ABD’de seçim ve siber saldırılar

Alber NASİ Köşe Yazısı
2 Kasım 2016 Çarşamba

ABD başkanını ararken seçim öncesinde ülkede garip şeyler oluyor. Geçen hafta ABD kısa süreliğine de olsa ciddi bir internet saldırısına uğradı. Bugün ortalama bir Amerikalı için internetsiz kalmak nerdeyse elektriksiz kalmakla eş anlamlı. Tamamen elektronikleşen, entegreleşen ve insan müdahalelerine en az düzeyde ihtiyaç duyan sistemler paralize oldu. Sıradan insan için internetin kesilmesi en fazla banka hesabına ulaşamaması anlamına gelirken, internet ile çalışan ve internet kullanan insan sayısından daha fazla olan makinaların internete bağlanamamasının maddi kayıp boyutunu hesaplamak oldukça zor.

Günümüzde basit bir klima da, dev alışveriş merkezleri ve fabrikalarda bulunan işlevsel ve üretici makinalar da sürekli olarak internete bağlı çalışıyor. Herhangi bir arıza veya sorun henüz büyümeden, daha kullanıcısı farkında olmadan servisle temasa geçilerek çözülebiliyor ve işletmelerde oluşabilecek çok daha büyük hasarlar veya iş gücü kayıpları henüz oluşmadan hızlı bir şekilde gideriliyor. Bu sistemler Türkiye’de daha az olmakla beraber son kullanıcısına en iyi hizmeti vermeyi amaçlayan servis firmaları, en iyi ve en hızlı şekilde ancak internet altyapısını kullanarak verebiliyor.

İmalattan ziyade bir servis ekonomisi olan ABD’de internetin çökmesi ve kullanılmaz hale gelmesi, bu tip krizlerin artması halinde, ABD ekonomisinin zarar göreceği gibi küresel bir güven sorunu da yaşatabilir. Diğer yandan saldırının arkasında bir ülke varsa bu saldırı ister istemez saldırıyı yapanlara da zarar verecektir.

Siber saldırılar gündemden düşmezken, ABD’de geçen cuma bu sefer FBI’ın Hillary Clinton’un dışişleri bakanıyken e-postalarını başka bir server’dan gönderilmesi ile ilgili yeni bir soruşturma açmasına karar vermesiyle sarsıldı. Clinton’un danışmanının eşinin yaşı küçük kızlarla yazışmasının ortaya çıkmasının ardından başlayan skandal yeniden Clinton’un başını ağrıtmaya başladı. Üstelik bu skandal, seçimlere bir hafta kala, hemen seçmen anketlerine yansıdı ve Demokrat Parti Adayı Hillary Clinton’la Cumhuriyetçi Parti Adayı Donald Trump arasındaki puan farkı 12’lerden 1’lere düştü. Bunu söylemekle birlikte, ABD seçmeninin karar mekanizmalarını anlamak oldukça zor ve kamuoyu araştırma şirketlerinin ölçüm şekilleri ve metotları da bazı soru işaretleri taşıyor. Bu hususu da eklemek gerekir.

Seçimlerde ABD gerçekten birbirinden kötü iki aday arasından seçim yapmak zorunda kalmış gibi görünüyor. Seçmenin aşırı derecede apolitik olmaları, siyasi liderlerin aşırı derecede göz önünde olmaları ve sürekli denetlenmeleri, lider kişiliklerin politikayı tercih etmemesi ile sonuçlanıyor. Bu kişiler siyasetten ziyade daha farklı ve iyi yollardan güç elde edebildikleri için politikaya hiç girişmemeleri ise Batı toplumlarında yeni politik liderlerin oluşmasını engelliyor ve bir hanedan gibi aynı ailelerin farklı üyelerini seçmen karşısına çıkarıyor.  

ABD halkı Hillary Clinton’u başkan olarak görmek istiyor mu gelecek salı göreceğiz. Ancak Clinton’a pek de sıcak bakmayan iki ülke var. Birincisi hiç şüphesiz Türkiye. Clinton’un PYD politikası başlı başına bir sorun gibi görünüyor. Bir yandan Türkiye can havliyle teröristleri yok etmeye çalışırken, ABD değişik yollardan bu terör örgütüne destek veriyor. Bu pek de akıl alır gibi değil. Diğeri ise her nedense Rusya. Clinton, Trump’ın seçilmesi halinde dünyanın küresel bir savaşın içine gireceğini iddia ederken, Rusya lideri Putin ise buna karşılık Clinton’un seçilmesi halinde ABD ve Rusya’nın bir dünya savaşına gireceğini vurguluyor. Rusya bu bağlamda Trump’a olan desteğini daha da yüksek sesle dile getiriyor. Bu da Clinton’u hedef alan siber saldırıların arkasında Rusya’nın parmağı olduğu şüphesini arttırıyor.

***

Yaklaşık bir sene aradan sonra, Türkiye ile Rusya’nın ilişkilerinin bozulmasına sebep olan Rus uçağının düşürülmesiyle başlayan krizinden sonra ilk defa Rusya’ya geldim. Moskova kışın hep soğuktur. Ama soğuk bu sene kasımda başlamış. Daha önce aralıktan önce görmediğim kar başlamış bile. Pasaport kontrolünden geçmek eskisi kadar kolay değil. Çok soru sormuyorlar ama pek de ‘hoş geldin’ demiyorlar artık. Turizm amaçlı gelinecek ülke olmaktan çıkmış.