Avishai Cohen ve Anat Cohen iKSV Caz Festivali’nde

Caz füzyon tarihinin yaşayan en önemli piyanistlerinden Avishai Cohen, 3 Temmuz akşamı, Swissôtel the Bosphorus-Sultan Park’ın eşsiz atmosferinde sevenlerine unutulmaz bir konser verecek.

Tuna SAYLAĞ Sanat
20 Haziran 2018 Çarşamba

Caz füzyon tarihinin yaşayan en önemli piyanistlerinden Avishai Cohen, günümüzde caz ve klasik müzik dünyasının vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Modern cazı Ortadoğu, Doğu Avrupa ve Afro-Amerikan tınılarıyla harmanlayan sanatçı, son albümü 1970’i Caz Festivali izleyicisiyle paylaşmak üzere 3 Temmuz akşamı, Swissôtel the Bosphorus-Sultan Park’ın eşsiz atmosferinde unutulmaz bir konser verecek. Kendisine Caz füzyon tarihinin yaşayan en önemli piyanistlerinden Avishai Cohen, günümüzde caz ve klasik müzik dünyasının vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Modern cazı Ortadoğu, Doğu Avrupa ve Afro-Amerikan tınılarıyla harmanlayan sanatçı, son albümü 1970’i Caz Festivali izleyicisiyle paylaşmak üzere 3 Temmuz akşamı, Swissôtel the Bosphorus-Sultan Park’ın eşsiz atmosferinde unutulmaz bir konser verecek. Kendisine Shai Bachar, Marc Kakon, Karen Malka ve  Noam David eşlik edecek.

9 Temmuz akşamı, Zorlu PSM Drama Sahnesi, klarneti ve saksafonuyla Anat Cohen’i ve Outra Coisa albümü ile Grammy’ye birlikte aday olduğu Brezilyalı gitarist Marcello Gonçalves’i ağırlayacak. İkili, çığır açıcı işleriyle tanınan besteci Moacir Santos’un bestelerine kendi duygularıyla yeni bir soluk katacak.

 

Ali Mahmut Demirel’in ‘Ada’sı

Arter, 15 Temmuz’a kadar Ali Mahmut Demirel’in İstanbul’daki ilk kişisel sergisine evsahipliği yapıyor. Çalışmalarını Berlin’de sürdüren Demirel, tek bir insanın dahi hayatta kalmadığı kıyamet sonrası bir geleceği tahayyül edebilmek için, 2015’ten bugüne dünyanın çeşitli yerlerindeki terkedilmiş mimari yapıları gözleyen bir dizi video üzerinde çalışıyor. Arter’deki sergide bu seriyi oluşturan üç iş gösterilecek: ‘İskele’ (2015), ‘Kuyu’ (2017) ve ‘Fabrika’ (2018). Sanatçı, farklı yüzyıllarda farklı işlevler için inşa edilmiş bu yapıların her birine, “Yapılar hizmet etmek üzere tasarlandıkları insanların yokluğunda nasıl bir yaşam sürdürürler?” sorusunu zihninde tutarak bakıyor. Sergi Başak Doğa Temür’ün küratörlüğünde gerçekleşti. Nükleer enerji mühendisliği ve mimarlık okuyan Demirel’in yalın bir dille 1993’den beri sürdürdüğü deneysel video pratiği, çoğunlukla bilimsel ve mimari kavramlardan yola çıkan yapısal kompozisyonlara dayanıyor. 

www.arter.org.tr