Web´den Seçmeler

• Karataş Beth İsrael Havrası Başhahamı Bohor Melamet, bizim karşı komşumuzdu. Sünnetime geldi, hafızların okuduğu mevlidi dinledi, başını sallayarak. Ve bizim evden ayrılırken de, bazı komşularımızdan, "Musevi din adamı sünnete ve mevlid dinlemeye niye geldi?" diye soranlara, "Dinler insanların iyiliği içindir. Musevi-İslam fark etmez" sözleriyle cevap verdi. Karşı komşumuz Madam Jülya´yı (Bencuya) ömrüm boyu unutamam. Çelimsiz bir çocuktum ve çabuk hastalanırdım. Madam, elinde çorba ve turunç reçeli her zaman annemden önce yardımıma koşardı. Eşi Hayim Bencuya´nın dostluğunu saygıyla anarken, oğlu Avram, kızları Ester ve Sara ile adeta kardeş gibiydik. Samimi dostlarım arasında Musevi arkadaşlarım da çoğunluktaydı. Hayim Gabay, kardeşi Menaşe Gabay, Yusuf Algamis, Viktor Krespin, atlet arkadaşım Mahir Perez. GÜRKAN ERTAÇ - YENİ ASIR

İzak BARON Diğer
9 Ağustos 2017 Çarşamba
  • NİHAYET PASAPORT POLİSİNDEYİM: KARŞIMDA BADEM GÖZLÜ, TURKİSH DELİGHT BİR KADIN. USANMIŞ AMA SORUYOR: “NE DİYE GELDİNİZ?’’ KAFAM KARIŞIK YA. SABIRSIZLIKLA DÖKÜLÜYORUM: “GECE HAYATINI KARIŞTIRMAYA.” TATLI TOMBİK, BİLGİSAYARDAN BAŞINI KALDIRIP BANA BAKIYOR: “DEMEK ÖYLE. İYİ, ÇOK İYİ’’ DİYE DAMGA BASILIYOR. TEL AVİV HAZIR MISIN? AZ EĞLEN, BEN GELDİM!

Galiba üç-dört yıl oluyor Kudüs ve Tel Aviv’e yemek yemeye gideli... Bu izlenimler de o zamandan kalanlar...

Hazır bulmak, aramadan okuyup göz atmak nasıl bir lükstür! Ezelden beri sahip olmak istediğim bilgi elimin altında dursun istedim. “Miskinlik ile tembellik” arasında salınan bir ruh hali işte. Bununla birlikte, astrolojik bir etki olabilir mi, arada araştırma iştahım kabarmada... Büyüklerimiz papatya falında gibi, kâh “aha şu Yahudiler” demede. Kâh “demedim demedim, inan olsun demedim” demede ya...

Şu işe sardım. Yahudiler ne yapar, ne ederler? Bizzat üzerimde deneyeyim, etkilerini gözleyeyim istedim. Bir de yıllardır Kudüs’ü görmeyi isterdim. Her seferinde de annem mani oldu: “Oğlum orası karışık!” Savı bu... Maçka’dan çıkmamdan hazzetmiyor. Taksim ya da Ushiaia hiç fark etmiyor. Huzursuz oluyor. Ne zaman Taksim-Maçka hattı karıştı idi. Akşam, tadat sonrası sormaya başladı: “Haftada iki kez bir yerlere gider dururdun?”

“Evine gaz dedektörü taktırdın mı? Kapı ve pencereleri iyi örttün mü?”

“Çarşı? Aman ha! İhtiyacını internetten gider!”

Sessiz sedasız dinlemedeyim ya. Arada otoritesini doğrulamak istiyor. “Duydun mu, anladın mı” diye biat kontrolünde...

Scorsese filmlerindeki yedi bela Sicilyalılara mı benzedim ne? Anasının karşısında süt dökmüş kedi gibi oturanlar vardır ya... Neyse. Madem ki ısrar annemden... Oldum olası yasağa meylettim gitti...

Eh sevilen kula da nasip olurmuş ya: Şefaat Allah’tan, yola düştüm. Nereye? Yahu dedik ya Kudüs’e. Yahudi Âleminin merkezine.

Garabet, dakika bir gol bir, Tel Aviv Ben Gurion’da çıktı. Saat 20.30. Daha üstümü değişip lokantaya gideceğim. Otel, oda, duş, yeni elbiseler ve nihayet lokanta... Ve fakat havaalanı pasaport polisi sırasında, önümde iki geveze. Az daha oyalandık mı, mutfak siparişlere kapanır.

