Ergenlikte anne-babalar İçin 11 ipucu

Birçok anne-baba, çocukları ergenliğe girdiği zaman, bu duruma hazırlıksız yakalanmış oluyor. Bunu yaşamış bir anne olarak, edindiğim deneyimleri paylaşmak istiyorum.

Gençlik - Eğitim
7 Aralık 2016 Çarşamba

Bahar Anahmias

 

 

‘Ergenlikte Annelik-Babalık İçin 11 İpucu mu?’ dediğinizi duyar gibiyim.

Evet, 15 yaşında bir kızım var. İlgi ve sevgi ile büyütmeye çalıştığım, özen gösterdiğim. Kızım okulda her zaman üstün başarı gösteren bir çocuk oldu. Ta ki 12 yaşına kadar. O yaşa geldiğinde yaşadığım şoku anlatamam. Önce öğretmenleri şikâyet etmeye başladı, sonra kızım öflemeye, pöflemeye başladı.

Ne yapsam yaranamıyordum.
“Güzel oldun” desem, “Sen zaten benim annemsin” diyordu.
“Güzel olmamış” desem, “Sen de hiç beni beğenmiyorsun” diyordu.

Zevklerime güvenmemeye, beni beğenmemeye başlamıştı. Bazen ağlıyor, bazen gülüyordu. Buna hazırlanmamıştım. Notları hâlâ çok yüksekti ama kızımdan şikâyet ediyorlardı ve ben ne yapacağımı bilemiyordum.

Ne olmuştu? Sanki bir gecede o kız gitmiş, başka bir kız gelmişti.

Ne yapacaktım? Yardım mı almalıydım? Kime danışmalıydım?

Kızım ergen mi olmuştu? Ergen bir çocuğun annesi olmaya hazırlanmamıştım.

Bu konudaki bilgisine ve tecrübesine güvendiğim biri bana çok değerli ipuçları verdi ve bu dönemi daha rahat atlatmamı sağladı. Ben de bunları ve kendi tecrübe ettiğim diğer ipuçlarını paylaşarak bu zor dönemi atlatmanıza yardımcı olmak isterim.

İpucu 1:

Ergeniniz size bağırarak, kızarak kendini kanıtlamaya çalışıyor. Ergenlik yetişkinliğe adım atılan ve aileden uzaklaşılmak istenilen bir dönem. Bu nedenle kendi bireyselliğini kanıtlamaya çalışan genç kız/erkek, anne ve babasına karşı çıkar. Sizden nefret ediyormuş gibi gözüken çocuğunuza normal davranmak kolay gelmeyecektir. Özellikle gözlerini devire devire baktığı zamanlar. Ama unutmayın, bu sizin kişiliğinize karşı yapılmış bir hareket değil. O sadece kendini kanıtlamaya çalışıyor. 2 yaş sendromunu hatırlarsanız, bunun da öyle bir dönem olduğunu anlayacaksınız. Kendinize hâkim olun ve kızmamaya çalışın. Kötü sözler söylüyorsa “İyi bir şey çıkmayacaksa ağzından, o zaman en iyisi hiçbir şey söyleme” gibi yorumlarda bulunabilirsiniz. Bu davranışın aile kurallarına uymadığına dikkat çekebilirsiniz.

İpucu 2:

Ergenlik döneminde çocuğunuz için arkadaşlar en önemlidir. Onlar tarafından kabul görmek, her yere çağrılmak, dışarıda bırakılmamak, vs. İzin verin sosyalleşsin. Arkadaşları ile siz de yakın olmaya, tanımaya çalışın. Bu dönemde aileden başkalarına da güven ve sevgi duyması son derece normal. Hatta ileriki hayatındaki güven duygusunun gelişmesi de bu dönemde oluyor.

İpucu 3:

Beğenmediğiniz bir arkadaş varsa, bunu direkt olarak ona söylemeyin. Kişisel alacaktır. Çünkü beğenmediğiniz arkadaşı o seçti. Kendi zevkine ve seçimine hakaret olarak göreceği için size kızacak ve arkadaşına daha çok bağlanacaktır. Zor belki ama beğenmediğiniz arkadaşa yakınlaşın, onun tarafında olun. O zaman o arkadaş çocuğunuza eskisi kadar çekici gözükmeyecektir.

İpucu 4:

Çocuğunuzun uyuşturucu kullandığından şüphelendiğiniz bir arkadaşı varsa, bunu direkt olarak onunla paylaşın ve yardım etmek istediğinizi belirtin. Ne yazık ki çağımızın en büyük problemlerinden biri bu. Uyuşturucu kullanma yaşının da çok erken yaşlara düştüğü söyleniyor. Yardım etmek için de yetkili mercilere başvurmaktan çekinmeyin.

İpucu 5:

Kırmızı çizgilerinizi koyun, aile olarak limitleriniz belli olsun. Belli saatten sonra evde olunacak, uyuşturucu kesinlikle yok, cep telefonu her zaman açık olacak gibi. Ama her şeye yasak ve sınır koymayın. Biraz serbest olmasına ihtiyacı olan bir dönem bu. Bunu anlamak lazım. Deneyimi o kazanacak ve zamanla kişiliği oturacak.

