Genç Kalemler: Amerikan tarihinde bir ilk!

Gençlik - Eğitim
7 Aralık 2016 Çarşamba

Estel Anahmias

 

 8 Kasım 2016.

Gelmiş geçmiş ilk kadın ABD başkanının seçildiği gün olarak tarihe geçmesini bekliyordum. Beklentim karşılanmasa da Amerikan tarihinde bir başka ilk gerçekleşti: İlk kez hiç politik, hukuki ve askeri tecrübesi olmayan bir başkan adayı seçimleri kazandı.

8 Kasım Salı sabahına BBC’den ‘Trump arayı açıyor’ bildirimiyle uyandım. Hillary zaferini kendimce öylesine garantiye almıştım ki aradaki farkı kendi gözlerimle görene kadar “ABD Başkanı Trump” unvanının gerçekleşebileceğine ihtimal vermedim. Günlük soğuk duşumu Google’a “US election” yazarak aldım: Trump gerçekten Hillary’e fark atmıştı.

Saat 10 civarlarında okulda, hepimiz kesinleşmiş sonuçlar için telefonlarımıza kilitlenmiş durumdaydık. “Donald Trump 2016 seçimlerini kazandı” açıklaması, dünyayı salladığı kadar okulumuzda da gün boyu süren tartışmalar patlak verdi.

Duruma daha bireysel perspektifle yaklaşan insanlardan ‘Donald Trump’ ve ‘Hillary Clinton’dan çok ‘Kanada’ lafını duyuyordum. Amerika’da okumayı veya yaşamayı düşünen çoğu arkadaşım bu fikirden soğumuştu. Birdenbire herkes Trump’ın başkan olduğu bir Amerika’ya değil, Kanada’ya yerleşmeye karar vermişti. Ne de olsa Kanada, Amerika’nın daha ılımlı, hoşgörülü, insancıl eş değeriydi.

Bir tarafta bir ‘kadın’ karşısında ‘ırkçı, dinci, cinsiyetçi, homofobi’ bir aday. Medya, kamuoyu anketleri, herkes, hepimiz yanılmıştık: Bu tabloda, bir kadına oy vermek Amerikan halkına hiç etik gelmemişti. Bir kadın mı ülkelerini yönetecekti? İki kelimeyi bir araya getiremeyen, bir dediği diğerini tutmayan, başkanlık politikasını ayrımcılık üzerine yürütecek bir kişi bir kadından daha iyi bir seçimdi.

Elektoral oyların büyük çoğunluğunu alıp başa geçen bu kişi, Amerika’yı Amerika yapan multikültürel yapıyı homojenize edecek mi?

Amerika onun baskıcılığının altında kimliğini yitirecek mi?

Milliyetçiliğinin sonuçlarına tüm dünya katlanmak zorunda kalacak mı?

ABD’ye Müslüman vatandaşların alınmasını yasaklamak, Latino popülasyonunun artışının önüne geçmek için Meksika’yla ABD sınırına bir duvar inşa etmek gibi aşırı vaatlerini ne ölçüde yürürlüğe koyabilir? Bu politikaları Amerika’da okumak isteyen Müslüman arkadaşlarımın hayatını nasıl etkiler? Kestiremiyorum.

Uluslararası işbirliğinin her zamankinden daha değerli olduğu bir dönemde böylesine bölücü bir başkanın ülke sınırlarını keskinleştirmesini, ülke içinde kutuplaşmalar yaratmasını oturup izleyecek lüksümüz yok. Farklı din, ırk, cinsiyetten, farklı zihniyetlere sahip insanlara daha açık fikirli bir tavırla yaklaşalım. Hoşgörüyü içselleştirdiğimiz, bilinçli bir hayat sürelim. Dünyanın gidişatını değiştirmeye kendi kafa yapımızı değiştirerek başlayalım.

Eşitlik, çeşitlilik, beraberlik, liberallik. İnanıyorum ki, tek bir kişi Amerika’nın üzerine kurulduğu bu benimsenmiş değerleri silemez. Amerika’nın ileriye doğru yolculuğunu duraksatıp aksatabilir belki, ama tamamen ters yöne çevirmesi mümkün değil. Böyle bir senaryoda, beraberinde sürüklediği Amerika halkı, yolunu tıkayacaktır.

Günün sonunda, insancıllık, önyargıların ördüğü tüm duvarları yıkacak güçte. Nereden olursak olalım bizi biz yapan tek bir özelliğimiz var: İnsan oluşumuz.