Web´de dikkat çekenler

• Payitaht Abdülhamid dizisi #UluHakan, #VatanBölünmez gibi hashtagler ile Türk-İslam sentezini yansıtırken, sürekli “Osmanlı’yı bitirmek isteyen” Yahudiler resmederek antisemitist bir atmosfer yaratıyor. (…) Vatanım Sensin ise #ÖnceVatan, #VatanSevdamız gibi hashtagler kullanan bir millî mücadele dizisi. Rumların ve Türklerin bir arada yaşaması, arkadaşlık etmesi, savaşa karşı çıkan Yunan askerleri gibi ayrıntılara yer verse de buram buram milliyetçilik pompalayan dizide yine bir Türk-İslam sentezi var ama bu sefer Müslüman’ın değil Türkün altı çizili. Bu dizideki kahramanlar sonuna kadar Müslüman olsalar da daha seküler bir hayat tarzına sahipler. Dizide antisemitizm ana tema olmasa da dizinin tek Yahudi karakterinin çıkarcı, korkak ve sinsi bir banker olması manidar. Can Irmak Özinanır – www.marksist.org

İzak BARON Diğer
26 Nisan 2017 Çarşamba
  • BİRÇOK ALMAN GİBİ ANNEANNEM DE ONA GÜVENDİ. ONUN HİTLER’E DUYDUĞU GÜVEN, AÇIK Kİ ANNEANNEMİ ANLAMA İHTİYACINDAN AZAT EDİYORDU

“Haberdar olma”, tanım itibariyle yüzeysel bir anlamayı içeriyor, manipülasyona da açık. Bir şeyden “haberiniz olduğunda”, bütünün yalnızca bir kısmını görüyorsunuz demektir. Özellikle duyduğunuz ve gördüğünüz kısım çekici ise. Hitler, iş ve olanakları artırdı, Almanlar’ın kırılan gururunu okşadı, ayartıcı ve basit yalanlar söyledi; birçok Alman gibi benim anneannem de örneğin Almanya’nın Polonya savaşının Almanların kendini savunması ile başladığına inandı (1939’da, Polonya Ordusu’nun üniformalarını giyen Nazi ajanları Gleiwitz’de Alman radyo istasyonunu ele geçirdi; Hitler bunu Polonyalıların giriştiği bir provokasyon olarak sundu).

“Peki toplama kampları ile ilgili dedikodular yayılmaya başladığında ne düşündün” diye sıkıştırmıştım onu. “Hiç yabancı kaynaklardan haberleri dinlemedin mi?”

Anneannemin yanıtı “Müttefiklerin propagandası” oldu. Hitler öyle olduğunu söylüyordu. Birçok Alman gibi anneannem de ona güvendi. Onun Hitler’e duyduğu güven, açık ki anneannemi anlama ihtiyacından azat ediyordu.

2011’deki ölümüne kadar birlikte olduğum sevgi dolu anneannemi, bu insanla nasıl bağdaştırabilirdim? Yaptığı –ve yapmadığı- seçimleri anlama çabamın; yaptıklarını meşru kılmasından ve nihayetinde onu bağışlama ihtimalimden sık sık endişe duydum. Ancak geçmişle yüzleşmenin ve sorumluluk almanın bildiğim başka bir yolu yok.

Anneannem karmaşık sorulara basit yanıtlar veren bir liderden istediklerini duydu. Bu yanıtlar bir bütün olarak toplandığında ortaya çıkan tiksindirici bütünü duymamayı ve görmemeyi tercih etti. Yaşamının geri kalanına; savunulması mümkün olmayan bir işbirlikçilik geçmişi gerçeğiyle devam etti.

