Web´den seçmeler

2003 Eylül’ünde üniversiteye başlamak için İstanbul’a geldim. Okula başlayalı tam bir ay olmuştu ki Yahudilerin toplumsal hafızalarında yeni bir travma oluşturan, geçtiğimiz günlerde on üçüncü yılını andığımız Sinagog Patlamaları gerçekleşti. 1934 Trakya Olayları’nın yarattığı travmayı genç kuşaklar deneyimlememişti belki ama bununla onlar da öğrenmişlerdi travmayla yaşamayı… Bilmiyordum… 2003 Kasım’ında, o zamanlar Yahudi kimliği hakkında hiçbir fikre sahip olmayan, çoğunluktan herhangi bir gençten farksızdım. Ve Yahudi olgusuyla sinagog saldırılarında da ta-nış-ma-dım. SÜHEYLA YILDIZ – www.avlaremoz.com

İzak BARON Diğer
7 Aralık 2016 Çarşamba
  • “TÜRKÇEYİ ÇOK İYİ KULLANIYORSUNUZ, AMA NİYE ANADİLİNİZDE ŞİİR YAZMAYI TERCİH ETMEDİNİZ?”

Yahudi cemaatinin isim seçimindeki bu laiklik garibime gitmiştir hep. Tahminimce Tevrat’ta ne bir Michel vardır, ne bir Jacques, ne Victor, ne Salvador, ne de Henri. Bunlar Fransız okullarının etkisinin, “Biz aslında Batılıyız” vehminin sonucu belli ki. Bense, kendi hesabıma, rahatım! Roni ismi Aaron’dan, yani Harun’dan, Musa’nın kardeşinden geliyor. Gerçi kutsal kitaba düşkünlükten değil, büyükbabamın babasının adından gelmiş adım. Geleneksel olarak, erkek çocuklara büyükbabanın adı, büyükbaba sağ ise onun babasının adı takılır. Genlerimin önemli bir kısmından sorumlu olan Polonyalı dişçinin adı Aaron Wolf’muş; hem Wolf, hem Wolf'un İbranice karşılığı olan Ze’ev annemce uygunsuz bulunmuş. Ama Aaron değil Roni olsun demiş.

“Aaron Wolf” isminin Türkiye’de çok yabancı bir ses olacağından kaygılanmış annem. Tamam da, Roni Margulies'e ne demeli?

Yıllar önce, bir şiir kitabım Cumhuriyet gazetesinin Yunus Nadi Şiir Ödülü'nü kazandığında, gazeteden genç bir kadın kitap ekinde yayımlanmak üzere benimle bir söyleşi yaptı. Yazılı olarak gönderdiği soruların birincisi şöyleydi: “Türkçeyi çok iyi kullanıyorsunuz, ama niye anadilinizde şiir yazmayı tercih etmediniz?” Bilemiyorum, belki Yahudi olduğumu biliyor ve "Niye İbranice yazmıyorsunuz?" demek istiyordu, ama büyük olasılıkla ismimden yola çıkıyor ve niye Norveççe/ Hırvatça/ Moğolca yazmadığımı öğrenmek istiyordu. Hiçbir ard niyetinin olmadığı, gerçekten bilmediği ve merak ettiği için sorduğu çok açıktı, ben de cevap verip onu zor durumda bırakmak, utandırmak istemediğim için bu soruyu sildim, görmezlikten geldim. Çok alındı, sorularını beğenmediğimi düşündü herhalde, bir daha beni aramadı. Kaş yapayım derken göz çıkarmış oldum.

Roni Margulies

http://t24.com.tr/k24/yazi/isim-devlet,967

 

  • ALMANYA’DA TARİHLE HER YERDE YÜZLEŞİYORSUN. ÇÜNKÜ O ÜLKENİN HER TARAFINDA TOPLAMA KAMPI VARDI. AUSCHWİTZ BELKİ POLONYA’DAYDI AMA YAŞANANLAR HERKESİN GÖZÜ ÖNÜNDE YAŞANDI. TARİH HER YERDE VAR. ETNİK KİMLİĞİNDEN BAĞIMSIZ OLARAK TARİHLE SÜREKLİ YÜZLEŞİYORSUN

