Kaya gazının kazananı ve kaybedenleri

2014 yılının yaz aylarında petrol fiyatlarında yaşanan çok sert düşüşün ardından, o dönemde çalıştığım enerji şirketi petrol fiyatlarındaki hareketin nedenlerini daha iyi anlayabilmek için bir rapor hazırlamamı istemişti. Yaptığım araştırmaların sonucu ise oldukça net bir resmi ifade ediyordu. ABD’nin yaklaşık on beş yıldır üzerinde çalıştığı kaya gazı teknolojisi artık meyvelerini vermeye başlamıştı.

Ekonomi
11 Temmuz 2018 Çarşamba

Kadirhan Öztürk


Öncelikle kaya gazının ne olduğu ifade etmek gerekirse; işin teknik boyutuna çok fazla girmeden şunu söyleyebiliriz ki, ‘crude oil’ diye tabir edilen ham petrol ile enerji verimliliği vb açılardan yüzde 90 üzeri oranda aynı olan ve ham petrolü ikame etme özelliği olan bir gaz ve petrol çeşidi olarak tanımlayabiliriz. Yani şu an petrolün kullanıldığı neredeyse her alanda kullanılabiliyor ve zaten aslında kendisi de teknik olarak bir petrol çeşidi. En önemli handikabı ise, kayaların arasında sıkışmış olan gazın çıkarılması için kullanılan kimyasal maddelerin çevreye ciddi zararlar vermesi. Ancak bu konu üzerine de geliştirme çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor.

MEVCUT REZERVLER

ABD’nin sahip olduğu kaya gazı rezervlerinin, bugünkü tüketim rakamları ile ülkeye yaklaşık 600 (altı yüz) yıl yetecek kadar olduğu tahmin ediliyor. Türkiye’nin ise Trakya ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaklaşık 14 yıllık tüketimine eş değer minik bir rezerv olduğu sanılıyor. ABD’de ortalama vatandaşların 5000 silindirlik benzinli araçlarını aklımıza getirelim. