Klavye aktivistleri

Riva ŞALHON Köşe Yazısı
16 Mayıs 2018 Çarşamba

Yavuz Bingöl’ün demecinden bir cümle, bütün okuryazar kitleyi ayağa kaldırdı. Herkes, konunun bütününden ayrıştırılmış bu cümleyi kendince ne kadar kınadığını ifade ederek ‘batılı’ düşündüğünü sosyal medyada paylaştı ve rahatladı. Cümle şuydu: ‘Yurt dışına gidin; orada yapamadığınız her şeyi burada yapabiliyorsunuz. Orada yere tüküremezseniz, burada tükürüyorsunuz, kırmızı da geçemezsiniz, burada geçiyorsunuz.’

Demecin bütününü okudum. Dediklerini beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Ancak Yavuz Bingöl’ün ne demek istediğini kimsenin anlamaya çalıştığını düşünmüyorum. Şöyle ki: Kuralsız özgürlük hep de iyi değildir. Tükürme örneğinde olduğu gibi. Batı ülkelerinde yasak olması kurallar sayesinde. Dolayısı ile ülkemizde de bazı şeylerin yasalarla kısıtlanmasının gerektiğini ve bunun özgürlüğe bir mani yaratmayacağını ifade etmek istedi. Özgürlük kuralsızlık olmamalıdır demeye çalıştı. Verdiği tükürme örneğini ‘kuralsız, kötü özgürlük’ olarak verdi, ama okuma tembeli bir toplum olduğumuzdan istediğimiz kadarını anladık… İçinden cımbızla çektiğimiz bu cümleyi kendi savaşçı ruhumuzla klavyeye sarılıp eleştirdik.

Aynı şey Hrant Dink’in bir yazı dizisindeki bir cümleye olmuştu. Esasen kendi diasporasına sesleniyordu:  “Nefretle kanınızı zehirlemeyin” diyordu. Hrant Dink, ‘nefret kültürü’nün Ermeni kimliğinin bir parçası haline gelmemesi gerektiğini, bundan kurtulmak gerektiğini ifade ediyordu. Yani ‘zehirli kan’ ile anlatmak istediği ‘nefretle dolu kendi zehirli kanı’ idi. Yazının bütününe bakınca amacının nefreti bertaraf etmek olduğu açıktı. Fakat böyle anlamak istemeyenler oldu. Sadece o cümleyi çekip Hrant hakkında ‘Türklüğü aşağıladığı’ gerekçesiyle dava açıldı. ‘Burada aşağılama yok’ diyen bilirkişi raporuna rağmen mahkeme ceza uyguladı.

Bu iki örnek gibi daha nicelerini bulabilirsiniz. Çoğu zaman edilmiş sözün, paylaşılmış düşüncenin aslı ile karşı karşıya değiliz. Kaynağı alıp bize ulaştıran aracılar var. Bu aracıların yeterince araştırmadan aceleyle hareket etmesi yanlış bilgi akışına sebep olabilmekte. Bu tür davranış kasıt değilse de sorumsuzluk taşır. Bazen de aracının niyeti, saptırılmış bir gerçeği bulaştırmaya çalışmak olabilir. Burada iyi bir sosyal medya paylaşımcısına büyük görev düşüyor. Servis edilen bilgilere eleştirel ve analitik yaklaşmak. Bilgi aktaranın ekleme, çıkarma ve yorumlarla kasten veya fark etmeden gerçeği saptırabileceğini hatırda tutmak.

Bu yanlış okuma ve anlamalar sadece karşı tutumlarda değil, destekleyici tutumlarda da yapılıyor. Taraf oldukları kişinin bir konudaki analiz ve eleştirisini beğenenler de ‘bravo’yu basıyor. Tam anlamaya çalışmadan methetmeyi ve yaymayı görev biliyor. Böylece aslında analizi yapana ait olmayan, ona yapıştırılan gündem mağduriyetler üretebiliyor.

Kısacası kendim dâhil bütün klavye aktivistlerine sesleniyorum: lütfen tam kapsamını bilmediğimiz haberlerin yayılmasına katkıda bulunmayalım. O haberlerin zarar verdiği grupların yerine kendimizi koyalım. İnfial yaratan içeriklerin gizli bir gündemi olabileceğini hatırımızda tutalım…