Jessica Shattuck – Çeviri: İlker Kocael

http://medyascope.tv/2017/04/21/jessica-shattuck-anneannemi-severdim-ama-kendisi-bir-naziydi/

 

  • VİTALİ BENBASAT'IN VE İZMİRLİ LİYA ASAYAŞ'IN CENAZELERİNİ O DÖNEM AMELE TABURU'NDA BİRLİKTE ÇALIŞTIKLARI  MUSEVİ ARKADAŞLARININ DEFNETTİĞİ TAHMİN EDİLİYOR

Yirmi Kur'a Nafia askerleri içerisinde Konya'ya da çalışmaya gelenler vardı. Taş kırma işlerinde ve yük taşıma işlerinde çalışan bu askerlerin bünyesi bir süre sonra bu ağır şartları kaldıramadı. Ölüm haberleri gelmeye başladı. Konya Musalla Mezarlığı'nda Müslüman mezarlığının arasında iki Musevi askerin mezarı bulunuyor. Yıllarca kimsenin dikkatini çekmeyen bu iki Musevi askerin hikâyesini Merhaba Haber ekibi araladı. Musalla Mezarlığı'ndaki bu askerlerin ismi “Vitali Benbasat ve İzmirli Yudaoğlu Liya Asayaş.” İkisi de 1942 yılında hayatlarını kaybetti. İkisinin mezarında da anne adı, baba adı yazmıyor. Sadece doğdukları yıl ve öldükleri gün ay ve tarih yazıyor. Bir de tanınması açısından mezarın başına “Davut Yıldızı” işlenmiş ve mezarı taşı üzerine duygu yükle yazılar yazılmış. Vitali Benbasat'ın ve İzmirli Liya Asayaş'ıın cenazelerini o dönem Amele Taburu'nda birlikte çalıştıkları Musevi arkadaşlarının defnettiği tahmin ediliyor.

1906 doğumlu Vitali Benbasat, 1942 yılında hayatını kaybetmiş. İstanbul'dan Konya'ya gönderildiği tahmin ediliyor. Musevi cemaati arasında aynı isim ve soy isimden çok sayıda insan var. 38 yaşında vefat eden Vitali Benbasat'ın mezar taşında şunlar yazıyor.

Ocağına dönemedin

Asker iken vefat ettin

Zalim Ölüm Pençeledi

Gençliğini Hederetti

Mezarını Erken Buldun

Ruhun Rahmete Kavuşsun

Vitali Benbasat'ın mezarının 2 metre yanında ise başka bir Musevi bir askerin mezarı bulunuyor. İzmirli Yuda oğlu Liya Asayaş ise 8 Ağustos 1942 tarihinde hayatını kaybetmiş. İzmirli Yuda Obe'nin mezar taşındaki yazılar zor okunuyor. Biri İstanbullu biri İzmirli olan iki Musevi'nin yolları Konya'da kesişti. Taş ocaklarında çalışan Vitali Benbasat ve İzmirli Yuda oğlu Liya Asayaş'ın bünyesi zor şartları kaldıramadı ve 1.5 yıl sonra hayatlarını kaybetti. İki Musevi asker öldükten sonra arkadaşları tarafından Konya'daki Musalla Mezarlığı'na defnedildi. İsrail resmi arşivleri ise Musevilerin askere alınma kararının Nazi Almanyası'nın isteği üzerine alındığını yazdı.

İbrahim Büyükeken

http://www.merhabahaber.com/amele-taburlarinda-hayatlarini-kaybettiler-1083672h.htm

 

  • İSRAİL DE SON ON YILDA GENEL GÜVENLİK YAKLAŞIMINA DÖRDÜNCÜ BİR UNSUR EKLEDİ: SAVUNMA. SAVUNMA UNSURU DAHA ÖNCE BU KADAR ÖN PLANDA DEĞİLDİ

İsrail'in güvenlik yaklaşımı her zaman üç temel unsura dayandı: caydırma, önceden uyarılma ve mutlaka kesin bir sonuç alma. Düşmanların İsrail’in devasa gücünü bilmesi onları çatışmaya girmekten caydırır. İsrail istihbarat birimleri hasımların düşmanca niyetleri konusunda çok önceden uyarıda bulunur. IDF de çatışmayı düşman topraklarına taşır ve kesin bir şekilde neticelendirir.

