Öğretmenlerin Öğretmeni LİLİ BAROKAS

Toplumumuzdan farklı yaşlardan birçok kadını ve genç kızı bale alanında eğiten Lili Barokas, 84 yaşında hâlâ baleye ve öğretmeye devam ediyor. Kendisiyle bu 84 yıllık renkli hayatını, anılarını ve bugünlerde onu hayata bağlayan güzellikleri konuştuk.

Dora NİYEGO Toplum
12 Temmuz 2017 Çarşamba

Önce sizi tanıyalım…

Rus bir anne ve Bulgar bir babanın kızıyım. 1933 yılında dünyaya geldim. İtalyan Lisesinde okudum. Eşim Dr. Ruben Barokas’ı birkaç yıl önce kaybettim. İtalyan Lisesinde okurken dans yeteneğim öğretmenlerimin dikkatini çekti. Dans ve müzik küçük yaşlarda hayatıma girdi.

Bu yeteneğinizi keşfettikten sonra neler yaptınız?

Küçükken, müzikale, tiyatroya veya sinemaya gittiğimizde, eve dans ederek dönerdim. Dans etmek çok hoşuma giderdi. Öğretmenlerim ve çevremizdeki tanıdıklar, yeteneğim olduğunu görünce, aileme bana bale dersi aldırmaları için baskı yaptılar.

Ailem, ilk bale derslerimi, o dönemin tanınmış dans hocası Krasa Arzumanof‘tan aldırdılar. On iki yaşına gelince, Eminönü Halk Evinde, Türkiye çapında yaşıtlarım arasında yapılan bale yarışmasına girdim ve birinciliği kazandım.

Liseyi bitirdikten sonra, Londra’daki Royal Academy’nin İstanbul’daki sınavına katıldım ve ‘teaching member’ sertifikası, yani öğretmenlik sertifikası aldım. Ardından, Mimar Sinan Konservatuarında kayıtlı öğrenci olmamama rağmen, konservatuardaki derslere katıldım. On altı yaşında bale dersi vermeye başladım. Ders verirken, öğrencilerime ‘Royal Academy’nin programını uyguluyordum.

Otuz yıl gibi bir süre Şişli Terakki Lisesinde ve başka okullarda bale öğretmenliği yaptım. Birçok resital hazırladım. Böbrek Vakfı yararına, Yunus Emre Kültür Merkezinde, Swissotel’de, Viyana Opera ve Balosu için, birer gösteri hazırladım. Ayrıca, yıllarca özel bale dersleri de verdim.

Ben de küçüklüğümde sizden bale dersi almıştım. Sanırım toplumumuzda ve geniş toplumda, o dönemlerde sizden ders alan çok kişiye rastlamak mümkün…

Evet, çok kişi yetiştirdim. Verdiğim derslerin yanı sıra, kendilerine aşıladığım disiplin ve özgüvenle hayata başlama şansına sahip küçük kız çocukları, bugün psikolog, tiyatro sanatçısı, yönetici, mühendis, gayrimenkul danışmanı, profesör ve gazeteci oldular. Bir kısmı da zarif ev kadınları oldular. Bu röportajı okuyan, bugün muhtemelen babaanne olan hanımların ve daha da genç hanımların birçoğu, “Ben de ondan bale dersi almıştım” diyecek.

Bale yapıyorsunuz, piyano çalıyorsunuz. Ayrıca, bildiğim kadarı ile birçok sosyal projeyi destekliyorsunuz. Okulumuzdaki çocuklara da burs veriyorsunuz. Bu destekleriniz için toplumumuz size minnettar. Ayrıca, sayısız öğrenci yetiştirdiniz ve yetiştirmeye devam ediyorsunuz. Bu kadar yıllık bale deneyimlerinizi hiç kaleme almayı düşünmediniz mi?

Elbette ki düşündüm. Bu konuda bir kitap da yazdım. ‘Çocuklar İçin Balet’ adı ile, ilk Türkçe bale kitabını ben yazdım.         

84 yaşındasınız ve hâlâ bale dersi vermeye devam ediyorsunuz…

Şişli Belediyesinde açtığım bale kurslarında hala ders vermeye devam ediyorum. 65 yaşını geçtiğimde, “Artık ders veremezsin” dediler, ama ben kurs açtım ve bu sayede baleye devam ediyorum. Böylece, kültür ve sanatın merkezi olan Şişli’de bale kültürünü devam ettirdiğim için mutluyum.

Birkaç ay önce, Golden Age Komisyonu’nun davetlisi oldunuz...

