Avatar (1)

Sami AJİ Köşe Yazısı
3 Ağustos 2016 Çarşamba

-Anneanne bana konuşan balığın hikâyesini okur musun?

-Dedene söyle o okusun. Ben dört kere okudum.

-Ama o senin gibi güzel okuyamıyor.

Biraz canım sıkıldı ama üzerimden de bir yük gitmişti. Ancak torunumun beşinci kere de olsa dinlemek istediği hikâyeyi bayağı merak etmiştim. Belli etmemeye çalışıp kulak kabarttım:

Hindistan’da, iyi kalpli ve tüm hayvan âlemi tarafından sevilen Manu isminde genç bir adam nehre girer. Birden küçük ışıltılı bir balık elininin içine yüzer. Balık Manu’ya  “Bana yardım et, büyük balıklar beni yiyecekler” der. Manu balığı evine götürür ve önce bir su kâsesine koyar. Ancak küçük balık beklenmeyen bir şekilde büyür, çok kısa zamanda ne kâseye, ne kuyuya, ne havuza, ne göle, ne de nehre sığar. Balık, Manu’dan onu denize kadar taşımasını ister.  Balık artık devasaydı, deniz de uzaktı. Manu gücünün yetip yetmeyeceğini bilmiyordu; buna rağmen kabul eder. Ama, hayret, onu kaldırınca balık tüy kadar hafif gelir!

Nihayet denize varırlar ve Manu balığı suya atar. Balık uzaklaşmadan önce Manu’ya döner “Sen iyi bir gençsin” der,  “Yardım etmek sırası bende: büyük bir tufan olacak. Bütün canlıları kurtarmak için sen bir gemi inşa etmelisin. Gelecek sana bağlı”diye ekler ve gözden kaybolur.

Manu büyük bir gemi inşa eder. Yakınlarını, büyük küçük tüm hayvanları, hatta bitkileri,  gemiye taşır ve kapakları kapatarak beklemeye başlar.

 Aniden gökler sanki delinir. Korkunç yağmurlar başlar. Her taraf sularla çevrilir. Ardından dehşetli bir fırtına kopar. Gemi dalgalara mahkûm olmuş ve neredeyse batmak üzeredir. İşte tam o sırada balık dalgaların arasında belirir ve Manu’dan bir halat fırlatmasını ister. Halat fırlatılır. Balık o halatı uzun zaman çekerek gemiyi sakin suların hâkim olduğu bir adaya yanaştırır.  Aslında orası bir ada değil suların çevrelemiş olduğu büyük bir dağdır.

Manu tüm insan, hayvan ve bitkileri sağ salim indirip, balığa teşekkür etmek için kıyıya döndüğünde balığın birdenbire şekil değiştirerek dört yüzlü ve dört kollu insana benzeyen bir kişiye dönüştüğünü görür.

Kişi kendini tanıtır. “Ben Brahma’yım.2 Seni kurtardım; sen de bütün gücünle yeryüzünü yeniden yaratacaksın. Tüm varlıkları, bilgelik sevgi ve adaletle yönetirsen bunu mutlaka başarırsın” der ve yeniden ortadan kaybolur.

Manu artık onu bir daha görmeyecektir; ama söylediklerini de asla unutmaz.

(Arada torun da uyumuştur…)

Herhalde bu hikâye size Bereşit’in ‘Noah’ bölümünü hatırlatmıştır. Belki şaşacaksınız ama “Büyük Tufan” dünyamızın birçok yöresinde, çeşitli mitolojilerde ve inançlarında yaygın olarak yerini bulmuştur.

Birkaç örnek vermeğe çalışacağım (doğudan başlayarak batıya gideceğim): Çin mitolojilerinde birçok tufandan bahsedilir. Daima birileri tufanı haber verir ve bir bilge kişi belli bir araçla insanları kurtarır.

Orta Asya Türk kavimlerinde ‘Nama’ insanlığı büyük sellerden kurtarmıştır.

Mezopotamya’da ünlü Gılgamış Destanı’nda Tufan ve sonuçları detaylı bir şekilde anlatılır.Grek ve Roma mitolojilerinde tufan anlatılır ve Noah çok değişik isimlerle anılır.

İskandinav mitolojilerinde aynı olay çeşitli ‘varyasonlarla’ anlatılır.

Nihayet Amerika kıtasında İnkalar ve hatta Kızıl derililerin efsanelerinde, Nuh tufanından bahsedilmektedir.

Ancak hemen tüm anlatımların sonu aynıdır: Gemi sahile yanaşıp içindekiler karaya çıkarken ufukta muhteşem bir gök kuşağı belirir. Bu kuşak tüm varlıkların barış, sevgi ve güzellikler içinde yaşamaları gerektiğinin bir sembolüdür.

Sembolün gerçeğe dönüşeceği ümidini taşıyarak ve aynı duygu ve düşünceyle yazımı bitiriyorum.

 

***

1‘Avatar’ kelimesi Sanskritçedir. Ava: aşağı, tar: iniş, sözcüklerinden türemiştir. Tanrıların yeryüzüne inerken herhangi bir tabiat varlığının bedenine veya şekline girmesi anlamını taşır.

2Hikâyede her ne kadar balık Tanrı Brahma olarak kendini tanıtıyorsa da, Hint Mitolojisinde ‘Tanrı Vişnu’ olarak tanımlanmaktadır.