Ne var ki günümüzde askeri mücadelelerden kesin sonuç alma ihtimali oldukça azaldı. Egemen bir devletin gerilla gruplarıyla mücadelesinde geleneksel zafer ölçütleri anlamsız kalıyor. İsrail de son on yılda genel güvenlik yaklaşımına dördüncü bir unsur ekledi: savunma. Savunma unsuru daha önce bu kadar ön planda değildi.

Çok katmanlı füze savunma sistemi bu yeni unsurun somut bir örneği. Ancak savunma teşkilatındaki birçok yetkili bu durumdan huzursuz. Kaygıları o ki söz konusu sistemlerin koruyucu kapasitesi ordunun kritik operasyonel birimlerini köreltebilir. Kıdemli bir savunma yetkilisi Al-Monitor’a şöyle diyor: “Siyasal iktidar Koruyucu Hat Harekâtı’nın 50 gün sürmesinden rahatsızlık duymayınca ve iç cephede de önemli bir zayiat olmayınca kesin netice almak eskisi gibi ivedi bir zaruret olmuyor. Ülkeyi yönetenler kara operasyonları ihtiyacını, kesin bir netice alma gereğini geçiştirebiliyor.”

Ancak hissiyatları ne olursa olsun İsrail’de bugün hiç kimse Sihirli Asa’dan, Demir Kubbe’den, Arrow füze savunma sisteminden isteyerek vazgeçmez, en azından İsrail’in etrafını saran roket ve füzeler pas tutana kadar. Eski Genelkurmay Başkanı Moşe Yaalon’un yıllar önce tavsiye ettiği de aynen buydu.

Ben Caspit

http://www.al-monitor.com/pulse/tr/originals/2017/04/israel-syria-hezbollah-hamas-islamic-jihad-iran-missiles.html#ixzz4f6jDC8KW

 

 

  • İRAN KANUNLARI İSRAİL’E GİDEN VATANDAŞLARA İKİ YIL HAPİS CEZASI ÖNGÖRÜYOR VE PASAPORTLARINA ÜÇ İLA BEŞ YIL ARASINDA EL KOYULUYOR

İran’ın uyguladığı yasaklardan biri de İsrail’e seyahat yasağı. Ülkedeki Yahudi topluluğu da dahil tüm İranlıların “İşgal altındaki Filistin”e seyahat etmeleri yasak. Tüm İran pasaportlarının içinde bu konuda bir uyarı yer alıyor. İran kanunları İsrail’e giden vatandaşlara iki yıl hapis cezası öngörüyor ve pasaportlarına üç ila beş yıl arasında el koyuluyor.

İran ve İsrail’de yaşayan Yahudi İranlıların tam sayısına ilişkin kesin bir istatistik yok. 1979 İslam Devrimi’nden önce yapılan sayımlar İran’da 100 bini aşkın Yahudinin yaşadığını gösteriyor. Öte yandan, çok sayıda İranlı Yahudi devrimden sonra İsrail ya da ABD’ye göçtü. Halihazırda İran’da yaklaşık 30 bin Yahudi’nin, İsrail’de ise yaklaşık 250 bin İranlı Yahudi’nin yaşadığı tahmin ediliyor.

İslam Cumhuriyeti’nin İsrail’e yönelik husumetine rağmen İran anayasası İranlı Yahudilere parlamentoda bir sandalyelik temsil hakkı tanıyor. Bu sandalyede şu an Siamek More Sadık oturuyor. Sadık ekimde İsrail radyosuna bir röportaj vermiş ama daha sonra tüm röportajı yalanlayarak “Bence bunların haberlerini yalanlamaya bile değmez, hür iradeye sahip hiçbir kişinin onlara hiçbir şekilde röportaj vermeyeceğini gayet iyi biliyorlar” demişti.