Evet, öyle oldu. Golden Age Komisyonu, kültür faaliyetleri çerçevesinde beni ağırladı. Golden Age Dostları ve Gönüllülerine, tango ve vals hareketleri öğretmeye çalıştım. Nostaljik müzik eşliğinde hep birlikte hem dans ettik, hem de keyifli vakit geçirdik. Golden Age hanımları, dansların ardından, 50 yıllık meslek hayatımla ilgili birkaç anımı da onlarla paylaşmamı istediler.

Okuyucularımızla da acı veya tatlı bir anınızı paylaşmanızı istesem…

Beni çok etkileyen ve unutamadığım bir anımı paylaşacağım sizlerle.

6 veya 7 yaşındaydım. Çevremizdekiler anneme bana bale dersi aldırması için baskı yapınca, annem Tepebaşı’ndaki Union Française’de bulduğu bir öğretmene beni götürdü. Mme Dorad, yeri ve vakti olmadığı için beni kabul etmek istemedi. Ancak, annem beni bir kere görmesi için onu ikna etmeyi başardı. Büyük bir heyecanla, o gün için hazırlandım. Mme Dorad müzik koydu ve “İstediğin gibi dans et” dedi. Yeteneğimi görünce de, fikri değişti, öğrencisi olmamı kabul etti.

Bale ayakkabısı ve bale mayosu satın aldık. İlk dersimi almak üzere, Union Française’e gittiğimizde, çok kötü bir sürprizle karşılaştık. Mme Dorad ölmüştü. Günlerce ağladığımı hatırlıyorum.

Ancak, annem cesaretini kaybetmedi. Daha önce size bahsettiğim ilk bale hocam Mme Krasa Arzumanof’u buldu. Aynı sahneler tekrarlandı. “Yerim yok, vaktim yok” dedi. Dans etmeye başladığımda, öğretmenim çok heyecanlandı. Anneme, “Onu sadece öğrencim olarak kabul etmekle kalmayacağım, dahası, onu bizimle Ankara’ya götüreceğim. İsmet İnönü’nün huzurunda bizimle dans edecek” dedi.

Şişli’de oturuyorsunuz ve Şişli’yi çok seviyorsunuz. Bu sevginizin belli nedenleri var mı?

Tabii ki var. Şişli’yi evim gibi seviyorum. Nerede olursam olayım, Şişli beni kendine çekiyor. Şişli’de sinagogumuz var. Bayramlarımız ve cumartesi dualarımız bizi bir arada tutuyor. Ama maalesef Şişli’de Yahudi nüfusu azaldı. Eskiden Şişli’de daha bir aradaydık. Şimdi çok dağıldık.

Onlarca çocuğunuz var, ama yine de, eşinizle müşterek bir çocuğunuzun olmaması sizi hiç etkiledi mi?

Hayır etkilemedi. Sevgiyi öğrencilerimde, eşimde buldum. Tedavi olmak, tüp bebek sahibi olmak istemedim. Vaktimi çok güzel değerlendirdim. Yıllar çabuk geçti. Bazen düşünürüm, sakat veya kötü bir çocuğum da olabilirdi…

Bugün artık emekli sayılırsınız. Emekliliğinizi nasıl yaşıyorsunuz diye sorsam…

Her yeni güne ümit ile bakarım. O günümü programlarım ve evden çıkarım. Toplumumuz emeklilere, yaşlılara, hastalara çok iyi bakıyor, onlarla ilgileniyor. Golden Age, Genç Emekliler, Alef gibi birçok derneğimiz var.

Sabah uyandığım zaman, her şeyden önce, sahip olduğum her şeye şükrederim. Sonra, bugünü nasıl değerlendirebilirim diye düşünürüm: okumak, yürümek, film seyretmek, arkadaş aramak, çevreme yardımcı olmak. Hangi taşıt aracını bulursam binerim: metro, otobüs, taksi…

Herkese tavsiye ediyorum; evde durmayın, sokağa çıkın. Çevremizde güzel parklar, sinemalar, kafeler var. Arkadaşlarınızı ayarlayın, gününüzü değerlendirin.

Erkek veya kadın fark etmez, alışverişe gidin, evin mutlaka bir eksiği vardır.

 

Çok pozitif bir insansınız. Gözlerinizin içi gülüyor. Çevrenizdekilere yardımcı olmak sizi mutlu ediyor. Sizin gibi bir hanımefendi ile röportaj yaptığım için çok mutluyum. Bundan sonra da, hep sağlıklı ve güzel yıllarınız olmasını dilerim…