‘Anlamsızlık Âleminde’ Dehşet Verici Güzellik

Bir sergiyi dehşet verici güzellikte diye tanımlayacağımı hiç düşünmezdim. Bu tanımlamayı serginin bana verdiği estetik hissi betimlemek için değil gerçekten de, bir yönüyle beni dehşete düşürdüğü için yapıyorum. ARTER geçtiğimiz ay kapılarını bir sergiyle izleyicilerine açtı. Açılmadan önce, önünden geçerken “Kesin çok eğlenceli bir sergi geliyor” demiştim üzerindeki hamburger sembollerini görünce. Sonra içeriğini araştırınca fikrim değişti, sergi mekânına girdiğimde ise tamamen farklı bir düşünceye kapıldım.

Sanat
15 Mart 2017 Çarşamba

Esen SABA


Jake ve Dinos Chapman, Türkiye’deki ilk kişisel sergilerini ARTER’de açtılar. Adı ‘Anlamsızlık Âleminde’ olan sergi, bu iki sanatçının kötümser sanatlarını ve genel düşüncelerini sunuyor. Küratörlüğünü üstlenen Nick Hacworth’un ortaya koyduğu başarıyı ise gidip gördüğünüzde anlayacaksınız zaten.

Zemin katta ‘Cehennem’ serisi karşılıyor izleyeni ve bence serginin en vurucu bölümü de burası. Sergiye ilk adımımı attığımda karanlık bir ortamın içerisinde gülümseyen iki ‘smile’ ile karşılaştım daha merdivenleri inmeden. ‘Dünyaya Hükmetmemek Suretiyle Dünya Barışı II, III, IV’ isimli bu esere doğru ilerlerken gözünüze hemen solunuzda yer alan üç büyük camekân ve gökkuşağı renkli çorapları üzerine Birkenstock terlik giymiş iki büyük ayak çarpıyor. “Ne bu acaba?” diye yaklaştığınızda, işte dehşet verici güzellikle karşılaşmış oluyorsunuz. Güzellik dediğim, eserin konusunun güzelliği değil, eserin üzerine yıllarca harcanmış emek, konunun düşünülüş ve aktarılış tarzı, dehşetse asıl konu... 

‘Tüm Kötülüğün Toplamı’ isimli görkemli yapıt, 2000 yılından bu yana vahşetin sıradanlaştırıldığı düşüncesiyle ilgili yorumlara maruz kalmış olan bu eseri sizin nasıl yorumlayacağınızda büyük önem taşıyor. Renkli çorapların altında bu kadar ne olabilir diyorsanız domuz kafalı iskeletler, zombi Naziler, çarmıha gerilmiş palyaçolar, mızraklara geçirilmiş kafatasları, her bir parçası bir tarafa fırlatılmış vücutlar ve ölü bedenlerden oluşmuş bir tabakanın yanı sıra yığınlar… Neden mi basitleştirildiği düşünülüyor? Kaplumbağa üzerinde giden zombi Naziler, dinozorlar, oyuncak iş makinaları, hamburger kafalı bekçiler, etrafta gezinen McDonald’s karakterleri ve dahası... Renkli ayaklarsa neo- Naziler. Hepsi tek tek elle boyanıp hazırlanmış milyonlarca karakter, aktarılmak istenen bir inanç, hicvin en uçlarına ulaşmış bir eser bekliyor bu sergide izleyicileri. Bu eseri birkaç defa ziyaret ederek tekrar tekrar inceleme hissinden bir süre arınamayacaksınız.

Katın devamındaysa bin bir parçaya ayrılmış, eriyen buzulların üzerinde kıyıya vurmuş balinalar, foklar ve onları yiyen penguenlerin cehennemi olan Kuzey ve Güney Kutbu faunalarının (hayvan varlığı) buluştuğu ‘Neşesiz Ayaklar’, ‘Nein! Eleven’ ve ‘Başka Türlü Kuleler’ dehşeti sürdürüyor.

Zemin katın etkisiyle birlikte birinci kata devam ettiğinizde sanatçıların retrospektif sergisine bakış açısı izleyiciye aktarılıyor. Bu çerçevedeki ilk eser, aynı içeriği tekrar tekrar geri dönüştürme ve ‘kültürel değeri sıfır olan’ üretme arzusuna, Chapman’ların perspektifini yansıtan ‘RETROSBOKTİF’ isimli heykeli. Sanatçıların 1991 yılında oluşturdukları ‘Sanatçıyız Biz’ metninin neona yansımış hali ‘Sanatçıyız Biz II’ ve Francisco Goya’nın eserlerine özellikle de ‘Savaşın Felaketleri’ serisine kendilerinin gravür baskı ve sulu boyayla getirdikleri yorumlardan oluşan ‘Yaraya Tuz’ serisinin yanı sıra dikkat çeken diğer eserse ‘Aynısı Hatta Daha İyisi’ adlı çadır. Tracey Emin’in üretiminin tekrarı olan bu çadırın önüne oturarak içerisini incelemek gerekiyor. Çadırın içerisinde ayrı bir dünya var.

Ve serginin son katı, sergi genelinin hiciv çerçevesini bozmuyor. Londra’da gerçekleştirdikleri son sergileri ‘Gelin Görün’, bu katın ana çıkış noktası. Kusursuzluk ve mükemmel estetik anlayışıyla düzenlenen sergilerin hedef alındığı bu kat, çerçeveler ve heykeller ile dolu. Alana girdiğinizde dikkatinizi çekecek iki şey var; ilki yoğun ses, ikincisiyse karşınızdaki renkli kilim oluyor. ‘Kötülüğün Axminster Kilimi’nde bir kokpit içerisinde Donald ve Grimace ile sekiz farklılığı arıyorsunuz. Serginin en renkli eseri bu denilebilir… Katın duvarlarındaysa sanatçıların 1971-2013 yılları arasında ürettikleri yüze yakın arşivleri sergileniyor. Bu kattaki işler arasında Afrika kabile sanatının ikonografik ve simgesel anlamlarla yüklü ‘Chapman Aile Albümü’ ve 19. yüzyıl İngiliz portrelerine yağlı boyayla yeni bir bakış açısı kattıkları ‘Gün Gelecek Sen de Sevilmeyeceksin’ serisi bulunuyor.

Altered Towers

Jake ve Dinos Chapman ‘Anlamsızlık Âleminde’, kendi dünyalarını oluşturuyor ve izleyicilerini kendi fikirlerinin içerisine çekiyorlar. Katılmak veya katılmamak seçeneklerinin de sunulduğu bir meydan okuma var bu sergide. Her bir üretim farklı bir düşünceyken aslında aynı düşüncelere hizmet ediyorlar. Jake Chapman’ın bu sözleri sergiyi en iyi anlatanlardan biri: “Sanat yapıtı, sabırla, pasif bir şekilde durur ve kendisini etkinleştirip var edecek izleyiciyi bekler.”

Siz de 7 Mayıs’a kadar Chapman’ların dünyasına adım atarak yapıtları etkinleştirebilirsiniz.