Sokaklardan evlere geçtik Unutma bizi Kadıköy

İgal MEVORAH Köşe Yazısı
15 Mart 2017 Çarşamba

 

Bundan beş – altı yıl önce, “maç var” dedin mi bütün o hafta güzel geçerdi bizim için. Okuldan çıkışta arkadaşlarla toplanıp, Karaköy’den martılar eşliğinde hareket edecektik Kadıköy’e, Fenerbahçe’mizin maçına. Son Fransızca dersi bitmek bilmezdi, o cuma zil çalana kadar aklımızda, “Acaba ilk 11 nasıl olur?” Alex’in sakatlığı geçti mi diye düşünürdük. Maça gitmek bambaşkaydı nitekim. Maç Pazar günü ise, hava kaç derece olursa olsun fark etmez, en geç üç saat evvelden stat çevresindeydik. Takılırdık birbimize, yemeğimiz, biramız eksik olmazdı. Fakat bilirdik ki bizi o gün orada buluşturan Fenerbahçe’nin kendisiydi.

Daha da geri gideyim, babamla gideceğim maçlarda sabahtan formamı, atkımı seçer, yatağa çıkarırdım. Maça gidecektim ne de olsa, ertesi gün okulda anlatacaktım millete.

Sadece Fenerbahçe’de değildi bu heyecan, Evimiz Ali Sami Yen’e çok yakın olduğundan maç günleri Gayrettepe Sarı-Kırmızı’ya boyanırdı. Köfte kokularının içinden gelen marş seslerine uyanırdım küçükken. Renklerini sevmezdim ama atmosfer hoşuma giderdi içten içe. İnsanları kendini futbola hazırladığını görmek çok güzel bir şeydi.

Şu an bile yazarken heycanlandığım bu zamanlar nerede kaldı şimdi?

Ne yazık ki geçen hafta Fenerbahçe’nin maçı olduğunu maçtan on dakika evvel tesadüfi bir şekilde öğrendim.

Saint Benoit’da okurken beraber bir maç için bütün günümü geçirdiğim arkadaşlarımla konuşuyorum; Twitter’dan takip ediyorum. Hepsi de, “Eski heyecanlar nerede?” diyorlar.

Televizyonu açıp maçı izlesen, rezalet oyunu bir kenara bırakıyorum, staddaki boş koltukları izliyorsun. Bağıran yok, bağıran da ne dediğini bilmiyor. Stada boşuna mabet demezdik biz, şimdi ise boş bir alan hepimiz için.

Kötü futbolun cezasını taraftarlarla birlikte, stadyumlar da çekiyor böyle işte. Fakat futbol stadyumuyla ve o stadyumu dolduran taraftarla güzel. Siz gene oynarsanız, işteyken bile ilk 11 opsiyonları düşünen bizler geri geliriz, fakat alışmamız zaman alır elbet.

Her şey bir yana, Kadıköy’de kaldırımda oturup maç saatini beklediğimiz zamanlardan, evde maç başlamasın ya dediğimiz zamanlara geldik. Bir gün dönersek bizi affet kaldırım, gönül bu, nereye konacağı belli olmuyor. Her şey sevgiden…