Avrupalaşamayan Avrupa!

Marsel RUSSO Köşe Yazısı
29 Mart 2017 Çarşamba

Sovyetler Birliği ve Doğu Blokunun çöküşü ile biten Soğuk Savaşın yerini alması beklenen küreselleşme başarılı oldu mu? Refah, arzu edildiği gibi halklar arasında adil bir şekilde dağıldı mı? Bilgi, iletişim teknolojilerindeki baş döndürücü hızla birlikte, sağlıklı bir paylaşımla insanların parmak uçlarına kadar ulaştı mı? Bilim ve türevleri küreselleşmeden nasiplerini aldılar mı? İnsan hayatına yarar sağlayacak her ne varsa, onlar, o olanaklar, toplumlar tarafından kolayca ulaşılabilir oldu mu?

Kimine göre, küreselleşmenin yola çıkarken kendine biçtiği bu veya buna benzer görev, yanlış okunan, yanlış yorumlanan, yanlış uygulanan, dolayısı ile, bugün varılan dünya şartlarında, insan topluluklarına fayda sağla(ya)mayan bir şekle devşirildi.

Küreselleşme toplumlar arasındaki farklılıkları hafife aldı denilebilir mi? Bunlar arasındaki çıkar ilişkilerini güçlünün tekelinden kurtaramadı, sonucuna varılabilir mi? Şu ana dek yaşananlardan yola çıkarak, yeni milenyumla özdeşleşen dinin siyasileşmesini; bunun çoktan tarihin tozlu raflarına kalktığını sandığımız – ya da öyle olmasını düşlediğimiz – ayrıştırıcı etkilerini küçümsedi, diye bir çıkarım yapılabilir mi? Gittikçe hayati bir hal alan güvenlik açmazını tersine çevirebildi mi?

Din konusunun toplum ilişkilerinde ayrıştırıcı olması, terörle beslenen çıkar ayrılıklarının üzerine gereğince gidilememesi, refahın adilce dağıtılamaması, sanal ortamda bireyin ayaklarını yerden kesen bilgi paylaşımının, bilgi kirliliğinden öteye gidememesi ve dolayısı ile kötü niyetli hesaplara kurban edilmesi… Bunlar, işte bugün Avrupa’da, Amerika’da, Rusya’da ve diğer coğrafyalarda, popülist söylemin yükselmesine, küreselleşmenin çökmesine neden olan bazı etkenlerdir, şüphesiz.

Avrupa’nın seçim yılının ne gibi sonuçlar getireceği, sürprizlerle karşılaşılıp karşılaşılmayacağını bekleyip göreceğiz. Geçtiğimiz yıl başlayan Brexit süreci, benzer bazı gelişmeleri gündeme taşıyabilecek potansiyele sahip. Yorgun Avrupa’nın üzerine kurulu olduğu değerler, kıtanın kuzeyindeki hassasiyetlerle güneyindekileri bir araya getirebilecek kuvvete hâlâ sahip mi? Bu değerlerin acımasızca sınava tabi tutulması, art niyetle orasından burasından çekiştirilmesi sürecini yaşıyoruz. Siyasetçilerin, mülteci sorununu, ister istemez buna bağlanan terör sorununu iyi yönetememelerinin ceremesini Avrupa, değerlerini yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalarak yaşıyor.

Şimdilerde Trump’la vites değiştiren ABD ile, Putin Rusya’sı arasında sıkışmış, sınırlarına baskı yapan mülteci sorunu ile bunalmış, insanlarının standartlarını düşürmemenin, güvenliklerini sağlamanın gayretinde bir siyasi birlikten söz ediyoruz. Beklentilerinde, eskisine göre farklılaşmalar olan bir yapı bu… Küreselleşmenin mini modeli Avrupa’nın, Avrupalılaşamaması söz konusu… Bu sürecinin arzu edilen kıvamda yaşanamamasından çokça etkilenen, belki de son demlerini yaşayan bir birlik… Yine de demokrasi anlayışında olsun, insan haklarına bakışında olsun, sosyal devlet yaklaşımında olsun, söyleyeceği çok şeyi olan bir yapı... Öğrenmek için, komplo teorilerini bir yana bırakıp, önyargısız dinlemek gerekir bunları…