Nihayet pasaport polisindeyim: Karşımda badem gözlü, turkish delight bir kadın. Usanmış ama soruyor: “Ne diye geldiniz?’’ Kafam karışık ya. Sabırsızlıkla dökülüyorum: “Gece hayatını karıştırmaya.” Tatlı tombik, bilgisayardan başını kaldırıp bana bakıyor: “Demek öyle. İyi, çok iyi’’ diye damga basılıyor. Tel Aviv hazır mısın? Az eğlen, ben geldim!

Ali Esad Göksel

http://www.haberturk.com/yasam/haber/1588065-ali-esad-goksel-den-kudus-un-kimyasi

 

  • HER İKİ ÜLKENİN VATANDAŞLARI, MAVİ MARMARA KRİZİ İLE TAVAN YAPAN BU 6 YILLIK GÜVEN BUNALIMINDAN KURTULUNMASI İÇİN DAHA KIDEMLİ YETKİLİLERİN KARŞILIKLI ZİYARETLERDE BULUNMASINA VE İKİLİ İLİŞKİLER YARARINA OLUMLU DEMEÇLER VERMESİNE SUSAMIŞ VAZİYETTE

İki ülke arasındaki ilişkilerin bu duruma gelmesinde her iki başkent kaynaklı krizin yanı sıra ikili ilişkilerin seyrini etkileyen biri Türkiye iç siyasetinde diğeri dış siyasetteki iki önemli faktöre dikkat çekmekte yarar görüyorum. Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarında İsrail‘in Ankara‘da en çok güvendiği ve yıllardır geliştirdiği tüm dostlukların bu operasyonlarla adeta budandığını görüyoruz. Bir başka deyişle hükümet üzerinde Türk Silahlı Kuvvetleri‘nin büyük oranda baskı unsuru olma yetisini kaybetmesinin İsrail için bir kayıp olduğunu teslim etmek gerekir. Bu meyanda İsrail ile ilişkilerin geliştirilmesi konusunda hükümete siyasi baskı uygulayabilecek en önemli aktör saf dışı edilmiş oldu. Ankara‘daki bu önemli gelişmenin yanısıra okyanus ötesindeki gelişmeler de Ankara ile Kudüs arasındaki ilişkilerin kalitesini oldukça etkiledi. George Walker Bush dönemindeki Amerikan-İsrail ilişkilerinin Barack Obama döneminde esamesi okunmayınca, Ankara‘nın, Kudüs‘e karşı geliştirdiği retorik ve siyasetin Washington tarafından herhangi bir yaptırımla cezalandırılmayacağının farkına varması Türkiye‘nin İsrail‘e karşı olan tutumunu daha da sertleştirmesine sebep olmuştur. Nitekim 22 Mart tarihinde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu‘nun Türk hükümetinden özür dilemesi, Gazze ablukasının kaldırılmadığı bahane edilerek hiçbir olumlu sonuç doğurmamıştır. Aksine yaşanan Gezi Olayları ve Mısır‘da Abdülfettah As-Sisi‘nin yapmış olduğu darbeyle dahi dünya Yahudileri ve İsrail itham edilmiştir.

Söz konusu İsrail karşıtı siyaset, 24 Kasım 2015‘te bir Rus uçağının Suriye-Türkiye sınırı üzerinde sınır ihlali iddiası ile düşürülmesi ve dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu‘nun yerine Başbakan Binali Yıldırım’ın getirilmesi sonucunda büyük bir değişim yaşadı.