“The Salesman” filmine gelince film İsrail’in Lev sinemalarında 16 Mart’ta gösterime girdi. Ancak bu, İsrail’de gösterilen ilk İran filmi değil. Aksine İsrail sinemalarında ve Kudüs, Tel Aviv ve Hayfa’da düzenlenen film festivallerinde son yıllarda pek çok İran filmi gösterildi. Abbas Kiarüstami, Macit Macidi ve Kambuziya Partovi gibi önde gelen yönetmenlerin çektiği bu filmlerin bazıları İsrail kamuoyu tarafından da çok sevildi. Bu da İranlı olmayan yapımcıların ve dağıtımcıların bu filmleri kullanmasına imkân verdi. Nitekim İsrail’de çok sayıda İranlı’nın yaşadığı düşünüldüğünde filmlerin ilgi çekmesi çok da beklenmedik bir durum olmasa gerek.

Zahra Alipour

http://www.al-monitor.com/pulse/tr/originals/2017/04/iran-asghar-farhadi-israel-haaretz-interview-backlash.html#ixzz4f6jsXxtN

 

  • PAYİTAHT ABDÜLHAMİD DİZİSİ #ULUHAKAN, #VATANBÖLÜNMEZ GİBİ HASHTAGLER İLE TÜRK-İSLAM SENTEZİNİ YANSITIRKEN, SÜREKLİ “OSMANLI’YI BİTİRMEK İSTEYEN” YAHUDİLER RESMEDEREK ANTİSEMİTİST BİR ATMOSFER YARATIYOR

Bu milliyetçilikler kapışması televizyon dizilerine de yansımış durumda. Bir tarafta Osmanlı geçmişini bugünün iktidarı ile özdeşleştiren TRT’nin Payitaht Abdülhamid dizisi, diğer tarafta ise Kemalist tarih anlatısını yeni bir tarzda diriltmeye çalışan Vatanım Sensin dizisi var. Her hafta kendisini bir hashtag ile duyurmaya çalışan bu dizilerin takipçilerine sosyal medyada baktığımızda her iki tarafın da milliyetçilik, ayrımcılık, çoğu zaman açıkça ırkçılık içeren iletilerini görmeniz mümkün.

Payitaht Abdülhamid dizisi #UluHakan, #VatanBölünmez gibi hashtagler ile Türk-İslam sentezini yansıtırken, sürekli “Osmanlı’yı bitirmek isteyen” Yahudiler resmederek antisemitist bir atmosfer yaratıyor. Dizinin, iktidarın “üst-akıl“ lafzı ile uyumlu biçimde sürekli bugüne de gönderme yaptığını söylemek yanlış olmaz. Bir bölümde Abdülhamid’in kendisini protesto eden öğrencilere dönük yaptığı konuşmayı, herhangi bir Erdoğan konuşması ile yan yana koyarak okumak pek çok benzerlik gösterecektir.

Vatanım Sensin ise #ÖnceVatan, #VatanSevdamız gibi hashtagler kullanan bir millî mücadele dizisi. Rumların ve Türklerin bir arada yaşaması, arkadaşlık etmesi, savaşa karşı çıkan Yunan askerleri gibi ayrıntılara yer verse de buram buram milliyetçilik pompalayan dizide yine bir Türk-İslam sentezi var ama bu sefer Müslüman’ın değil Türkün altı çizili. Bu dizideki kahramanlar sonuna kadar Müslüman olsalar da daha seküler bir hayat tarzına sahipler. Dizide antisemitizm ana tema olmasa da dizinin tek Yahudi karakterinin çıkarcı, korkak ve sinsi bir banker olması manidar.

