109 No’lu Element: MEİTNERYUM

“Bizim Marie Curie’miz: Lise Meitner” Albert Einstein

Dünya 0 yorum
7 Mart 2018 Çarşamba

Deniz SAYGI

Lise Meitner, 7 Kasım 1878 tarihinde Viyana’da doğdu. Lise’nin ailesi Viyana’da asimile olmuş Yahudilerdendi. Lise’nin avukat ve satranç ustası olan babası Philipp’in ailesinin kökeni Moravya’ya dayanırken annesi Hedwig Skovran ise Rusya’daki pogromdan kaçıp Slovakya’ya göç eden bir aileye mensuptu.

Hayatın her alanında olduğu gibi Lise’nin öğrencilik döneminde de cinsiyet ayrımcılığı görülmekteydi. Çünkü çoğu kız çocuğunun eğitim hayatı liseye gidemeden sonlandırılmıştı. Meitner - tüm bu zorluklara ve toplum algısına rağmen - iki yıllık sıkı bir çalışma sayesinde Akademisches Gymnasium’daki ‘Externe Matura’yı yani lise bitirme sınavını başarıyla geçmiş ve 1901’de Viyana Üniversitesine girmeye hak kazanmıştı. 1901 – 1905 yılları arasında burada eğitim görmüş ve üniversitede ders veren teorik fizikçi Ludwig Boltzmann sayesinde fizik alanına yönelip üniversitenin fizik derslerine ve laboratuvarlarına kabul edilen ilk kadın olmuştu. Viyana Üniversitesinin kuruluşundan bu yana fizik alanında doktora derecesine sahip ilk kadın olan Meitner, 1905’te doktorasını almıştı.

1907’de ailesinin maddi desteğiyle radyoaktivite alanında çalışmak amacıyla Berlin’e giden Meitner’ın; kadın olduğu için bilimsel çalışmalarının sağlam temellere ve teorilere dayanmayacağının önyargısı yüzünden Berlin Üniversitesinde derslere girmek için çok çaba sarf etmesi ve önyargıları kırması gerekmişti. Çabalarının sonucunda ünlü fizikçi Max Planck’ın bu konu üzerindeki görüşlerinin değişmesini sağlamış ve derslerine girebilmek için gerekli onayı alıp Planck’ın asistanı olmuştu. Bu süreçte radyoaktivite kimyası alanında araştırmalarını sürdüren kimyacı Otto Hahn ile tanışan Lise Meitner, Hahn’a fizik çalışmalarıyla Kaiser Wilhelm Enstitüsünde yardım etmişti. Lakin enstitünün Kimya Bölümü Başkanı Emil Fischer’in enstitüde çalışan bir ‘kadın’ istememesi sebebiyle Hahn çalışmalarını laboratuvarda sürdürürken Meitner cinsiyetinden dolayı ayrımcılığa uğrayıp çalışmalarını bodrum katında marangozhaneden bozma bir yerde yapmak zorunda kalmıştı. Genellikle ailesinin maddi yardımlarıyla hayatını sürdürdüğü için bu dönemde Lise, ailesine daha fazla yük olmamak, kendi gelirini sağlamak amacıyla bilimsel makaleler yazmıştı. Bu makaleleri, isminin tamamını kullanmayıp ‘L. Meitner’ imzasıyla yayınlamıştı çünkü 1900’lü yılların başından itibaren gelen bir kural doğrultusunda kadınların bilimsel makale yayımlamaları yasaktı. Almanya’da, 1909’da, kadınların bilimsel ve akademik çalışma yapmaları konusundaki yasak kaldırılınca Meitner, bodrum katındaki marangozhaneden çıkıp çalışmalarını bir kimya laboratuvarında sürdürme şansı yakalamıştı.

1917’de iş arkadaşı Otto Hahn ile birlikte çalışmaları sonucunda ‘Protaktinyum’ elementini bulmuştu.

1922 yılına gelindiğinde artık 43 yaşında olan Lise, Kaiser Wilhelm Enstitüsünün kadrosuna dahil edilerek öğretim görevlisi olmuştu. Lakin enstitüde verdiği ilk dersin konusu olan ‘Kozmik Fizik’, dönemin önde gelen gazetelerinde ‘Kozmetik Fizik’ manşetiyle küçük görülerek basılmış ve alay edilmişti. Bunun sebebi de toplumdaki genel algı olan ‘kadınların bilimde başarılı olamayacağı’ görüşüydü. Tüm bu tabulara ve engellere rağmen Berlin Üniversitesine geçiş yapan Meitner, 1926’da Almanya’nın deneysel nükleer fizik alanındaki ilk profesörü konumuna gelmişti.

Adolf Hitler’in 21 Mart 1933’te Almanya yönetimi ele geçirmesiyle birlikte Nazizm’in devlet politikası olmasının sonucu olarak Yahudi olan Lise’nin enstitüde ders vermesi yasaklanıp profesörlük unvanı elinden alınmıştı. 1938’de Almanya’nın Avusturya’yı ilhakı sonrasında tüm bilimsel ve akademik kariyerini, çalışmalarını ve konumunu bırakarak Almanya’dan kaçmak zorunda kalan Meitner, Stockholm’de bulunan Siegbahn Enstitüsünde kıdemsiz asistan maaşı ile zorluklarla dolu yeni bir hayata başlamıştı.

Sürgündeyken Otto Hahn ile bilimsel çalışmaları üzerine mektuplaşmışlardı. Bu mektuplaşmalarda Hahn’ın çözüm bulamadığı bir bilimsel sorun nedeniyle Meitner’dan yardım istemesi üzerine Lise - fizikçi yeğeni Otto Frisch ile bilgi alışverişinden sonra - Albert Einstein’ın 1905’te yayımladığı makalede üzerinde durduğu ‘rölativite’ kavramını gerçek hayatta ilk defa doğrulayan kişi olmuştu. 1939’da Nature Dergisinde Meitner ve Frisch’in yayımladıkları makalede atomun parçalanması, biyolojideki hücre bölünmesine benzetilmiş ve keşfe ‘nükleer fisyon’ adını vermişlerdi.

Nükleer fisyon, atom bombasına referans olmuş ve 1939’un sonlarına doğru ABD, Kanada ve İngiltere’nin ortak bir proje olarak yürüteceği ‘atom bombası’ yapımı için ‘Manhattan Projesi’ başlamıştı. Bu projede yer alması için Meitner’a teklif gelmiş fakat Lise, “bilimin insanlığı yok etmek yerine insanlığa hizmet etmesi gerektiği”ni savunarak bu teklifi reddetmişti.

Otto Hahn’ın öğrencisi Lise Meitner’ın nükleer fisyon üzerine olan keşfi, 1944 yılında Hahn’ın keşfi olarak kabul edilip Nobel Kimya Ödülü Hahn’a verilmişti. Otto’nun Nobel konuşmasında öğrencisi Lise’nin çalışmaları ve katkılarından bahsetmemesi nedeniyle Hahn ve Lise’nin hem bilimsel ortaklıkları hem de dostlukları sonsuza dek sona ermişti.

1949’da Max Planck Ödülünü kazanan Lise Meitner, 1966’da ise ABD Atom Enerjisi Komisyonunun verdiği Enrico Fermi Ödülünün sahibi olmuştu. Meitner, Fermi Ödülünü kazanan ilk kadın olarak tarihe geçmişti. İki yıl sonra 27 Ekim 1968’de Lise Meitner, 90 yaşında hayata Cambridge’de veda etmişti. 1992’de ise Lise Meitner onuruna 109. elemente ‘meitneryum’ ismi verilmişti.

2 Yorum