Bir müzik seyyahı: ASAF SAMUEL

İsrailli ünlü DJ Asaf Samuel, İstanbul – Tel Aviv arasında düzenlenen Sound Ports 2017 Müzik Festivali kapsamında Türkiye’deydi.

Işıl AMANOEL Sanat 0 yorum
26 Nisan 2017 Çarşamba

Doğal, mütevazı, samimi, esprili, müzik için yaşayan, hayatı müziğin tınılarıyla yiyerek, paylaşarak var olan, bambaşka bir enerjiye sahip bir müzik adamı Asaf Samuel. İstanbul - Tel Aviv arasında düzenlenen ve geçtiğimiz günlerde şehrimizde gerçekleşen Sound Ports 2017 Festivali için İstanbul’a gelen bu ünlü DJ ile tanışma fırsatı buldum. Barselona - Tel Aviv arasında gidip gelen, birçok mekân ve festivalde çalarak müziğini tüm dünyaya duyuran bu rengârenk kişiyi tanımaya hazır mısınız?


Seni biraz tanıyabilir miyiz?

35 yaşındayım. İsrail’de doğdum, büyüdüm. On yaşıma kadar Batyam’da, sonrasında Tel Aviv’de yaşadım. Bir ağabeyim var. Nefret ettiğim işletme ve ekonomi bölümünde okudum. Üniversiteyi bitirdikten sonra da dört yıl askerlik yaptım.

Kendini müzik sektörünün içinde nasıl buldun?

Üniversitedeyken geceleri barmenlik yapmaya başladım. Sonrasında ise işin müzik kısmına geçtim. Tel Aviv’de çeşitli müzik mekânları açtım; barlar, ufak gece kulüpleri… Bu aşamada müzikle çok daha iç içe oldum ve profesyonel DJ’liğe başladım. Bir süre sonra tüm barlarımı sattım ve sadece DJ’liğe konsantre oldum. Son bir buçuk senedir hemen hemen her gün çalıyorum. Müzik yapabileceğim her yerde çalıyorum. Bu şekilde kalabalığı daha iyi okuyup müziğimi yapıyorum. İki sene evvel arkadaşım Katzele ile bir plak şirketi kurduk. Katzele de İsrailli ancak dört sene evvel Berlin’e taşındı, artık orda yaşıyor. Şirketimizin adı ‘Malka Tutti’. Malka, Katzele’nin büyükannesinin ismi. Dünyadan çeşitli müzikleri toplayıp, birçok müzisyenle çalışıyoruz. Japonya’dan, Avustralya’dan, Romanya’dan… Türkiye’den de Barış ve Mehmet Aslan’la çalıştık. Dünyadan birçok müzisyenle konuşup müzik değiş tokuşu yapıyoruz. İnanıyorum ki, müzik benimle sonuna kadar devam edecek. Müziğin içinde yaşadığım için kendimi çok mutlu hissediyorum.

Yaptığın müzikte nelerden etkileniyorsun? Gelmiş olduğun kültür veya etnik mirasın müziğinde rolü oldu mu?

Tabii ki. Öncelikle İsrail kültürel miras açısından çok zengin bir ülke ve dünyanın her yerinden insanla beraber yaşıyorsunuz. Öncelikle büyükannenizin dinlediği müziği duyuyorsunuz, sonrasında ailenizin, arkadaşlarınızınkini… Tabii televizyonda duyduklarınız da var. Ben küçükken iki tane televizyon kanalı vardı, biri İsrail, diğeri ise Lübnan kanalı idi. Küçükken her cuma anneannem ile Mısır filmleri izlerdim. Oradaki müziklerden çok etkilendim. Şu anda çaldığım müziği de kesinlikle etkilediğini düşünüyorum. Büyükannem Mısır’da doğmuş. Eşi, İsrail’de kendilerine yeni bir dünya kurmak için fırsat aramaya gitmişti. Büyükannem bir buçuk sene haber alamayınca İsrail’e onu aramaya gitmiş. Gittiğinde bir şekilde eşini bulmuş ancak başka bir kadınla evlendiğini öğrenmiş. Sonrasında büyükannem tek kelime İbranice bilmeden bir çocuğu ile İsrail’de kalmaya karar vermiş ve dedemle tanışmış.

Nasıl iyi bir DJ olunur? Bununla ilgili biraz tüyo verir misin?

Öncelikle çok sevmen gerekiyor. Mesleği gerçekten doğru bir neden için yapmak gerekiyor. Şimdilerde birçok insan DJ’liği alternatif ve havalı göründüğü için yapıyor. Birçok DJ kalabalığı anlamaya, okumaya çalışmıyor. Sadece kendi çalmak istediği müzikleri çalıyor.

Seni diğer DJ’lerden ayıran özellik nedir?

