Mizah, an, sabır, zafer ve Thomas Hoepker

İstanbul’un son zamanlarda en sevilen mekânlarından birinin Bomontiada olduğu şüphesiz… Birçok kültürel etkinliğin gerçekleştirildiği bu alanda, bu sefer görülmesi gereken bir sergi izleyicilerini bekliyor. Lecia Gallery, fotoğraf sanatçısı Thomas Hoepker’in Türkiye’deki ilk kişisel sergisini ağırlıyor. 3 Haziran’a kadar sürecek olan ‘Ani Bir Zafer’ adlı bu sergi, sanatçının birbirinden değerli ve çarpıcı fotoğrafları içerisinden bir seçkiyi kapsıyor.

Sanat
24 Mayıs 2017 Çarşamba

 Esen Saba

SSergi adını 17. yüzyıl filozoflarından Thomas Hobbes’un “Belki mizah bizi daha esaslarına götürecek ani bir zaferdir” cümlesinden alıyor. İkonik fotoğraflarının seçimi ise Galeri Direktörü Yasemin Elçi tarafından yapılmış. Fotoğrafların birçoğunun Leica ile çekilmiş olması, Leica Gallery’de bulunmasını daha anlamlı kılıyor.

Magnum Photos’un fotoğrafçısı olarak da tanınan Thomas Hoepker’i, Doğu Berlin’e ilk giren, 11 Eylül saldırılarındaki karesiyle ‘Leica Hall of Fame’ Ödülüne layık olan ve Muhammed Ali’yi fotoğraflayan fotoğrafçı olarak da tanıyoruz. 2003-2006 yılında Magnum yöneticiliğini üstlenmiş olan Hoepker, aynı zamanda bir fotoğraf muhabiri, sanat yönetmeni, fotoğraf editörü ve belgesel film yapımcısı…

Hoepker’in siyasi ya da gündelik konulara alaycı, sıra dışı açılardan yaklaşan fotoğrafları kimi zaman tartışmalara yol açtı. Oysa ortalığı beklentilere uyan, kalıpları sarsmayan belgelerin, dönemine daha mı çok faydası olurdu? Hoepker’in bu kendine has dili hicve gebeydi. 17. yüzyıl filozoflarından Thomas Hobbes’un düşüncesinden hareketle, belki mizah bizi daha esaslarına götürecek ‘ani bir zafer’dir” diyor Yasemin Elçi.

Hoepker’in farklı zamanlarda, bambaşka ülkelerde çektiği fotoğrafların tümüne bakıldığında aslında hepsinin bir bağlantısı olduğu hissediliyor. İran, Almanya, ABD, Togo, SSCB, Endonezya, Çin, Etiyopya, İtalya, Malezya, Portekiz, İspanya, Venezuela, Şili, İngiltere ve daha birçok ülke bize bakıyor sergide. Hizaya sokulmuş askerler, oyun oynayan bir çocuk, yoksul bir aile, dua eden kızlar, Şah’ın ayaklarını öpen halk, yemek yiyen bir palyaço, hayat kadınları, bir düşes, öpüşen bir çift, bir seçim rallisi, askerler, dev bir muz yaprağını şemsiye olarak kullanan bir çocuk ve bir sağ kroşe…

MUHAMMED ALİ’NİN UNUTULMAZ KARELERİ

1966 yılında, İslam’ı benimseyen ve ismini Cassius Clay’den Muhammed Ali’ye değiştiren dünyaca ünlü boksörü fotoğraflamak için Stern dergisi tarafından Londra’ya gönderilen Hoepker’in en önemli kareleri bu süreçte oluştu. Bu karelerden bazılarını sergide görebiliyoruz. En ikonik kare ise Muhammed Ali’nin bir gün antrenmanına ara verdiği esnada Hoepker’e yumruğunu sallayarak selam verdiği an… Çoğu kez karşımıza çıkan bu anı gerçekte görmek ise oldukça etkileyici. Çok uğraşılmış ve defalarca çekilmiş diye düşünebileceğimiz fotoğraf aslında hiç beklenmedik bir anda, ani bir refleksle yakalanmış, beklenmeyen, oldukça etkili bir kare. Bu sağ kroşe için Hoepker, “O fotoğraf için iki kez deklanşöre bastım, biri çok karanlık çıktı, diğeri ise dünyayı dolaştı” diyor.

Bu fotoğrafının yanı sıra Muhammed Ali’nin, Chicago’da bir köprü korkuluğundan sıçradığı, Dünya Horoz Sıklet Boks Şampiyonu Johny Coulon ile bir berber dükkânındaki ve ikinci eşi Belinde Boyd ile fırındaki karelerini görebiliyoruz.

11 EYLÜL’E FARKLI BAKIŞ

11 Eylül saldırılarındaki karesiyle Leica Hall of Fame Ödülüne layık olan sanatçının bu etkileyici fotoğrafı da sergideki seçkilerden biri. 11 Eylül Willlamsburg fotoğrafını sanatçı, “10 Eylül 2001 günü New York’ta on iki fotoğrafçıyla birlikte bir Magnum toplantısına katılmıştım. Ertesi gün iki uçak Dünya Ticaret Merkezine çakıldı. Arabama binip Queens ve Brooklyn’de dolaştım amaSıfır Noktası’na yaklaşamadım. O güne ait tüm fotoğraflarım karşı yakadandır” diye anlatıyor. Fotoğrafın ortaya çıkış hikayesi ise şöyle: “Olaydan 3-4 yıl sonraydı, Münih Fotoğraf Müzesinden bir küratör geldi ve açacakları sergi için fotoğraflarıma bakarken bunu görüp ‘Çok heyecan verici bir kare bu, çok tuhaf. Önde oturmuş mutlu mesut sohbet ediyorlar ve arkalarında kıyamet kopuyor. Nasıl çekebildin bunu?” dedi. Sonrasında bir dergiye verdim fotoğrafı ve büyük bir tartışma başladı. Herkes fotoğrafı konuşuyordu. Hatta fotoğraftakilerden bazıları beni buldu. Belli ki öyle görüntülenmek hoşlarına gitmemişti.” Arkada dumanlar yükselirken bir grup gencin oturup sohbet ettikleri bu fotoğraf ile Hoepker’in sıra dışı açılardan yaklaştığı bir ana şahit oluyoruz. Doğru zamanda yanlış yerde olmak deyimi burada ortaya çıkıyor.

Sergiyi gezmeniz için 3 Haziran’a kadar vaktiniz var; mutlaka görün derim…