Tarihle yüzleşmemek soykırım inkârı üzerinden bir nefret doğuruyor, bu doğru. Türkiye’de inkâra dayalı, kuşaklar boyunca geliştirilen bir kimlik var. Ancak tarihin en çok araştırma yapılan alanı Holokost’un yaşandığı bu 1933-45 arasındaki dönem, her şey çok açık ve ortada. İnkârın hukuksal anlamda da bir cezası var. Holokost’u inkâr edemiyorsun Almanya’da. Buna rağmen Almanyalıların elbette Alman kimliğiyle pozitif bir ilişki kurma çabası da var. Önceki Avrupa kupasındaki futbol başarıları üzerinden ve Almanya’nın milli takımındaki göçmen kökenli oyuncularından, mesela Mesut Özil ve Lukas Podolski, bu kişilerden Alman milli takımını seçip Almanya ile özdeşleşip Alman bayrağını taşıyan yeni bir kuşak oluşturuldu. Bundan önce Alman bayrağını taşımak aşırı sağın kimlik gösterme tarzıydı. Bundan sonra bir normalleşme yaşandı. Ama o kimlikle pozitif bir şey kurabilmek için dediğiniz gibi Holokost bazılarının ayağına takılan bir tökez. Bu göçmen için de böyle. Almanya’da tarihle her yerde yüzleşiyorsun. Çünkü o ülkenin her tarafında toplama kampı vardı. Auschwitz belki Polonya’daydı ama yaşananlar herkesin gözü önünde yaşandı. Tarih her yerde var. Etnik kimliğinden bağımsız olarak tarihle sürekli yüzleşiyorsun. Özellikle 90’lardan sonra bu tarih ayağımıza bağ oluyor gibi bir algı oluştu. Toplumun entelektüel kesimlerinin de ifade ettiği şekilde, artık bir çizgi çekip bu defterin kapatılması gerektiğini düşünülüyor. Sadece aşırı sağcıların değil toplumun merkezinde de yer alan grupların, mesela son yıllarda yoğun olarak dile getirilen şekilde, Almanların, İkinci Dünya Savaşı’nın en önemli mağdurları olduğu noktasındaki söylemler çok daha belirleyici olmaya başladı. Dresden’in bombalanması mesela… Bu konuda diziler çekildi. Bu dizilerde daha çok Almanların İkinci Dünya Savaşı sırasınca yaşadığı sürgünler, sonrasında yaşadıkları ıstıraplar ön plana getirildi. Yani diziler elbette doğrudan antisemit bir tavır alamasa da dolambaçlı yoldan Yahudilere karşı bir hınç üretiyor. Almanya’da bazı toplumların Almanyalı kimliğiyle pozitif bir bağ kurmasını Holokost ve Auschwitz ‘engellemiş’ oluyor. Sizin bahsettiğiniz, “Almanlar Auschwitz’ten dolayı Yahudileri hiçbir zaman affetmeyecekler” lafındaki ironi, ikincil antisemitizmi en iyi özetleyen ifade. Almanya’daki antisemitizm konuşulurken bu alan çok önemli... Farklı sorularla ölçülen bir şey ve yüzde 40 ile 60 arasında onay veriliyor bu düşünceye. Holokost’u anlamaya yönelik gösterilen direnç, ikincil antisemitizmi anlamak için en önemli olay.

Fatih Gökhan Diler

http://www.agos.com.tr/tr/yazi/17145/antisemitizm-laboratuvari-turkiye

 

  • OSMANLI’DA YAHUDİ AİLELERİ, ÖZELLİKLE KADINLARIN BELLİ BAŞLI YERLERDE CEMAAT GİBİ OTURDUKLARI VE ARALARINDAN LADİNO KONUŞTUKLARI, BAKKAL, KASAP VB İHTİYAÇLARINI YAHUDİ TANIDIKLARINDAN ALDIKLARI İÇİN TÜRKÇEYE GEREKSİNİM OLMAMIŞ

El Vapor Esta Yanaşeyando a la Ruhtim’

Ne kadar tanıdık bir cümle değil mi? Dil yaşayan bir varlık. Hep canlı, hep etkileşim içinde. İnsanlığın birbiriyle olan iletişimde en önemli unsur. Birbirine benzer toplulukların kendi aralarında konuştuğu ana dil daha da kritik bir rolde. Ana dili konuşma ve yazma kabiliyeti kaybolmaya başladıkça, hakim olan kültürün dili insanın bedenini ve aklını ele geçiriyor. Egemenler bu yüzden azınlıkların dilini kendi hakimiyetlerine almak istiyor. Sadece Ladino değil, dünyada ve Türkiye’de diğer tüm ‘azınlık’ dilleri az ya da çok hakim kültürün etkisi altında.

