Yapay zekâ ve Harari

INGEV’in düzenlediği ‘İnsani Gelişme Zirvesi’nde konuşmacı olarak İstanbul’a gelen Tarihçi ve Yazar Yuval Noah Harari, veri, yapay zekâ ve teknoloji konuları üzerine yoğunlaşan kişiler için bulunmayan bir cevher gibiydi.

Riella VARON Teknoloji
22 Mart 2017 Çarşamba

Herkes gibi ben de Harari’nin 21. yüzyıla dair öngörülerini teknoloji odağında ve bilimsel argümanlar ışığında, insanlığın geleceği için anlık haritalar sunmaya çalıştığı konuları ilgiyle izledim. Harari’nin bunları sunarken teknolojik gelişmelerin gelmiş olduğu bu süreci açıklayarak nasıl bir hikâye anlattığına göz gezdirelim.

 

Veri inancının yükselişi

“İnsanlık harika şeyler başardı” diyerek konuşmasına başlayan Harari, tarih boyunca savaş, kıtlık ve hastalıkların yaşandığını, ancak yaşadığımız bu yüzyılda bu sorunları teknoloji ile çözebildiğimizi belirtti. En önemli konunun veri olduğundan bahsederek, verileri yönetebildiğimiz, analiz edebildiğimiz sürece her türlü soruna çözüm bulabileceğimizi ve verinin gücüne inanmanın gerekliliğini savundu. Harari, Silikon Vadisinin de bu düşünceyi benimseyerek ilerlediğini, birkaç yüzyıl sonra farklı boyutlarda gelişim göstereceğimizi belirtti.

Ölümsüzlük

Harari, 100 yıl içinde insan ömrünün iki katına çıkacağını ve bu artışın devam edeceğini öngörüyor ve bu bağlamda, Google - Calico ve PayPal gibi teknolojik altyapıya sahip şirketlerin insan ömrünü 120 yılın üzerine çıkartmak için çalışmalarını sürdürdüğünü belirtiyor. Böylelikle bu öngörü gerçekleşirse insanların aileleriyle ilişkileri, kariyer planlamaları ve pazarlama koşullarının bile değişikliğe uğrayabileceği düşünülüyor.

İşsizlik sorunu

Gelişen teknolojinin getirmiş olduğu en büyük sorunlardan biri de işsizlik olacak. İnsansız hava araçları teknolojisi geliştikçe, birçok ara eleman işsiz kalacağından, var olan işsizlik sorunu daha da katlanarak, insanların gelir dağılımına olumsuz bir etki yaratacak. Örneğin sürücüsüz uçaklar, pilotları işsiz bırakırken, IBM- Watson gibi yazılımlar, doktorların işini elinden alabilecek. Buradaki önemli husus; bilgisayara ihtiyaç duyulan veriyi sağlamak yalnızca bir kez yapılacağından bu işlem bir kez gerçekleşecek, oysa ki bir doktorun yetişmesi için en az 6 - 8 yıllık bir eğitim süresi gerektiğinden, böylesi bir yazılımı hayata geçiriyor olmak, daha kısa süreli bir proses olacak. Hele ki gerekli verileri yüklenmiş bir bilgisayar programı, eş zamanlı şekilde hastalıkları teşhis edebilme yeteneğine sahip olacaksa, bu uygulamanın hayata geçirilmesi bir doktor yetiştirmekten çok daha mantıklı olacak.

Duygusal zekâ

Burada bahsedilen tüm yeni teknolojiler bizim duygu dünyamıza girebilecek mi? Diyelim ki trafikteki bir şoförsüz aracın karşısına birdenbire üç yaya çıktı; araç arka koltukta uyuyan sahibini kurtarmak için onlara çarpıp durmayı mı tercih eder, yoksa yoldan şaşarak sahibini tehlikeye atmaya mı? Bunun cevabı henüz bulunamadığından, ancak duygusal zekâmız açısından bu gelişmelere çözüm bulunduğunda; yaşamımızdaki insan iradesi tamamen ortadan kalkmış olacak.

20 yıl sonra araba üreticileri bu sorulara şüphesiz yanıt vermek zorunda kalacak... Bu sayede makineleşmiş zeka, insan duygularını anlayabilecek ve belki empati kurabilecek.

Harari, en son, bu teknolojileri üretebilecek güçlerin İngiltere ya da Almanya değil, Güney Kore gibi ülkelerden gelebileceğini ifade ediyor. Diğer geride kalan ülkeler az gelişmiş olacak. Bu zihin açıcı konuşmanın ardından 21. yüzyılda “İnsanları neler bekliyor?” sorusunu sormadan edemiyoruz. Ben tüm bu bilgi akışını dinlerken ve size aktarırken hayli derin düşüncelere daldım. Şimdi düşünme sırası sizler de… Geçmişte olmaz, olamaz dediğimiz ne çok yeniliği yaşamımıza ekledik ve bu evrim hep süregelmekte...