Can Irmak Özinanır

http://marksist.org/icerik/Yazar/6883/Milliyetciliklerin-tarih-uzerine-kavgasi

 

  • VARLIKLARINI DAİMA ARKA PLANDA TUTMAYA ÖZEN GÖSTERMİŞ, TÜRKİYE CUMHURİYETİ AZINLIKLARINDAN YAHUDİLER, KAYBOLAN BİR DİL, KAYBOLAN BİR MUTFAK ADLI BELGESELDE BASKILANMIŞ SESLERİNİ DUYURDULAR

Varlıklarını daima arka planda tutmaya özen göstermiş, Türkiye Cumhuriyeti azınlıklarından Yahudiler, Kaybolan Bir Dil, Kaybolan Bir Mutfak adlı belgeselde baskılanmış seslerini duyurdular. Gönül, yönetmenliğini Deniz Alphan'ın kotardığı yapımda her vesileyle karşımıza çıkan Prof. İlber Ortaylı dışında, belki de cemaatten birilerine daha fazla söz verilmesini isterdi.

Festival sırasında özel bir gösterimle seyirci karşısına çıkan belgeselin Beyoğlu sinemasında gerçekleşen gösterimindeki coşku ve samimiyet, milliyetçi bir rejimde yeri olmayan ve hoşgörü kisvesi altında baskı altında tutulmuş bir toplumun kendini ifade etme ihtiyacının bir bakıma kanıtıydı.

Yüzyıllar boyunca direnmesine rağmen, "Vatandaş Türkçe Konuş!" kampanyalarının kurbanı olup utanılacak ve gizlice kullanılacak bir dil haline gelen Ladino'dan, İspanya ve Portekiz'de izlerine rastlanan Sefarad mutfağına ve müziğine şefkatli bir yolculuk yapmış olduk.

Murat Türker

https://bianet.org/4/123/185790-festival-icin-sehre-inmeye-deger-mi

                  

  • “BİR DAHA ASLA” DEMEMEMİZ İÇİN GEÇMİŞİMİZİ BİLMEK VE ÇOCUKLUK ANILARIMIZ VE YAŞADIĞIMIZ ALANA SAHİP ÇIKMAK ZORUNDAYIZ

Birinci ve ikinci dünya savaşı sırasında yaşananlar elbette burada yaşanan çok kültürlü yapının ağır ağır bir daha tekrar yaşanmasına olanak vermeyecek şekilde bozulmaya başlamış. Kendi aralarında ki küçük sürtüşmeler, aşklar anılarda kalırken gidenin yerini yeni ev sahipleri doldurmuş… En son Varlık Vergisi buranın Yahudi toplumun daha da fakirleşmesini, işyeri sahibi olanın işyerinde işçi olarak çalışmasına kadar dönüşüme sebep olmuştur. Cihan savaşına şehit düşmüş azınlık mensuplarının yok sayılması ve onları görmemezlikten gelinmesi cemaat üyesini bugün dahi üzmektedir. Örneğin Çanakkale savaşı sırasında ölen askerlerin hepsinin Müslüman’mış gibi sunulması ve sadece onlar için rahmet dilenirken Ermeni, Yahudi, Rum şehitler için ve onların dini adamlarının o anma toplantılarında olmaması yürekleri acıtmaya devam etmektedir. Yeni gelen nesil bu gerçeği bilmediği için içimizde ki azınlıklara karşı düşmanlık bilerek ve isteyerek devlet eli ile körüklenmeye devam etmektedir.

Bugün Yeldeğirmeni sokaklarında ne Ermenice, ne Ladino dili, ne de Rumca çocukların ağzında ve oyununda duyulmuyor. Yerlerini bugünlerde yabancı öğrencilerin geçici oturdukları evler ve Cafe’lerde İngilizce dilini duymaktayız ama onlarda geçicidir… Haydarpaşa garı inşaatı sırasında Almanlar buraya gelmiş yerleşmiş, çoğu Yahudilerin kiracısı olmuş, Alman lisesi bugün bina olarak varlığını koruyor olması onun geçmiş anılarını bugüne taşıdığı anlamına gelmiyor, çünkü yağmalanmış bir liseden geriye sadece konuşamayan duvarlar kalmış…