Çeşitli konjonktürel durumlar bir dilin kaybolmasına sebep olabilir. Ladino dili de böyle bir sürece sahip. Mario Levi, Ladinonun kaybolmaya yüz tutmasını iki sebebe bağlıyor. Bunlardan biri, 20. yüzyılda Yahudi ailelerin Fransızcaya olan ilgisiymiş. Çünkü Fransızca Osmanlı İmparatorluğu hariciyesinde çok önemli bir yere sahip, hem de Fransızcayı bilenler önemli statüler elde edebiliyormuş. Aileler de çocuklarını burs ve desteklerle Fransız okullarına göndererek, önemli yerlere gelmeleri için teşvik etmişler. Okullarda (Bunların başında Saint Michel geliyor) Osmanlıca, Türkçe konuşmak yasak, öğretmenler dil hususunda çok kuralcı ve katı. Bu yüzden bir süre sonra Fransızca bilen Yahudi eliti ortaya çıkmış ve diğer ana dili olan Ladino konuşanlardan ayrı bir değer görmüşler.

Diğer bir neden de, Cumhuriyet sonrasındaki “Vatandaş Türkçe Konuş” kampanyasının etkili olması. Osmanlı’da Yahudi aileleri, özellikle kadınların belli başlı yerlerde cemaat gibi oturdukları ve aralarından Ladino konuştukları, bakkal, kasap vb ihtiyaçlarını Yahudi tanıdıklarından aldıkları için Türkçeye gereksinim olmamış. Fakat Cumhuriyet sonrası “Türkçe konuş” baskısı ortaya çıkınca özellikle kadınların çok zorlandıklarını, öğrenenlerin de aksanlı konuştukları için Türkler için dalga konusu olduğunu anlatıyor Levi. Hatta bir gün mahallede bir Yahudi’nin aksanlı Türkçe konuşmasıyla dalga geçtiklerini duyduğunda, Türkçeyi çok iyi öğrenip konuşacağı üzerine kendine söz veriyor. Hatta anneannesinin sokakta İspanyolca konuştuğunda çok utandığını üzülerek ve biraz da pişman olarak anlatıyor.

Efe Beşler

http://www.sanatatak.com/view/kaybolan-lisanlar-ladino-judeo-espanyol

 

  • 2003 KASIM’INDA, O ZAMANLAR YAHUDİ KİMLİĞİ HAKKINDA HİÇBİR FİKRE SAHİP OLMAYAN, ÇOĞUNLUKTAN HERHANGİ BİR GENÇTEN FARKSIZDIM. VE YAHUDİ OLGUSUYLA SİNAGOG SALDIRILARINDA DA TA-NIŞ-MA-DIM!

Lise yıllarım her ne kadar Çanakkale’de geçse de ben “doğal olarak” Yahudi kimliğinden habersiz büyüdüm(!). Ezineli damarım olduğundan Ezine’nin kaşarını bilirdim ama koşerini bilmezdim. Çünkü öğretmezlerdi. Neden 1934’de Ezineli Yahudilerin memleketlerini terk ettiklerini kimse anlatmadı bizlere. Bayramiç’te, Gelibolu’da neler olmuştu da Yahudiler 1934 yılında kitlesel olarak memleketlerinden ayrıldılar? Onu da bilmedim…

Ülkenin neredeyse en batısındaki bir köy okulunda, birleştirilmiş sınıflarda okuyorduk. Resmi tarihin en kolay avlarıydık. Bizde sadece “İpek ipi tut” vardı. Tabii bir de din dersi vardı ki ben severdim. Çok kolay bir ders olmasıydı sebep sanırım. Derste “İslam son din”, “hak dini”, “ülkemizin dini” gibi laflar öğreniyoruz. Ne zaman müfettiş gelse herkesten sınıfın duvarında asılı Türkiye haritasından bir ili bulmasını isterdi. Daha olmadı Çanakkale’nin ilçelerini… Ezine, Bayramiç, Gelibolu… Biliyor musunuz? Çanakkale bir zamanlar en önemli Yahudi nüfusunun bulunduğu kentlerden biriydi! Biz bilmiyorduk…