Kuşkusuz Rusya‘nın Türkiye üzerinde kurduğu yüzde 54‘lük doğalgaz tedarik tekeli ve bu tekelin kırılması gereksinimi bunda önemli rol oynadı. İsrail‘in Doğu Akdeniz‘de keşfettiği doğalgaz rezervleri Leviathan ve Tamar yataklarındaki doğalgazın Türkiye‘ye aktarımı hem Rusya konusunda hem de Kıbrıs‘ta Rumlara ve Yunanlılara karşı önemli bir kazanım olarak ön plana çıktı. Tüm bunların yanında Obama hükümetinin son zamanlarını yaşıyor olması ABD yönetiminin Ankara‘nın sürdürmekte olduğu İsrail karşıtı retoriğe daha fazla tahammül etmeyeceği gerçeği ile de birleşince Türkiye diretmekte olduğu Gazze üzerindeki ablukanın kaldırılması şartından resmen vazgeçti. 27 Haziran 2016 tarihinde Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu tarafından eş zamanlı yapılan açıklama ile ikili ilişkilerin normalizasyonu ilan edildi. Buna karşın aynı tarihlerde ilişkilerini normalleştiren Rusya-Türkiye arasındaki yakınlaşma ve karşılıklı ziyaretler, İsrail ile Türkiye arasında maalesef henüz istenilen seviyede değil. 13 Ekim 2016‘da İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz Türkiye‘yi ziyaret ederken, 7 Şubat 2017‘de Türkiye Turizm ve Kültür Bakanı Nabi Avcı İsrail‘i ziyaret etti. Bu ziyaretler her iki ülkenin de birbirinden beklediği öncelikleri ortaya koydu. İsrail keşfetmiş olduğu doğalgazı paraya çevirmeye ve karşılıklı bağımlılık yaratmaya çalışırken Türkiye son dönemlerde yaşanan terör olaylarının ardından turizmini İsrailli turistler ile bir nebze de olsa güçlendirme arzusunda. Buna karşın her iki ülkenin vatandaşları, Mavi Marmara krizi ile tavan yapan bu 6 yıllık güven bunalımından kurtulunması için daha kıdemli yetkililerin karşılıklı ziyaretlerde bulunmasına ve ikili ilişkiler yararına olumlu demeçler vermesine susamış vaziyette. Bu adımların atılması ile İsrail‘in Türkiye‘deki imajının iyileştirilmesi, antisemitizm ile savaş, iki ülke arasındaki dostluğun halklar seviyesine indirilmesi ve ortak menfaatler için; en önemlisi halkların uzun soluklu bir barış içinde yaşayarak işbirliği yapabilmeleri için zaruridir.

Hay Eytan Cohen Yanarocak

http://www.kiga-berlin.org/uploads/170622_KIgA_Publikation_CwB_tr_Screen.pdf

 

  • BAZI BASIN YAYIN ORGANLARI YAHUDİLER VE MÜSLÜMANLAR ARASINDA “BİZ VE ONLAR” KARŞITLIĞINI KURMAYA HÂLÂ DEVAM EDİYOR. “YAHUDİ SALDIRDI MÜSLÜMANLAR DİRENDİ” BAŞLIĞINI ATIP “TERÖRİST YAHUDİLER KAŞINMAYA DEVAM EDİYOR” İFADELERİYLE, TÜM YAHUDİ KİMLİĞİNİ ZAN ALTINDA BIRAKMAK GİBİ

Hrant Dink Vakfı’nın yürüttüğü Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi çalışması tarafından hazırlanan videoda, Suriyeli mültecilere yönelik ayrımcılığı körükleyen haberler yer aldı. Haberlerde Suriyeliler nankörlükle suçlanıyor, terör, güvenlik ve suçla ilişkilendiriliyor, ekonomik sorunların kaynağı olarak gösteriliyor. Gazetecilerin üzerinde durması gereken önemli bir çalışma.

Türkiye tarihi katliamlarla doludur ve bunda medyanın da önemli bir rolü olmuştur. Medya kutuplaşmaların önüne geçmek, kelimeleri ve imgeleri doğru yerde, doğru şekilde kullanmak zorunda. Üstelik bir arada yaşama ve öğrenme kültürüne hepimizin en çok ihtiyacı olduğu bir dönemdeyken... Buna rağmen bazı basın yayın organları Yahudiler ve Müslümanlar arasında “biz ve onlar” karşıtlığını kurmaya hâlâ devam ediyor. “Yahudi saldırdı Müslümanlar direndi” başlığını atıp “Terörist Yahudiler kaşınmaya devam ediyor” ifadeleriyle, tüm Yahudi kimliğini zan altında bırakmak gibi. Sonuç; Yahudileri düşmanlaştırarak insanları onlara karşı kışkırtan medya olunca haliyle bir grup Neve Şalom’u bastı, o da yetmedi, Balat’taki Ahrida Sinagogu önünde eylem yaptılar. 