(…) Harun Niyego çocukluk anılarının yeniden gözlerinin önünde canlandırdığı, eskiden oturduğu apartmanın apartmanların arasında yok olduğu, kilise merdiveninde oturup Rum arkadaşı ile yaşadığı dostluğu, Ermeni arkadaşı ile Paskalya bayramında onların neşesine katıldığı, Yahudi gençler ile birlikte çimenlikte koşturdukları, papatyaların oluşturmuş olduğu beyaz bahçede piknik yaptıkları daha dün gibi gözünden geçerken, bugün artık dünden kalan anıların esintisine eski bir kilisenin bodrum katında ki salonda bizim yüzümüze hafif poyraz esintisi olarak ulaştı. Bir zamanlar ne güzel çok renkli, çok kültürlü, çok dilli olan bu yer nasıl çöl toprağının yakıcı havasına dönüştüğünü hissettik…

(…) Değişen, savaştan savaşa koşan, yok olan ulus devletinin yerini dolduramayan liberalizm yaratmış olduğu kaos ortamında teknolojinin imkanları ile benliğimizi, anılarımız elimizden alan, çocuklarımızı bizden koparan bir dünyada, liderler birer birer diktatöre dönüştüğü zamanın ruhunda kendimi Stefan Zweig ruh halinde hissettiğim bu günlerde anıların sıcaklığı yaşadığım anı bir an olsa da dışına çıkıp bakmama sebep oldu… “über alles… “ diyen liderlerin dünyada yerlerini alırken, yok olan renklere bir daha bakmak önemlidir… “Bir daha asla” demememiz için geçmişimizi bilmek ve çocukluk anılarımız ve yaşadığımız alana sahip çıkmak zorundayız, aksi halde geçmiş bir savaş oyununda eğlence olarak anlaşılır ki, savaşa gülen nesillerin olduğu zamandan korkuyorum…

Anıların anlatıldığı her toplantı burada ne güzellikler yaşanmış demek için bir fırsattır… Keşke o güzellikleri ben de yaşayabilseydim… Belki sırf o yüzden ana dili farklı olan bu toprağın güzel bir kadını ile evlendim… Farklıklar ile birlikte yaşamak işte benim geleceğim budur…

İsmail Cem Özkan

http://galatagazete.blogspot.com.tr/2017/04/yeldegirmeninden-yahudiler-gecti-geriye.html

 

Netten okumalar

 

  • YAHUDİLERİN YELDEĞİRMENİ ANILARI – GÖKÇE UYGUN

http://www.gazetekadikoy.com.tr/yasam/yahudilerin-yeldegirmeni-anilari-h10440.html

 

  • TÜRK YAHUDİLERİ PESAH SEDERİ'NDE BULUŞTU

http://www.medyagunlugu.com/Haber-3284-turk-yahudileri-pesah-sederinde-bulustu.html

 

  • HİTLER FAŞİZMİNDEN KAÇARAK TÜRKİYE’YE SIĞINAN ALMAN BİLİM İNSANLARI – KEMAL YALÇIN

https://www.artigercek.com/hitler-fasizminden-kacarak-turkiye-ye-siginan-alman-bilim-insanlari

 

  • HOLOCAUST ANMA GÜNÜ / YOM HASHOAH ÖNCESİNDE BİRKAÇ ÖNERİ

http://www.themagger.com/holocaust-haftasi-kitaplari-filmleri-etkinlikleri/

 

  • OSMANLI CEMİYETİNDE SABATAYCILIK VE DÖNMELER - EKREM BUĞRA EKİNCİ

http://www.usasabah.com/Yazarlar/ekrem_bugra_ekinci/2017/04/24/osmanli-cemiyetinde-sabataycilik-ve-donmeler

 

  • İSRAİL SİBER BİRİMİNİN LİDERİ GENERAL ROZEN: “SİBER KABİLİYETLER FİZİKSEL KABİLİYETLERİ GÜÇLENDİRİR”

https://siberbulten.com/uluslararasi-iliskiler/israil-siber-biriminin-lideri-general-rozen-siber-kabiliyetler-fiziksel-kabiliyetleri-guclendirir/

 

Takılan tweetler