2003 Eylül’ünde üniversiteye başlamak için İstanbul’a geldim. Okula başlayalı tam bir ay olmuştu ki Yahudilerin toplumsal hafızalarında yeni bir travma oluşturan, geçtiğimiz günlerde on üçüncü yılını andığımız Sinagog Patlamaları gerçekleşti. 1934 Trakya Olayları’nın yarattığı travmayı genç kuşaklar deneyimlememişti belki ama bununla onlar da öğrenmişlerdi travmayla yaşamayı… Bilmiyordum… 2003 Kasım’ında, o zamanlar Yahudi kimliği hakkında hiçbir fikre sahip olmayan, çoğunluktan herhangi bir gençten farksızdım. Ve Yahudi olgusuyla Sinagog saldırılarında da ta-nış-ma-dım!

Bir vakıf üniversitesinde (özel üniversite) siyaset bilimi okuyordum oysa ki. Haber gelir gelmez dersin sonlandırıldığını ve dağıldığımızı hatırlıyorum. Öğrendik ki sinagoglarda patlamalar olmuş. Okuduğum üniversite Anadolu yakasındaydı ama patlamalar karşı yakada gerçekleşmişti. “Sinagog mu? O da ne? Neyse ben yurt odama gideyim de bari Ortadoğu Sorununa çalışayım” dediğimi hatırlıyorum içimden.

Oysa lisans eğitimi sırasında o kadar çok şey öğrendim ki. En çok da AB ile ilişkiler -vakıf üniversitelerinde Siyaset Bilimi bölümlerinin olmazsa olmazıdır Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz!- ve Ortadoğu sorunu. Korunaklı, özel üniversitemde 4 sene böyle dolu dolu geçmişti. Şimdi geriye bakınca görüyorum ki o dört senede ben “kendi bilincim” üzerine henüz bir tek tuğla dahi koyamamıştım. Koyamamıştım ama ülkemiz için önemli olan Kıbrıs meselesini de Türkiye’nin Siyasi (resmi) tarihini de öğrenmiştim sonuçta. Siyaset Bilimi okuyorduk ya benimle birlikte 2008 yılında Siyaset Bilimi lisansından mezun olan her ortalama genç gibi bende “tarihimizi” iyi öğrenmiştim!

Sonra ne mi oldu? Türkiye’de Yahudi varlığı ile nasıl tanıştım ve tabii öyle ya da böyle içimize ilmek ilmek işlenen antisemitizmden nasıl mı kurtuldum? Şanslıydım. Galatasaray Üniversitesi’nde Yüksek Lisansa başladığımda resmi tarihin dışına çıkan yazarlarla tanıştım. İlk tanıştığım Rıfat N. Bali olsa gerek ve tabii sonrası da geldi…

Süheyla Yıldız

http://www.avlaremoz.com/2016/12/04/antisemitizmden-nasil-kurtuldum-suheyla-yildiz/

 

  • “BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU YAHUDİ OLAN BİR GALATA DÜŞÜNÜN, ÖYLE BİR GALATA Kİ, DELİSİ BİLE YAHUDİ.”

“Büyük çoğunluğu Yahudi olan bir Galata düşünün, öyle bir Galata ki, delisi bile Yahudi.” Tur rehberimiz, Şalom gazetesi yazarlarından Mois Gabay’ın kurduğu bu cümleyle güne başladık. Gabay’ın yoğun ve renkli anlatımı Galata sokaklarıyla birleşince, anlatılanlarla mekânlar arasında bağ kurmak hiç zor olmadı. Rehberimiz geçmişte tehditkâr sözlere maruz kaldığından, anlatacaklarının çoğunu açık alanlarda dile getirmeyi tercih etmediğini belirtti. Böylece, bundan elli sene önce nüfusunun büyük kısmını Yahudilerin oluşturduğu bir semtte Yahudilerin tarihi hakkında konuşmanın tehlikeli olabileceği gerçeğiyle yüzleşmiş oldum; gezinin beni sadece bilgilendirmeyeceğini, ‘öteki’yle empati kurmamı kolaylaştıracağını da anladım.