İpucu 6:

Her zaman onu dinlemeye hazır olduğunuzu bilsin. Bunu yaratmak da çok kolay değil aslında. Anne-baba olarak hemen yargılamaya ve eleştirmeye başlıyoruz. Bir susun. Dinleyin. O anlatsın. Yorumda bulunmayın. Onun yerine çözüm bulmayın. Etkin dinlemeye çalışın. Bazen de siz anlatın, o dinlesin. Konuyla ilgisi olmadığı zamanlarda gençliğinizde yaptığınız bazı ufak tefek hataları, arkadaş kazıklarını vs. onunla paylaşabilirsiniz. O da size karşı her zaman mükemmel gözükmesi gerekmediğini anlayacaktır. Hatalarını, düşüncelerini paylaşmaya başlayabilir. En küçük derdinde bile size güvenebileceğini bilen çocuğunuz büyük dertlerinde de kendi başına çözmek yerine size gelir.

İpucu 7:

Anne-kız, Anne-oğul, Baba-kız, Baba-oğul zamanları yaratın. Bunlar gerçekten de onunla kaliteli vakit geçireceğiniz, onun iple çekeceği zamanlar olsun. Her çocuğunuzla birebir olmanızı tavsiye ederim. Diğer çocuklarınıza da başka zaman yaratmaya çalışın. Çok çocuğunuz varsa, eşinizle, annenizle vs. paylaşın. Bu birebir zamanda gerekirse beraber alışverişe çıkın, ardından bir yemek yiyin. İsterseniz beraber spor yapın, yürüyün, koşun, sonrasında sohbet edin. Mutlaka zaman yaratmanız da gerekmez. Arabada yalnız olduğunuz zamanları fırsata çevirin. Onlar en değerli zamanlar. Sadece siz ikiniz varsınız. Kulağında kulaklığı varsa, onun kulaklarına da arabada ihtiyaç olduğunu söyleyerek en azından birini çıkarttırın.  Bugün ne yaptın diye başlamayın konuşmaya, biraz siz anlatın, biraz o anlatsın. Bir arkadaşınızla konuşur gibi düşünün. İletişim kurun çocuğunuzla.

İpucu 8:

Gerekli gereksiz çok şey söylemeyin çocuğunuza. Az ve öz konuşun. Biliyorum zor. Üstün Dökmen’in bir konferansındaki benzetmesini hiç unutmam. “Bir tren yolunun yanına yeni taşınan bir aileyi düşünün” diyor Üstün Hoca. İlk tren geçişlerinde “A, tren mi geçti?” deriz. Bir süre sonra “Tren geçti galiba” diyerek o trenin sesini bile duymayız. İşte annelikte de böyle oluyor. O kadar çok şey söylüyoruz ki çocuğumuza (üzerine montunu giy, yemeğini ye, dişini fırçala, yıkan, dersini yaptın mı, iyi insan ol, vs.) bir süre sonra o bizim sesimizi duymuyor. Önemli sözlerimiz de daha az önemlilerin arasında kayboluyor. Bu nedenle söylediklerimizi süzgeçten geçirelim. 

İpucu 9:

Onların hayatındaki her şeye önem verin, küçümsemeyin. En yakın kız arkadaşı erkek arkadaşından ayrılmışsa, dinleyin. Okulda bir sorunu varsa önem verdiğinizi hissettirin. Sakın ama sakın “İleride bunları unutacaksın, önemsiz bulacaksın” gibi sözler etmeyin. Size önemsiz sorunları büyütüyorlar gibi gözükebilirler ama kendi dünyaları için çok büyük sorunlar olduğunu kabul edin. Empati kurun. Siz de bu yollardan geçmediniz mi? Ortaokulda o çok beğendiğiniz çocuk için neler yaptığınızı düşünün.

İpucu 10:

Bu dönemin iletişim modelinin online olduğunu kabul edin. Elinden düşürmediği cep telefonu, mesajlaşması vs. yüzünden sizinle, ailesiyle yüz yüze daha az görüşüyor olabilir. Bunu aşmaya çalışın. Birkaç kere çağırdığınız halde cevap vermiyorsa, ona mesaj atın ve yemeğe gelmesini söyleyin. Yemekte cep telefonları, televizyon, her türlü dikkat dağıtıcı aleti kapamaya çalışın. Ders çalışırken odasında cep telefonunu bulundurmamasını tavsiye edin. Sorumluluklarını ve görevlerini yerine getiren bir çocuksa, arkadaşları ile yeterince sosyal ortamlarda bulunuyorsa, cep telefonunu ve bilgisayarını kontrollü kullandığını düşünebilirsiniz. Aksi takdirde beraberce oturup, ‘bunu nasıl düzeltebiliriz’i onunla konuşmanızı tavsiye ederim. Emir vermektense çözümü onunla beraber arayın. Bazı otoriteler bilgisayarı yatmadan 1 saat önce kapattırmayı tavsiye ediyorlar, uykuya geçişi kolaylaştırmak için. Siz de deneyebilirsiniz.

İpucu 11:

Büyümekte olan çocuğunuzla iyi vakit geçirmeye bakın. Zaman çok hızlı geçiyor. Bir süre sonra bir de bakacaksınız ki eşinizle yalnız kalmışsınız.

Son söz olarak ise bir deyim hatırlatmak istiyorum; “Armut dibine düşer.” Merak etmeyin.  Çocuğunuz da dönüp, dolaşıp, ergenliğini yaşayıp, tekrar özüne dönecek.

Biraz zamana ihtiyacı var sadece.