İskenderiyeli Deha: Hypatia

Sami AJİ Köşe Yazısı
1 Kasım 2017 Çarşamba

Resimde, Rönesans döneminin en büyük sanatkârları arasında yer alan Raphael’in çok ünlü freski Atina Akademisi’nden bir kesit görmektesiniz. Çok güzel ve genç bir hanım derhal göze çarpıyor.

Daha evvelki yazılarımda temas ettiğim gibi, bu freskte resmedilen kişilerin önemli kısmı antik Yunan ve Roma döneminin en ünlü düşünürleridir1. Bunlar arasında Raphael tek bir kadına yer vermiş. “Kim bu güzel kadın?”

Bu sual ilk olarak bu freskin daha taslakları yapılırken Raphael’in kendisine sorulmuş. Soran da Vatikan Sarayının o dönemde (1509-1511) çalışmalarını yürüten kardinaldi. Ünlü ressam, “Bu hanım, İskenderiyeli Hypatia’dır” diye cevap verir.

Kardinalin tepkisi ani, sert ve şaşırtıcıdır: “Bu kadını derhal oradan kaldır.”

Ancak Raphael, bir yolunu bularak, dönemin papası 2. Julius’ün desteğini alır Hypatia’yi freskte tutar. (2. Julius sanatlara düşkünlüğü ile tanınır.)

Peki, gerçekten kim bu Hypatia? Niçin Raphael onu eserine koydu? Daha önemlisi, kardinal niçin resimden çıkarılmasını istedi?

Hypatia, MS 4. asrın sonları ve 5. asrın başlarında devrin en büyük kültür merkezi İskenderiye’de yaşamış, hem matematikçi hem filozof hem astronomdu. Babası ünlü matematikçi Theon, kızının eğitimini küçük yaşından itibaren ele almış, yetişkin bir yaşa gelince önce Atina’ya, sonra da Roma’ya göndererek, her iki şehrin akademilerinde öğretim yapmasını temin etmiş.

Dönüşünde Hypatia artık, Büyük İskenderiye Üniversitesinde matematik felsefe ve astronomi dersleri verecek seviyede idi. Ünü çok kısa zamanda tüm Akdeniz safhasına yayıldı. Her ülkeden onun derslerini ve konuşmalarını dinlemeye gelen yüzlerce kişi vardı.

Atina hür düşünce okulundaki tahsilinin etkisinde kalan düşünür, ‘Neo Platonik Felsefe Okulunu’ desteklemekteydi2.

O dönemlerde ve bilhassa İskenderiye’de, kız çocuklarının eğitim görmesi pek hoş karşılanmazdı. Hypatia, kız ve erkeklerin mutlak eşit derecede eğitim görmelerini ısrarla savunurken, her fırsatta şehrin yöneticilerini uyarmaktaydı.

Ona göre, gerçek bilgiye erişebilmek için, her türlü batıl itikattan kurtulmak şarttı. Kaynağı ne olursa olsun, dogmaların hiçbiri kabul edilemezdi. Hür düşünce, insanlığın ilerlemesine yol açan tek sistemdir.  

Hypatia, o devrin görgü şahitlerine göre büyüleyici bir güzelliğe sahipti. Ama tüm evlenme tekliflerini geri çevirdi; kanaatine göre evlilik kendi öz hürriyetlerini kısıtlayabilirdi.

Hypatia, 45 yaşına vardığında, İskenderiye’nin fiili lideri haline gelmişti. Tüm yöneticiler, göreve geldiklerinde onu ziyaret ederler ve projelerine başlamadan evvel mutlak onun bilgi ve onayına müracaat ederlerdi.

Özetle Raphael’in onu geçmişin en büyük düşünürleri arasında sayması doğaldı.

Peki, Vatikan’daki kardinalin tepkisinin sebebi?

MS 415 yılında, İskenderiye’de Hristiyanlık yayılmaya başlamıştı.

Yörenin başpiskoposu Cyril, bu genç dehayı, gerek rahat davranışları gerekse, yaydığı fikirler ve bilhassa tüm bölgede uyandırdığı geniş ilgi ve hayranlığı, din için büyük bir tehlike görüyordu.

Başpiskopos Cyril, Hypatia’nın, talebelerine ve yakın çevresine Hristiyan din adamları hakkında söylediklerine tahammül edemiyordu. Örneğin, “Hiçbir papaz kendi inançlarını size kabul ettirmeye çalışmamalıdır. Onların sizin yaşam tarzınıza müdahale etmeye ve öz gelişmenize engel olmalarına müsaade etmeyiniz.”

Aynı günlerde İskenderiye’de Roma’daki papaya karşı olan mezhep taraftarları da güçlenmekteydiler. Katolikler arasında bölünme hissedilir bir şekilde görülmekte idi.  Şehirde gerginlik gittikçe artıyordu.

Tam bu sırada Hypatia bir seyahatten döner. Hayranları ve tüm talebeleri onu karşılamaya gider. Muazzam bir kalabalık da evinin önünde sırf onu görmek için toplanmıştır. Bu sahne Cyril’i adeta beyninden vurur.  

Birkaç gün sonra, şehirde çevre yörelerden gelen papazlar görülür. Sayıları gittikçe artmaktadır. Bir gün Hypatia evinden üniversiteye gitmek için yola koyulur. O anda büyük bir güruhun saldırısına uğrar ve sürüklenerek yakındaki kiliseye götürülür; orada korkunç işkencelerle öldürülür ve sonra vücudu tüm kitapları ile birlikte yakılır.

Ne gariptir ki bu korkunç cinayetin tertipçisi ve failleri hiçbir şekilde bulunamamış ve hiçbir takibat yapılmamıştır.

Ancak bu olay İskenderiye Kütüphanesi ve Üniversitesi için sonun başlangıcı olmuştur. Şehir halkı, taassup ve din çetelerinin dehşeti altında adeta gölgeye çekilmiştir. 

Özetle, Vatikan’daki kardinal “Bu kadını oradan sil!” derken ne söylediğini gayet iyi biliyordu. Hypatia’nın isminin sonsuza kadar unutulmasını ve aynı zamanda, bazı tarihçiler tarafından Katolik kilisesine mal edilen olayın, hatıralardan silinmesini hedeflemekteydi.

Ama Raphael, cesareti ve becerisi ile ‘İskenderiyeli Hypatia’yı’ sonsuza kadar belleklerde kalacak şekilde resmetmeyi başardı3.

Sonuçta, hür düşünce taraftarlarıyla, fanatikler arasında çatışma, yeni bir vakıa değildir. Tarih boyunca süregelmiştir. Ancak medeniyet bu ihtilaflardan sonra daima bir geriye düşüş yaşamıştır.

 

1 Platon, Aristo, Pyhthagore, Euclide, Heraklit, Diyojen ve diğerleri.

2 Neo Platonism, Yahudi felsefesiyle Yunan felsefesinin karşılıklı etkilenmesinden doğan bir akımdır. Tanah’ın, İskenderiye’de Yunancaya tercüme edilmesiyle başlamış ve hızla yayılmıştır.

3 Hypatia ‘nın hayatını anlatan bir film 2009 yılında ‘Agora’ adıyla çevrilmişti. Ayrıca, Olivia Pierson’un ‘Western Values Defended: A Primer’ adlı kitabı bu konuyu işler.