Aşkenaz Sinagogu’na, Kamondo Merdivenleri’ne, ‘Terziler Tapınağı’ olarak da bilinen ve günümüzde sanat merkezi olarak kullanılan Schneidertempel’a, İtalyan Sinagogu’na, son olarak da Neve Şalom Sinagogu’na gittik. Tur kapsamında Türkiyeli Yahudiler ve Yahudilik hakkında verilen temel bilgiler kadar, Türkiyeli Yahudilerin yaşadığı zorluklara dair açıklamaların da, katılımcıların konuya ilişkin farkındalığını yükselttiğini söylemek yanlış olmaz. Bu açıdan, özellikle Neve Şalom ziyareti çok etkileyiciydi. Sıkı bir güvenlik taramasından geçtik önce. Kapıların kalınlığı bile, yaşayacağım deneyim hakkında bir fikir veriyordu bana. İsmi ‘Barış Vahası’ anlamına gelen Neve Şalom’a girdiğimde gördüğüm ilk şey, 6 Eylül 1986, 1 Mart 1992 ve 15 Kasım 2003 tarihlerinde yaşanan saldırılarda hayatını kaybeden insanların isimleriydi. 2003 saldırısında yakınlarını kaybeden rehberimiz Gabay, Yahudilerde her kuşağın bir travması olduğunu söyledi. 1934 Trakya Olayları, Varlık Vergisi, ‘Vatandaş Türkçe Konuş’ kampanyası, 6-7 Eylül olayları ve sosyal medyada her gün karşılaşılan, önlenmesi için hiçbir şey yapılmayan, Yahudilere yönelik nefret söylemleri... Gezi sırasında, Gabay, ‘Yahudi’ ile ‘Musevi’ arasında yapılan ayrıma da dikkat çekti. Geniş toplum nezdinde saygı gören Yahudilere Musevi dendiğini ve Yahudi kelimesine olumsuz bir anlam yüklendiğini söyleyen Gabay, aslında böyle bir anlam taşımayan Yahudi kelimesinin kullanımının yaygınlaştırılmasıyla bu sorunun aşılacağını düşünüyor.

Ümit Yıldız

http://www.agos.com.tr/tr/yazi/17176/nefrete-inat-buradayiz

 

  • NE DİYE “GÂVUR” DİYEREK... ARAMIZDA ZATEN BİR AVUÇ KALMIŞ GAYRİMÜSLİM AZINLIĞI AŞAĞILAMAYA, “ÖTEKİ” OLARAK BİLDİKLERİNİZİ ŞEYTANLAŞTIRMAYA, BAŞKA DİN MENSUPLARINA KARŞI BU DENLİ VİCDANSIZLAŞMAYA, AHALİYİ BÖYLE POPÜLİST LÜGAT ÇARPITMALARIYLA YABANCIYA KARŞI KIŞKIRTMAYA VE NEFRET SUÇU İŞLEMEYE… KALKIŞIYORSUNUZ Kİ?

Demişsiniz ki:

­ Bizim için bağımsızlık gâvura gâvur demektir.

­ Gâvur gayrimüslime verilen bir isim değildir bizim lügatimizde.

­ Bizim lügatimizde gâvur despota, zalime, emperyaliste verilen bir isimdir.

İyi de Numan Bey...

TDK sözlüğünü açtığınızda...

Orada “gâvur” için en başta şunun yazdığını görürsünüz:

“Müslüman olmayan kimse, özellikle Hıristiyan, dinsel inancı olmayan kimse...”

Ayrıca...

Gayrimüslim vatandaşlarına yönelik ayrımcılığa son vermek için “gâvur” gibi tabirlerin kullanılmasını yasak etmişti o pek sevdiğiniz Osmanlı.

Ve yine ayrıca...

Madem “gâvur” demek “despot” demek, “zalim” demek... O halde neden siz ve arkadaşlarınız...

Müslüman ve doğulu despot ve zalimler için bir kez olsun...

“Gâvur” demediniz ve demiyorsunuz?

­ Despota despot diyebilirsiniz.

­ Zalime zalim diyebilirsiniz.

­ Emperyaliste emperyalist diyebilirsiniz.

Ne diye “gâvur” diyerek...

Aramızda zaten bir avuç kalmış gayrimüslim azınlığı aşağılamaya, “öteki” olarak bildiklerinizi şeytanlaştırmaya, başka din mensuplarına karşı bu denli vicdansızlaşmaya, ahaliyi böyle popülist lügat çarpıtmalarıyla yabancıya karşı kışkırtmaya ve nefret suçu işlemeye..

Kalkışıyorsunuz ki?

