehri ve kuleyi görmek için Rab indi.

Sara YANAROCAK Kavram
23 Nisan 2014 Çarşamba

Ve Rab dedi: İşte bunlar bir kavimdir, hepsinin dili aynı ve yapmaya başladıkları şey budur; onları men etmeyelim. Gelin inelim birbirlerini anlayamasınlar diye dillerini karıştıralım. Rab onları bütün yeryüzü üzerine dağıttı. Ve şehri bina etmeyi bıraktılar. Bundan dolayı oraya Babil dendi. Çünkü Rab bütün dünyanın dilini orada karıştırdı” Yaratılış (11:4-9)

Babil Kulesi veya İbranice adıyla Migdal Bavel, Tevrat’ta, diğer din kitaplarında ve dünyanın birçok bölgesinde yerel efsanelerde bahsi geçen, Tanrı’ya ulaşmak için inşa edilen kuledir.

Akad dilinde bab-ilu (Tanrı’nın Kapısı) sözcüğü Babel şeklindedir. Bu kelime İbranice Bavel kelimesinden gelir ve Tevrat’ta ‘kargaşa, karışıklık’ şeklinde açıklanır.

BABİL KULESİNİN TARİHİ ÖYKÜSÜ

Dünyanın yedi harikasından biri sayılan ve Babil’in Asma Bahçeleri içinde bulunan Babil Kulesi, Tanrı Marduk adına yapılmıştı. Sümerliler, yükseklere taparlar ve yer ile göğü bağlayan kutsal bir ağacın varlığına da inanırlardı. Sümerliler yeri göğe bağlayan bu ağacı temsil eden ve Tanrı dağı dedikleri kuleyi zamanımızdan 5.000 yıl kadar önce yapmışlar.

Kule temelde 90 metre genişlikte ve 90 metre yüksekliğe sahip yedi katlı bir bina idi. Adına Ziggurat denirdi. Kulenin çevresinde rahip sarayları, ambarlar, konuk odaları, Tanrı Marduk adına yapılmış bir diğer tapınak olan Esagila’ya giden aslanlı geçit ve dini tören yolu vardı.

Babil’i işgal eden Tikulti-Ninurta, Sargon, Sanherip ve Asurbanipal kuleyi yıkmışlardı. Babil Kralları, Nabupallasor ve Nabukadnesar ise yeniden inşa ettiler. Ancak M.Ö. 479’da Babil’i fetheden Pers Kralı Xerxes kuleyi yıktıktan sonra, tekrar onaran olmadı. Yalnız, Büyük İskender Babil’e geldiğinde harap haldeki kuleye hayran kalmış ve onu eski haline getirmeye karar vermişti. Bu nedenle 10.000 kişiyi iki ay boyunca çalıştırarak molozları temizletti. Fakat Büyük İskender ölünce kulenin onarımından vazgeçildi.

YAHUDİ KAYNAKLARINDA BABİL KULESİ

Tanah ve Tevrat’ta Babil Kulesi bahsi, birbirlerinin aynısıdır. Babil Kulesi’nden Tevrat’ın Yaratılış (Tekvin) kitabında bahsedilir. Nuh’un oğulları büyük tufandan sonra Sinar (Sümer) ülkesine yerleşmiş, burada bir şehir ve göklere yükselen bir kule yapmak istemişlerdi. Efsaneye göre Tanrı kendisine ulaşmaya çalışan insanların kendilerini beğenmişliklerine kızar ve o zamana kadar aynı dili konuşmakta olan insanların dillerini karıştırarak birbirlerini anlamalarını engeller. Kulenin yıkılışı Tevrat’ta anlatılmaz, ancak Yahudi tarih kitapları olan Jubiless veya Leptogenesis olarak bilinen Yahudi belgelerinde anlatılır. Kulenin Tanrı tarafından çok sert bir rüzgâr estirerek yıkıldığından bahsedilir.

Dini bir bakış açısıyla bu öykü sıklıkla insanın kusurluluğunu, Tanrı’nın kusursuzluğu ile kıyaslamak ve dünyadaki yüzlerce dilin kökenini açıklamak amacıyla kullanılır.

BABİL’İN ASMA BAHÇELERİ

Eski dünyanın yedi harikasından birisi olan Babil’in Asma Bahçeleri’nin yeri tam olarak açık değildir. Genel olarak, Irak’ta Babil şehri olan şimdiki Hillah yakınlarındaki Babil’in eski şehrinde inşa edildiği söylenmektedir. Babilli rahip Berossus, bahçeleri Babil Kralı II. Nabukadnesar’a bağlar. Babil metinlerinde bahçelerden bahseden kesin bir şey yoktur ve kesin bir arkeolojik delil de bulunmamıştır.

Bir efsaneye göre, Babil’in Asma Bahçeleri, Babil Kralı, İmparator II. Nabukadnesar tarafından eşi Kraliçe Amytis için yaptırılmış. Çünkü Amytis memleketinin yeşil tepelerini ve vadilerini özlemiştir. Nabukadnezar ‘İnsanlık harikası’ diye bilinen büyük sarayı da inşa ettiren kişidir. Bahçelerin efsane olduğunu iddia edenlerin nedeni ise günümüzde bu konuda hiçbir arkeolojik buluntusu olmadığından kaynaklanmaktadır.

Rahip Berasus bahçelerin gerçekliğine inanan tek tarihçidir. Ünlü Yahudi tarihçisi olan Josephus ise ona tamamen güvenerek, kitabında ‘Asma Bahçeler’den söz eder. Bahçelerin neden ve nasıl inşa edildiğini anlatırken Berasus’tan alıntı yapar.

“Bu yeri yüksek duvarlarla, sütunlarla destekleyerek inşa etmiştir; cennetin bahçesi olarak anılan bu yeri, kısa ağaçlarla doldurdu. Tam anlamıyla dağlık bir manzara haline getirildi. Bu kraliçeyi memnun etti, çünkü kraliçe Med ülkesinde doğup büyümüştü ve dağlık manzaralara düşkündü. Asma Bahçelerin adı Semiramis’ti. Bahçeye giriş, bir yamaç gibi eğim aldığı ve bazı yapılar birbirlerinin üzerinde yükseldiği için, yapı bir bütün olarak amfiteatroyu andırmaktaydı. Asma Bahçeleri sürülmüş toprak üzerindeki köklerinin toprağa sabitleniş şekli, çatı şeklindeki sistem üzerinde büyümesi ile toprakta değil, havada yetiştirilir. Her türlü çiçek, bitki ve palmiye ağaçları, geniş yapraklı bitkiler ve çiçekler, insana neşe ve keyif vermektedir…”

Dokuzuncu yüzyıl İslam tarihçilerinden el-Tabari’nin ‘Peygamberler ve Krallar Tarihi’ adlı eserinde daha detaylı bilgi verilir. Öyküye göre Nimrod Babil’de bir kule inşa ettirir. Allah bu kuleyi yıkar ve o zamana kadar aynı dili konuşan insanların dilini 72’ye ayırır.13. yüzyıl İslam tarihçilerinden Ebu el-Fida da aynı öyküden bahseder ve İbrahim’in (Avraam) atası Hud’un kendi dilini (İbranice) muhafaza etmesine izin verildiğini ekler. Çünkü Hud kulenin inşasına katılmamıştır.