Ahh, zor bir soru. Bir kere kendimi diğer DJ’lere göre kesinlikle daha sıra dışı görmüyorum. Benden daha kendine özgü birçok DJ var ki, zaten ben de onlardan ilham almışımdır. Profesyonel anlamda sadece üç senedir çalıyorum ve bu hiçbir şey değil. Şu an, 15-20 senedir bu işi götürenlerle beraber çalışıyorum. Örneğin partnerim Katzele 17 senedir DJ’lik yapıyor. Kendimi şu an müzikte yolun başındaki bir çocuk olarak görüyorum. Kendime en güvendiğim kısım, işin diğer tarafından geldiğim yani daha evvel birçok bar işlettiğim için kalabalığı okumayı çok iyi bilmem. Şarkı geçişlerini atmosfere göre iyi ayarlayabiliyorum. Tel Aviv’de çok uzun çalarız; altı-yedi saat kadar. Haftada beş gün böyle çaldığını hayal et… Eve geliyorsun, müzik araştırmaya devam ediyorsun ve sonra yeniden çalıyorsun. Çılgın bir şey! Kısacası kendimi çok yönlü bir DJ olarak nitelendirebilirim.

Burning Man, bugünlerde dünya çapında en popüler festivallerin başında geliyor. Sen de bu festivalde çaldın mı? Biraz deneyimlerinden bahseder misin?

Bu festivale daha evvel hiç gitmedim. Bu sene ilk kez gideceğim ve muhtemelen çalacağım. İsrail’deki Mid Burn Festivalinde birçok kez çaldım.  Bu da zaten aynı konsept. Büyük bir kamp alanında oluyor. İsrail’deki en büyük kamp festivali diyebiliriz. Festivalden beş gün önce gidip kampınızı kuruyorsunuz.

Şu andaki projelerin neler? Önümüzdeki programlarından bahseder misin?

Şu anda Barselona’da yaşıyorum. Orada bir bar açma projem var. Bu bar‚ Casa Gracia adlı hostel’in barı olacak. Mayıs ayında açılmasını umuyoruz. Konsept, salon ortamı gibi olacak. Koltuklar koyacağız. Müzik sistemi için çok çalışıyorum. Muhtemelen Barselona’daki en iyi müzik sistemine sahip mekân olacak. Bu bara 20–60 yaş aralığındaki ve benim gibi müziğe meraklı, farklı şeyler dinlemeye açık insanların gelmesini hedefliyorum. İnsanların atıştırmalık bir şeyler yiyip, sohbet edip, gece yarısı olduğunda dans edebileceği bir yer düşünüyorum. Parti havasında değil. Son derece yavaş, sakin, ufak seksi hareketlerin olduğu bir geçiş düşünüyorum.

Tel Aviv’deki projem ise ‘The Block Club’. Biliyorsun dünyadaki en iyi ses sistemine sahip kulüp. Bu projede yer almak benim için gerçekten gurur verici. Bu kulüpte ayda bir veya iki kez çalıyor olacağım. Bu hafta İbiza’ya gidiyorum, orada çalacağım. Ardından Tel Aviv’e. Sonra da Berlin’de ‘label night’ yapıyoruz. Birçok sanatçı geliyor ve beraber çalıyoruz. Bu insanlarla bir araya gelmeden aylarca müzik hakkında konuşuyorsun, bir elini sıkamıyorsun. Bu da Malka Tutti projelerinde oluyor ve birçok müzisyenle bir araya gelebiliyorsun. Mayıs sonunda beş gün İsrail’de Mid Burn Festival’de çalıyorum, sonra da sırasıyla Barcelona- Primavera’da, Fransa’da bir festivalde ve Litvanya’da.

En büyük hayalin nedir?

İsrail’de arkadaşlarımla birlikte bir topluluk oluşturmak. Devam ettirilebilir bir şekilde, kendi ortamımızı sağlamak. İsrail diyorum çünkü insan doğup büyüdüğü yeri bırakamıyor. Biliyorsun bizi en mutlu eden şey etrafımızda sevdiğimiz insanlar olması. Arkadaşlar, aile… Bazen ülkenin politik duruşundan rahatsız olabilir ve farklı yerlere gidebilirsin ama bu sefer kendini daha da kötü hissedersin.

İstanbul’a ilk gelişin mi? Türkiye’deki gece kulüpleri ve elektronik müzik ortamı hakkında ne düşünüyorsun?

Türkiye’ye ilk gelişim. Henüz bir kulübe gitmedim ancak İstanbul ve kulüpleri hakkında çok güzel şeyler duydum. Burada çalan birçok arkadaşım oldu. Hepsinin kullandığı bir cümle vardı: “İstanbul, Tel Aviv gibi ama daha iyisi.” Yemekler, fiyatlar, giyim sektörü, havası, ortamı, insanları… Mekânları görmek ve yeni insanlarla tanışmak için sabırsızlanıyorum.  İstanbul’a gelmeden birkaç video izledim ve Tel Aviv ile arasında birçok benzerlik gördüm. Tel Aviv’deki kalabalık her zaman çok sıcak olmuştur. Bu da insanlarından kaynaklı. Eller her zaman yukarıda; alkışlar, kucaklamalar… Sanki çok büyük bir aile gibi. Bu videolardan gördüğüm kadarıyla İstanbul’da da aynı.

 


1 Yorum