Ahmet Hakan

http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/ahmet-hakan_131/ama-bu-yaptiginiz-nefret-sucuna-girer-numan-bey_40296778

 

Netten seyredin

 

  • SESLERİN ÇAĞRISI - 6. BÖLÜM

https://www.youtube.com/watch?v=cUhraoMAs0w&sns=tw

 

Netten okumalar

 

  • AUSCHWİTZ MUHASEBİCİSİNE VERİLEN CEZA VE GEÇ GELEN ADALET – GÜRSEL KÖKSAL

http://bianet.org/bianet/toplum/181375-auschwitz-muhasebicisine-verilen-ceza-ve-gec-gelen-adalet

 

  • SOVYET TOPRAKLARINDA 2 MİLYON YAHUDİ NASIL ÖLDÜRÜLDÜ? – SERDAR KORUCU

http://www.avlaremoz.com/2016/12/02/sovyet-topraklarinda-2-milyon-yahudi-nasil-olduruldu-serdar-korucu/

 

  • BİR FİLM, BİR AN: ŞARLO HİTLER'DEN ÖCÜNÜ ALDI – KENAN TEKEŞ

http://bianet.org/biamag/yasam/181351-bir-film-bir-an-sarlo-hitler-den-ocunu-aldi

 

  • İSRAİL: KADİM VE KUTSAL TOPRAKLARA YOLCULUK – 1&2 – AYŞEGÜL YILDIZ

http://www.adalidergisi.com/cms/adali-dergisi/2010-2019/2016/sayi-137-kasim-2016/makale/1666/israil-kadim-ve-kutsal-topraklara-yolculuk-1

 

http://www.adalidergisi.com/cms/adali-dergisi/2010-2019/2016/sayi-138-aralik-2016/makale/1700/israil-kadim-ve-kutsal-topraklara-yolculuk-2

 

  • LAKERDA – HAZIRLANIŞI ILE TÜKETIMI?!… DR. YALÇIN GÜRAN

http://esefarad.com/?p=75133

 

  • SÜBYENİN TARİH İÇİNDEKİ YOLCULUĞU

http://izmirdergisi.com/tr/izmir-mutfagi/666-subyenin-tarih-icindeki-yolculugu

 

  • DARİO MORENO’NUN HAZİN SON ÖYKÜSÜ…

http://www.musikidergisi.net/?p=2155

 

  • ANKARA’NIN GAVURLARI ! SAHİ, KİM ONLAR, O GAVURLAR ? – TAMER YAZAR

http://www.antakyagazetesi.com/Y1722-ankaranin-gavurlari--sahi-kim-onlar-o-gavurlar-.html

 

  • RESMİ GÖREVİNE BAŞLAYAN İSRAİL BÜYÜKELÇİSİNİN AİLESİNİ ANLATTIĞI YAZI

https://israilblogu.com/2015/10/22/yahudiler-sirf-yahudi-olduklari-icin-olduruluyorlar/

 

  • PLUMBAT OPERASYONU: İSRAİL NASIL NÜKLEER GÜÇ OLDU?

http://www.serenti.org/plumbat-operasyonu-israil-nasil-nukleer-guc-oldu/

 

  • STRUİKELBLOK! – FÜSUN ERDOĞAN

http://bianet.org/biamag/yasam/180856-struikelblok

 

  • #İSRAİL GEZİSİ 1 & 2 – GÖKHAN KOCAMAZ

http://www.beklebizi.com/5838

http://www.beklebizi.com/5841

 

Takılan tweetler

 

Murad Çobanoğlu ‏@muradcobanoglu  30 Kas

Mehmet Efendi tarafından 1871 yılında Eminönü'nde kurulan Kurukahveci Mehmet Efendi (Mahdumları) markasının Ladino (Judeo-İspanyolca) ilanı

 

 

nanişko ‏@20091961  3 Ara

musevi komşumuz çaya gelmişti, annemin nenesine Greta geldi dedik, bizim necminin kiracısı gavur mu? dedi. Gavur lafını son duyuşum o yıl,

 

ivo molinas ‏@basyazar  2 Ara

Cumhuriyet' e göre İsrail diye bir devlet yok. Oranın adı Filistinmiş. Ne desem.@cumhuriyetgzt

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/639440/israil_polisinin_gozaltina_aldigi_Turk_ogrenci_serbest_birakildi.html

 

(((rivokkk))) ‏@Rivokhay   05 Ara

Çocukken büyükleri taklit edip olur olmaz ladino "leşşşşooozzz" deyip dururduk