Belma Akçura

http://www.milliyet.com.tr/en-iyi-gazeteci-okullari/belma-akcura/pazar/yazardetay/06.08.2017/2497048/default.htm

 

  • ANADOLU’DA İNSANLAR ERMENİ VE RUM KÖYLERİNİN GEÇMİŞİ HAKKINDA KONUŞMAKTAN PEK ÇEKİNMEZ, HATTA BUNU BİR TURİZM MALZEMESİ OLARAK KULLANIRKEN; TRAKYA’DA YAHUDİLERİN VARLIĞI HAKKINDA BİR ŞEYE, OTURUP ÖZEL OLARAK ARAŞTIRMAZSANIZ, GÜNDELİK HAYAT İÇERİSİNDE RASTLAMANIZ İMKÂNSIZDIR

Yukarıda, bir arada yaşama arzusuna bir istisna olarak, işaret ettiğim olay, kitapta Işıl Demirel’in oldukça aydınlatıcı bir yazıyla anlattığı, 1934 Trakya olaylarıdır. Ermenilerin ve Rumların Trakya’dan göç ettirilmesiyle birlikte, ticaret ve zanaatkârlık konusunda tek yetkin grup olarak kalan Trakya Yahudileri, bir zaman sonra devletin ilgisini çekmeye başlar. Mahmut Esad Bozkurt’un 1930’da “bu memleketin efendisi Türktür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır” şeklinde özetlediği devlet politikası ve güçlenen Nazilerin Türk hayranları olan Atsız gibi ırkçıların Yahudi karşıtı propagandası sonucu var olan ilgi yerini nefrete bırakmaya başlar. 1934 yılında Trakya Umumi Müfettişliği’ne atanan İbrahim Tali Bey, hazırladığı raporlarda, Trakya için temel sorunun Yahudi sorunu olduğunu, Yahudilerin Türk kültürünü ve Türk ülküsünü benimsemeye yanaşmadığını, bunların Bulgaristan için casusluk yapmaya meyilli olduklarını bildirir.

İbrahim Tali Bey’in Trakya’yı incelemesinin üzerinden çok geçmeden Yahudilere yönelik saldırılar başlar. Sırasıyla Çanakkale, Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ’da “Yahudilere Ölüm!” sloganıyla dükkanlar ve evler yağmalanır, insanlar dövülür, işkence görür. Bütün bunlar olurken resmi makamlar sadece seyreder ve Yahudilere şehirleri terk etmelerini tavsiye eder. Olayların sonunda, yaklaşık 15 bin Yahudi varlıklarını yok pahasına elden çıkararak Trakya’yı terk eder. Arkalarında birden zenginleşen yağmacılar kalır. Türk ülküsü kurtarılmıştır.

Necmi Erdoğan, “Türkiye bir toplum mu?” yazısında şunları söyler: “Türkiye toplumunu’ bir arada tutan pozitif bir etiko-politik içerik yoksa, bir arada durduran şey ne peki? Bence buna verilebilecek tek değilse de ana cevap ‘suç ortaklığı’dır. Yani Türkiye bir ‘toplum’ ise, olsa olsa suç ortaklığı toplumudur. Makro ve mikro faşizmin kol gezdiği, sömürücülük, zalimlik ve hırsızlığın gururla taşınan payeler haline geldiği, saldırgan bir mülk edinici bireyciliğin alenen hüküm sürdüğü, bütün doğal ve tarihsel güzelliklerin arsızca yağmalandığı ve dahi bütün bunlar olurken gündelik hayatın hiçbir şey olmuyormuş gibi devam ettirilebildiği bir yerde negatif de olsa asli bağ suç ortaklığıdır.” Trakya’da bu suç ortaklığının çok profesyonel bir şekliyle karşı karşıyayızdır aslında. Söz gelimi, Anadolu’da insanlar Ermeni ve Rum köylerinin geçmişi hakkında konuşmaktan pek çekinmez, hatta bunu bir turizm malzemesi olarak kullanırken; Trakya’da Yahudilerin varlığı hakkında bir şeye, oturup özel olarak araştırmazsanız, gündelik hayat içerisinde rastlamanız imkânsızdır. Delillerin yok edildiği kolektif bir gasptır 1934.

