Dataizm ve distopik gelecek kâbusu

Flört edeceğiniz hatta evleneceğiniz kişiyi sizin adınıza, sizi sizden daha iyi tanıyan, yeni nesil yapay zekânın seçmesini kabul edebilir misiniz?

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
31 Ocak 2018 Çarşamba

Flört edeceğiniz, hatta evleneceğiniz kişiyi, sizin adınıza, sizi sizden daha iyi tanıyan yeni nesil algoritmalara sahip programları yöneten Google veya Facebook gibi küresel teknolojik platformların seçmesini kabul edebilir misiniz?

İnsanı kendisinden daha iyi tanıyan, canlı olmayan bir gücü bugüne kadar insanlık görmemişti. Ama kuvvetle ihtimal on yıl veya en geç yirmi yıl içinde yeni bir din olarak gösterilen dataizm sayesinde yaşamlarımızın kökünden değişeceği anlaşılıyor. Zira ok yaydan fırlamış durumda.

Dataizm, her türlü data’ya - veri’ye - tapan ve insanlığın ilerlemesinin, onun duygu ve isteklerinin ve bundan yola çıkan kararlarının ötesinde, serbestçe dolaşabilen ve herkesin erişebileceği data ile gerçekleşeceğine inanan yeni bir felsefi, belki de yeni bir dinsel akım olarak kendini ifade ediyor.

Bu terim, ilk kez 2013 yılında New York Times’da David Brooks tarafından kullanılırken günümüzde İsrailli ünlü tarihçi ve sosyal bilimci Yuval Harari tarafından kapsamı genişletilerek doğurabileceği korkunç sonuçlarla birlikte gündeme getiriliyor.

Yuval Harari, neredeyse bütün dünyanın okuduğu, ‘Sapiens’ ile daha sonra yazdığı ‘Homo Deus’  kitaplarının yazarı. Harari bu yılki Davos toplantılarının yıldızı oldu adeta. Yaptığı konuşmalar ve verdiği röportajlarla big data’dan hareketle yakın gelecekteki yaşamlarımız ile alakalı neleri öngördüğünü ve insanlığı bekleyen önemli tehlikeleri anlatmaya çalıştı. Harari, dataizm’i, günümüzde ne Tanrılara ne de insanlara tapan, sadece veriye tapan yeni bir din olarak tanımlıyor. Buradaki asıl tartışılması gereken konu, bu data’nın kontrolünün kimlerde olacağı üzerinde yoğunlaşıyor.

Toprağın ekonominin itici gücü olduğu dönemlerde insanlık aristokratlardan ve halktan oluşurdu. Sanayii devrimi ile birlikte gelişen makineye dayalı üretim, insanlığı kapitalistler ve işçi sınıfına bölerken, şimdi ise data’nın kral olduğu bir dünyada insanlığın sınıflara değil, ama yeni türlere de bölüneceğini savlıyor Harari. Evet, big data’dan hareketle yaratılacak yeni algoritmalar sayesinde belki de yeni sistem, Yaratıcının yerini alarak yeni tür canlılar geliştirecek.

Ancak bundan daha önce, bizi çok yakın zamanda bekleyen başka bir tehlikeden bahsediyor Yuval Harari.

Yeni ve gelişmiş bilgi işlem sistemleri ile sofistike biometrik data’yı kullanacak olan yeni nesil algoritmalar sayesinde çok gelişmiş olacak yapay zekalar, insanın sadece ne yediğini, ne giydiğini, nerede yaşadığını, nerede tatil yaptığını değil, beynine girerek de hislerini, düşüncelerini okuyacak ve hatta birey için kararlar bile alabilecek. Bu bağlamda insanın özgür iradesi manipüle edilebilecek ve bu gücü elinde bulunduranların isteği doğrultusunda kararlar vermek zorunda kalabilecek. Daha ileri aşama ise, insanlara takılacak bir çip ile kan basıncından tutun, göz hareketlerine kadar kişiyi izleyip hem onu ondan daha iyi tanıyacak hem de sağlık haritasını en mükemmel şekilde ortaya çıkaracak. Yuval Harari bu noktada gerekli düzenlemeler yapılmadığı takdirde ülkelerin ve giderek tüm dünyanın, bu big data’yı elinde bulunduranların yönettiği bir dijital diktatörlüğe evrileceğini neredeyse kesin olduğunu savlıyor. Diğer bir deyişle, George Orwell’ın distopik geleceğin tasviri olan‘1984’ romanında bahsettiği yaşam türü hayata geçmiş olacak.

Bir önceki tehlikeye dönersek, Harari’ye göre yine gerekli düzenlemeler yapılmadığı takdirde data’yı elinde bulunduran ‘elitler’ veya güçler, yaradılışın alanına girerek ‘akıllı dizayn’ yaparak yeni tür canlı meydana getirmenin yolunu açacak. Diğer bir deyişle Darwin’in teorisi olan doğal seleksiyona dayalı organik yaşam bir anlamda akıllı dizayn’ın yaratacağı ve inorganik organizmaların olduğu bir yaşama evrilecek. 4 milyar yıllık bildiğimiz organik yaşam, inorganik ve ‘doğal’ olmayan canlı formların olduğu bir yaşama dönüşecek. 4 milyar yıl sonra oluşabilecek bu gelişmeye ne ad takılabilir ki?                                                                                                                                              Sapienslerin geçmişinin 70 bin yıllık olduğunu düşünürsek evrenin tarihinde sanırım devrim ötesi kabul edilebilecek bir gelişmeden bahsediyoruz.

Harari bir fütürist değil, tarihçi kökenli bir sosyal bilim insanı. “Ben” diyor, “Geçmişi ve bugünü bilimsel olarak çok katmanlı ve detaylı incelediğimde geleceğimizin böyle şekilleneceğine kesinlikle inanıyorum…”

Yeterli sosyal ve hukuksal önlemleri almaz, gerekli uluslararası düzenlemeleri ve kısıtlamaları hayata geçirmezsek dünyanın geleceğinin kapkaranlık olacağı aşikâr.

Dataizm ve data’nın kontrolü siyasetçilerin veya küresel şirketlerin elinde olursa, sistemin yaratmaya muktedir distopik gelecek hepimizin şimdiden kâbusu olsun.