I. Dünya ve Çanakkale Savaşlarının azınlık şehitleri anıldı

Çanakkale Zaferinin 102. yılı ve Şehitleri Anma Günü dolayısıyla her yıl olduğu gibi bu yıl da Acıbadem Şehitliğinde bir anma töreni düzenlendi.

Toplum
22 Mart 2017 Çarşamba

Çanakkale Zaferi’nin 102. yılı ve Şehitleri Anma Günü dolayısıyla her yıl olduğu gibi bu yıl da Acıbadem Şehitliğinde Türk Yahudi Toplumu Başkanı İshak İbrahimzadeh, Kadıköy Hemdat İsrael Sinagogu Vakfı Başkanı Eli Arditi ve toplum üyelerinin katılımıyla bir tören düzenlendi.

 

Törende Harun Niyego günün anlam ve önemini anlatan bir konuşma yaptı:

“I.Dünya Savaşının çeşitli cephelerinde ve Çanakkale Savaşları’nda görev yapmış Osmanlı Yahudi askerlerin hepsi ayrı birer hikâyeye sahip.

Kimisi paşa, kimisi sıhhiyeci, kimisi mühendis, kimisi subay, kimisi er.

Bunların ortak noktaları neydi?

Din ırk ayırımı gözetmeksizin üzeride yaşadıkları toprakların savunması söz konusu olduğunda Osmanlı İmparatorluğunun saflarında çarpışmaktı.

Acıbadem Şehitliğimizdeki bu köşede, I.Dünya Savaşında toprağa düşmüş oldukları nesilden nesle anlatılmış 18 Osmanlı askerinin hatıraları, Hemdat İsrael Sinagogu vakfımızca abideleştirildi.

Ancak Osmanlı’nın bu çarpışmalarda unutulan tarihi, bu tarihinde anlatılmamış pek çok ayrıntısı Yetkin İşcen’in, Çanakkale Üniversitesi doçentlerinden Dr. Mithat Atabay’ın yıllardır devam eden araştırmaları ve Türkiye Musevileri 500. Yıl Vakfı Müzesi kurucularından Naim Güleryüz’ün başlattığı çalışmalarla, büyük toplumu da şaşırtan pek çok ayrıntı ile gözler önüne serildi.

Bu kazanımlar da, Türkiye Yahudileri 500. Yıl Vakfı Müzesinin açtığı sergiler vasıtasıyla kamusal alanlarda halkımızla sık sık paylaşılmakta.

I.Dünya Savaşında, Çanakkale Savaşlarında çeşitli mevkiler ve çeşitli rütbelerde çarpışan Osmanlı Yahudi askerlerinin anlatılmamış hayat hikâyelerinden biri de değerli dostum Rahmetli Meyir Gaon’un, hayatının on senesini Osmanlı ordusuna hizmet ederek geçiren Kuzguncuklu dedesi Malül Gazi Nesim Şelomo Katalan’a ait.

Selomo Katalan Osmanlı’nın askeri olmaktan çok gururlanır olmuş olacak ki karısını sık sık şöyle yüceltirdi. ‘30 pares de kalsado me se fue  para ayegarte ati Mazaloza ke kazates kon un Osmanlı Askeri’ (Sana varmak için otuz çift ayakkabı eskittim. Çok şanslısın ki bir Osmanlı askeri ile evlendin.)

Bana anlatılanlara göre, Gazi Şelomo Katalan’ın birliği uzun süreli çatışmalardan sonra Yunan ve Bulgar birlikleri tarafından Kavala önlerinde kuşatılınca teslim olmaktan başka çareleri kalmamıştı. Birliğin askerleri sırasıyla siperlerinden çıkıp ‘teslim’ diye bağırıyordu. Yunanlılar bunlara acımıyor tek tek vuruyorlardı. Sıra Şelomo’ya geldiğinde üniformasını çıkarmış beyaz bir bez parçasıyla Kuzguncuk’ta öğrendiği Rumca bilgisiyle ‘Stasu paradido maste (durun teslim oluyoruz)’ diye bağırdı ve teslim oldu. Sonrasında, Rumcası sayesinde Şelomo’nun gayretleri sonuç verdi ve koca birlik başlarına bir şey gelmeden teslim oldu. Şelomo hemen birliğin tercümanı yapıldı; birliğiyle beraber Selanik’e yayan götürüldü.

Tutsak olarak toplandıkları yerde, yediklerinden ve içtikleri pis sulardan birliktekilerle birlikte dizanteri oldular. Kaldırıldıkları sıhhiye çadırında doktorlarla Rumca konuştuğu için kendini sevdirdi ve birliğin hastalanan diğer mensuplarının da tedavilerini sağladı.

Esaret günleri içinde Şelomo ile yakınlık kuran Yunanlı bir doktor Selanik’te hahamlardan birine esirlerin arasında bir Yahudi askerin bulunduğunu haber verdi. Haham tarafından ziyaret edilen Şelomo bir müddet sonra İstanbul Ortaköy’de yaşayan nişanlısı Mekada’ya kavuştu.

Ardından Şelomo Beyoğlu’nda zücaciye işinde çalışmaya başladı. Kısa bir müddet sonra 1915’lerde, tekrar askere alındı ve  Çanakkale’ye gönderildi. Oradaki çatışmalarda bir şarapnel yarım kalçasını aldı. Bacağı da bir kurşun ile isabet aldı. Oracıkta kalıverdi; ne gelen ne de giden vardı. Üç gün su içerek ayakta kalmaya çalıştı. Öleceğini düşünürken bir Osmanlı sıhhiye kağnısı ona tesadüf etti ve sıhhiye çadırına götürdü. Bu kere de onu tedavi eden bir Osmanlı Rum doktoru idi. Savaşın sonlarına kadar bu doktorun himayesinde tedavi oldu. Ve bir sıhhiye teknesiyle İstanbul’a gönderildi. Selimiye Kışlasında görevlendirildi ancak karısına haber iletemiyordu. Çok sonraları yaralı akrabalarını aramak için kışlaya gelen Ortaköylü birine kışlada rastlamasıyla karısının haberi oldu. Şelomo terhis olduktan sonra nedeni bilinmez şekilde gözleri görmez oldu. Savaş gazisi Şelomo hayatının sonuna kadar kendisine takdim edilen Malül Gazi rozetini üzerinden hiç çıkarmadan yaşadı. Onu her gün evinde ceket ve kravatla kuşandı.

Okunduğu üzere Müslüman’ı da, Yahudi’si de, Ermeni’si de, Rum’u da üzerinde yaşadığımız toprakların müdafaası için canları pahasına, sakatlanmak pahasına, varlarını yoklarını ortaya koyan bir geçmişin torunlarıyız.

Kıymetini bilelim.”