Emre Tansu Keten

http://gazetekarinca.com/2017/08/asri-memleket-bir-trakya-kitabi/

 

  • KARŞI KOMŞUMUZ MADAM JÜLYA'YI (BENCUYA) ÖMRÜM BOYU UNUTAMAM. ÇELİMSİZ BİR ÇOCUKTUM VE ÇABUK HASTALANIRDIM. MADAM, ELİNDE ÇORBA VE TURUNÇ REÇELİ HER ZAMAN ANNEMDEN ÖNCE YARDIMIMA KOŞARDI

Karataş Beth İsrael Havrası Başhahamı Bohor Melamet, bizim karşı komşumuzdu. Sünnetime geldi, hafızların okuduğu mevlidi dinledi, başını sallayarak. Ve bizim evden ayrılırken de, bazı komşularımızdan, "Musevi din adamı sünnete ve mevlid dinlemeye niye geldi?" diye soranlara, "Dinler insanların iyiliği içindir. Musevi-İslam fark etmez" sözleriyle cevap verdi. Karşı komşumuz Madam Jülya'yı (Bencuya) ömrüm boyu unutamam. Çelimsiz bir çocuktum ve çabuk hastalanırdım. Madam, elinde çorba ve turunç reçeli her zaman annemden önce yardımıma koşardı. Eşi Hayim Bencuya'nın dostluğunu saygıyla anarken, oğlu Avram, kızları Ester ve Sara ile adeta kardeş gibiydik. Samimi dostlarım arasında Musevi arkadaşlarım da çoğunluktaydı. Hayim Gabay, kardeşi Menaşe Gabay, Yusuf Algamis, Viktor Krespin, atlet arkadaşım Mahir Perez.

Karataş'ta ablam Türkan Can'ın (Ertaç) en yakın arkadaşları Museviler'di. Karşımızda Viktorya, eşi Liya, evimizin arka sokağında samimi dostlarımız Ester Mercan, eşi İzak Mercan, küçük ablası Zelda Gabay, büyük ablası Regina (Sonradan İsrail'e göç ettiler). Burkitas isimli bir değişik börek yapmasıyla ünlü Ester ablanın kızı Sima Mayzel ve oğlu Liya Mercan ailenin diğer fertleriydi. Basketbolcu, basketbol adamı Liya Mercan'ı çok uzun yıllardır ben iyi tanırım. Yine has komşularımız Alegra ve eşi Yaşar, Karataş Ortaokulu'na doğru, İzmir'in meşhuru Madam Ester, oğulları Sami ile Yüksel ve kızı Fortune'yi semtte tanımayan yok gibiydi.

Yanlarında madam Cavaliero, yanında madam Ruth Gabay, onların da yanında 'tektekçi' Ahad vardı. Oğlum Serhan'ı, Dr. Şevket Beşe, Musevilerin Karataş Hastanesinde dünyaya getirtmişti. Ayrıca o zamanlar Diş Hekimliği gelişmemişti. Musevi dişçi teknisyen Grişon gelir, biraz uyuşturduktan sonra dişinizi, kerpetene benzeyen bir aletle bir güzel çekerdi. Semtin önemli eczanesi de Musevi Bohor Habif'in uzun yıllar hizmet verdiği Karataş Eczanesi'ydi. Üzerinde Doktor Benmuaras otururdu. O zamanlar öyle iç içeydik. Hala da İzmir'de böyle bir ayrım yok. Keşke İsrail nedeniyle ilişkiler gerilmeseydi. Türkiye'deki Musevileri İsrail'in yaptıklarıyla suçlamaktan kaçınalım. Onlar bu ülkenin vazgeçilmez fertleri, hem de kaçıncı göbekten..."

GÜRKAN ERTAÇ

http://www.yeniasir.com.tr/surmanset/2017/08/07/yahudilere-kucak-acan-semt-karatas#

 

