Bir bavuldan notlar

Tarihin en büyük sessiz kahramanlarından Raoul Wallenberg’in akıbetini yeni öğrendik. Artık kararımı verdim. Adalet hep eksik kalıyor hayatlarımızda.

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
7 Eylül 2016 Çarşamba

Yaklaşık dört yıl önce, Moskova’da yaşayan emekli balerin Vera Serova büyükbabasından miras kalan ve şehrin kuzeyinde bulunan villayı restore eder ve tarihin karanlık bir sayfası aydınlanır.

Vera Serova, Sovyetler Birliği’nde 1954-1957 yılları arasında Sovyet Gizli İstihbarat Servisi, KGB’nin başkanı İvan Serov'un torunuydu.

Villanın duvarları yıkıldığında iki iç duvar arasında gizlenmiş birkaç büyük bavul bulununca Vera’nın hayatı değişir. Bavullar tabiatıyla büyükbabasına aitti ama herkesin altın veya paranın bulunacağını düşünebileceği bavullarda sadece binlerce sayıda evrak olduğunu görür. Evrak ve belgeler, 2. Dünya Savaşı ve hemen sonrasına, özellikle Stalin, dönemin Dışişleri Bakanı Molotov ve Stalin’den sonra göreve gelen Kruşçev’e ait çeşitli tarihi gerçekleri içeriyordu.

Vera Serova, büyükbabasının üç yıllık görevinden sonra itibarı zedelenerek görevden alınmasını hep içerlemiş ama bavulları bulmasıyla birlikte de ona itibarını geri verebilecek bu belgeleri su yüzüne çıkarma şansı elde edecek ve dört yıllık bir çalışma sonucunda geçtiğimiz günlerde Bir Bavuldan Notlar’ kitabını çıkaracaktı.

Kitapta bulunan yüzlerce belgeden kuşkusuz en önemlilerinden biri altı sayfalık Raoul Wallenberg bölümü olacaktı.

Wallenberg, bilindiği üzere insanlık tarihinin en eşsiz ‘iyilik’ karakterlerinden biriydi. 2. Dünya Savaşı’nın sonuna doğru, Nazilerin Yahudilere yaptığı eşsiz mezalime nihayet müdahale etmek isteyen ABD yönetimi her gün 12 bin kişi olarak temerküz kamplarında ölüme gönderilen Macar Yahudilerini kurtarmak için savaşta tarafsız ülke olan İsveç’ten yardım ister. İsveç hükümeti bir işadamı olan 32 yaşındaki Raoul Wallenberg’i Budapeşte Büyükelçisi olarak görevlendirir. Hali vakti yerinde varlıklı bir İsveçli olan Wallenberg, göreve atanmasıyla birlikte hayatını Macar Yahudilerini kurtarmaya adar. Onlara sahte İsveç pasaportu çıkarır. İsveç hükümetinin satın aldığı binalarda barındırır. Budapeşte Gettosu’nun komutanını tehdit ederek, sadece oradaki 70 bin Macar Yahudi’sini kurtarır. Savaşın sonuna doğru ölüm yürüyüşüne zorlanan Yahudileri aracına alarak neredeyse tek tek kurtarmaya çalışır. Anneleri çocuklarına kavuşturur.

Savaş biter. Sonuç olarak 600 bin Macar Yahudi’sinin 400 bini ölümü boylarken Raoul Wallenberg tam 120 bin Yahudi’nin hayatını kurtarır. Ocak 1945’te Ruslar Budapeşte’ye girer girmez Wallenberg’i Amerikan casusu olduğu şüphesiyle tutuklar ve o günden sonra bu büyük kahramandan hiç bir haber çıkmaz. Akıbeti konusunda hiç bir kanıt bulunmaz, Sovyet yöneticileri hiç bilgi vermez. Sadece ailesine 1957’de verdikleri bir raporda oğullarının 1947’de bir kalp krizinden öldüğünü söylerler ama kimse inanmaz.

Sovyetlerin yıkılışıyla oluşturulan İsveç - Rusya ortak komisyonu Wallenberg’in hayatta olup olmadığını bile ortaya çıkaramaz zira Ruslar hiç bir şekilde arşivleri açmak istemezler.

Wallenberg’in anne ve babası oğullarının acısına artık dayanamayarak 1979 yılında intihar ederler…

Tarih belki de hiç bir şeyi karanlıkta bırakmayacak bir güce sahipti. Emekli balerin Vera Serova büyükbabasının belgelerinde müthiş bir bilgiye ulaşır. Evrakların birinde, büyükbabasının, “Artık hiç bir kuşku duymuyorum ki Wallenberg 1947’de Rus zindanlarında öldürülmüştür,” notuna rastlar.

Belgelerin başka birinde Wallenberg’in cesedinin yakılması ile ilgili bir rapor bulunurken başka bir belgede ise Serov’dan önceki KGB Başkanı Viktor Abakumov’un sözüne yer verilmiş. Abakumov  Wallenberg’in, dönemin Sovyet lideri Stalin ile Dışişleri Bakanı Molotov’un emriyle öldürüldüğünü beyan etmiş.

Serov, belgelerin açıklama kısmında bütün bu belgeleri, Stalin’den sonra göreve gelen Nikita Kruşçev’in, kendisini Wallenberg meselesini tetkik etmekle görevlendirmesinden sonra yaptığı derin çalışmalar sonucu elde ettiğini de belirtir.

Torun Serova’nın 600 küsur sayfalık kitabı Rusya’da bu yaz yok satıldı, lakin Wallenberg’in akıbeti büyük ölçüde aydınlanmasına rağmen, başta ailesi, ülkesi ve tüm duyarlı dünya Rusya’dan ısrarla, olmadığı ve yakıldığı iddia edilen Wallenberg arşivinin açılmasını bekliyor.

Vladimir Putin bile konuyu hep askıda bıraktığına göre, Wallenberg’e olan, hiç bir şekilde anlaşılamayan, iyi insanların başlarına gelen sıradan kötülükle açıklanabilir belki de.

İyi insanlar bu bedeli ödememeliydi, hele hele kendi hayatını tehlikeye sokarak binlerce masumu Şeytan’ın elinden kurtaran özel insanlar hiç ödememeliydi.

Adalet hep eksik kaldı bu dünyada.