“Yahudi düşmanlığı suçtur” diyememek

Ünlü yönetmen Elia Kazan’ın Laura Z. Hobson’un aynı isimli öyküsünden uyarlığı ‘Centilmenlik Anlaşması / Gentleman’s Agreement’ özellikle 1930 ve 40’larda Amerika’daki Yahudi düşmanlığının ne boyutta olduğunu oldukça çarpıcı bir şekilde anlatan, izlenmesi gereken bir film.

Toplum
22 Şubat 2017 Çarşamba

Ali ABADAY

 

Bir gazetecinin yazacağı makale için Yahudi olduğunu söylemesiyle gelişen olayların anlatıldığı yapımda II. Dünya Savaşında Almanya’yı etkisi altına alan ırkçı düşüncelerin Amerika’da da oldukça fazla taraftarının olduğu gösteriliyordu.

Geçmişte kaldığı düşünülen bu kara dönemin bir benzeri ne yazık ki Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesinden beri belli ölçüde yaşanmaya başladı.

İftira ve İnkârla Mücadele Birliği (Anti-Defamation League) geçen yıl kasım ayında New York’ta yaptığı toplantıda Amerika’da artan Yahudi düşmanlığına dikkat çekti. Bu durum kimi kişilere pek inandırıcı gelmese de sadece ocak ayında, ABD’de 44 Musevi merkezine bomba ihbarı yapılması; bu sayının dışında sinagoglar ve okulların da ihbarlardan nasibini alması, durumun ciddiyetini gösterdi.

Bu artışta ABD Başkanı Donald Trump’ın söyle(me)diklerinin payı ne yazık ki büyük.

Başkanlık yarışı sırasında özellikle ırkçı gazete ve internet sitelerin desteğini alan Trump, ekibiyle birlikte ırkçı grupların sosyal medya paylaşımlarını yaymakta sakınca görmedi. Tepki aldığı zaman suçu genellikle basına atsa da Donald Trump ne yazık ki Yahudi düşmanlığını arttıracak hareketlerde bulunmaktan çekinmedi ve çekinmiyor.

Geçen hafta basının karşısına çıktığı iki seferde de kendisine ‘ülkede artan Yahudi düşmanlığı konusunda neler yapacağı’ sorusunu geçiştirdi. İlk seferinde kendisinin halktan daha fazla oy aldığı şeklinde bir açıklama getirirken, ikinci seferde ülkede artan Yahudi düşmanlığı konusunda yönetimin planını soran Musevi gazetecinin sorusunu bitirmesine izin vermezken, kendisinin kesinlikle Yahudi karşıtı olmadığını cevabını verdi ve bu soruyu soran gazeteciyi yalancılıkla itham etti.

Donald Trump’ın Yahudi düşmanlığının Amerika’da artmasıyla ilgili bir açıklama yapmaması kadar, Ortodoks bir Yahudi olan gazeteci Jake Trux’un sorusunu bitirmesine izin vermemesi ve onu yalancılıkla suçlaması da tehlikeliydi. Zira ABD Başkanı’nın bu tavrı çoğu ırkçı topluluk tarafından Musevilere haddini bildirmek olarak algılandı.

Seçim döneminde Donald Trump’a destek verdiğini açıklayan Ku Klux Klan eski lideri David Duke, twitter’dan yaptığı açıklamalarda bunu bir zafer olarak gördüğünü belirtmekten kaçınmadı. Çoğu ırkçı site ve dergi ise bunun hayatlarında gördükleri en güzel sahne olduğu yönünde görüş bildirdi.

Bu olaylardan önce Uluslararası Yahudi Soykırımı Anma Günü’nde Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, II. Dünya Savaşı sırasında Naziler tarafından öldürülen Musevilere tek kelime ile bile değinilmemesi oldukça manidardı.

Başkanlık koltuğuna oturduğu andan itibaren Donald Trump Yahudi düşmanlığı ile ilgili her yorumu kendisine yöneltilen bir suçlama olarak algılıyor ve verdiği cevaplar içinde asla ‘Yahudi düşmanlığının bir suç olduğu’ ifadesi yer almıyor. Bu ifadenin ABD Başkanı tarafından dile getirilmemesi ise özellikle ırkçı topluluklar nezdinde düşüncelerinin ülkenin en üst makamında kabul gördüğü gibi algılanıyor.

Jake Trux’un çalıştığı Ortodoks Yahudilere yönelik olan haftalık Ami Magazin dergisinin kurucusu Rechy Frankfurter ve kocası Rabbi Frankfurter, Başkan’ın soruyu yanlış anladığını düşündüklerini söylese de Haaretz’de yayınlanan makalesinde Bradley Burston bunun aksini iddia etti. Burston’a göre Donald Trump’ın bugüne kadar yaptıkları ve son olaydaki tavrı onun Yahudi düşmanlığının kanıtları.

2013 yılında Pew’nın yaptığı bir araştırmada Amerikalıların yüzde 80’i ülkelerinin demokrasiyi yayma görevinden vazgeçip, ülke içi sorunlarla ilgilenmesini istiyordu. Bu sorunlar arasında ise bir numara ekonomiydi ve maalesef çoğu ülke gibi Amerikalılar da ekonomik zorluklar ve işsizlik durumunda suçlu olarak azınlıkları görme eğiliminde.

Donald Trump ülkede hâkim olan bu görüşten yararlanmasını oldukça iyi bildi. Ülkeye kaçak giriş yapan Latin Amerikalıları hedef alan açıklamaları, sonrasında Müslümanlar ve kadınlara yöneldi. Seçimler öncesinde azınlıklara yönelik bu söylemleri sırasında ise Dana Milibank Washington Post’taki yazısında, “… kültürümün tarihinden ne zaman bir demagog günah keçisi olarak azınlıkları göstermeye başlasa Yahudilere de sıranın gelmekte olduğunu bilirim” dedi.

Son hafta yaşananlar ve Trump’ın Yahudi düşmanlığının bir suç olduğunu söylememekteki tutumu Milibank’ın doğru söylediğini gösterir nitelikte.