  • DÜNYANIN EN LEZZETLİ YEMEKLERİ SIRALAMASINDA, BENCE AZ AMA ÖZ MALZEMELERİ İLE SEFARAD MUTFAĞI BAŞI ÇEKİYOR

İzmir epey kozmopolit bir şehirdir. İtalyan Levantenleri, Rumlar, Sefaradlar, Selanik ya da Girit göçmenleri gibi birçok rengi barındırır bünyesinde. Onu diğer şehirlerden ayrıcalıklı kılan sıcak iklimi, bir arada barış içinde yaşayan toplumsal yapısı ve memleketim olması sebebiyle de İzmir mutfağı çok özeldir benim için. Dolayısı ile Sefarad mutfağına da oldukça hakim biriyim. Hatta çoğu Sefarad arkadaşım, bu mutfağa ve Ladino diline olan yatkınlığıma şahit olduklarında oldukça şaşırır. Kabağın yalnızca dış kabukları ile yapılan kabak yemeği yani kaşkarikas, domates ve pirinçten yapılan armiko de tomat, islim kebabına benzerliği ile her gönüle taht kurmuş patlıcan sarma yani rulikos de berencena, erikli gelincik balığı gaya, börekitas, filikas, pırasa köftesi ve birçok yemek; çocukluğumdan beri favori lezzetlerim arasında oldu. Sefarad yemeklerinin, bilhassa soğan ve sarımsaktan bağımsız oluşu, sade yapısı ve malzemelerin lezzetlerinin tek tek ayrıştırılabilirliği daima ilgimi çekmiştir. 'Soğansız yemek mi olur canım?' deyip şaşırıyorsanız, hiç şaşırmayın. Öyle lezzetli oluyor ki... Dünyanın en lezzetli yemekleri sıralamasında, bence az ama öz malzemeleri ile Sefarad mutfağı başı çekiyor. Esasen anlatmakla da olmuyor. Tüm kalbimle tavsiye ediyorum; bilhassa zeytinyağlı yemekleri bir de soğansız pişirmeyi deneyin.

İdil Çimrin

http://www.sabah.com.tr/yazarlar/gunaydin/idil-cimrin/2017/08/04/bir-borekitas-hikayesi

 

Netten okumalar

 

  • ISRAİL – PINAR KILAVUZ EKERBİÇER

https://travelandsmiles.wordpress.com/2017/05/01/israil-seyahati/

 

  • ANNE FRANK'İN 72'NCİ ÖLÜM YILDÖNÜMÜ ANISINA...

http://www.milliyet.com.tr/anne-frank-in-72-nci-olum-yildonumu-anisina----mola-4345/

 

  • ADANA YAHUDİLERİ 3 – MURAT GEGİN

http://www.5ocakgazetesi.com/yazi/adana-yahudileri-3

 

  • ANTİSEMİTİZMİ ÖNLEME VE HOLOKOST EĞİTİMİ KILAVUZU

http://www.kiga-berlin.org/uploads/170622_KIgA_Publikation_CwB_tr_Screen.pdf

 

  • TÜRKİYELİ YAHUDİLERİN İSRAİL’DE OTURMAYI TERCİH ETTİKLERİ KENTLER

https://www.turkisrael.org.il/single-post/2017/08/07/T%C3%BCrkiyeli-Yahudilerin-%C4%B0srail%E2%80%99de-oturmay%C4%B1-tercih-ettikleri-kentler

 

  • ‘’SÜRGÜN DİLİ’’ LADİNO İSPANYA’DA TANINDI!

http://romankahramanlari.com/surgun-dili-ladino-ispanyada-tanindi/

 

 

Takılan tweetler

Haliç Postası‏ @HalicPostasi  4 Ağu

Daha fazla

Haliç Postası Retweetledi: ŞalomDergi

Bu dergiyi biliyor musunuz? Bu, Türkiye'nin en zor bulunan ama en keyifle okunan dergisi. Ne yapıp edin, şehrin altını üstüne getirin ama alın

Haliç Postası‏ @HalicPostasi  4 Ağu

Daha fazla

Ama Şalom gazetesine abone olanlara iş kolay, hem de bedava geliyor kapınıza kadar.. Daha ne:)) Peki ben niye abone değilim? Şöyle ki >>

Haliç Postası‏ @HalicPostasi  4 Ağu

Daha fazla

Öte yandan, dergi ve gazeteleri bayiden almayı ayrıca daha çok seviyorum. (Not: Şalom Dergi ve Gazete sadece bazı kitapçılarda var)

Haliç Postası‏ @HalicPostasi  4 Ağu

Daha fazla

O nedenle her ay/her hafta düzenli olarak aldığım çok sayıda dergi ve gazetenin hiçbirine abone değilim, hepsini bayiden alıyorum.

 

Deniz Saporta‏ @DSaporta  2 Ağu

Daha fazla

Deniz Saporta Retweetledi: Türk Yahudi Toplumu

..Siz Yahudi misiniz.. Türkçeyi ne güzel konuşuyorsunuz diyenlere atfedilir:)

 

Ceng Sagnic‏ @cngsgnc  6 ağu

Daha fazla

Ceng Sagnic Retweetledi: DW TÜRKÇE

Acaba Nazilerin kıyas kabul etmeyecek düzeyde bir soykırıma imza attıklarını ne zaman idrak edeceksiniz?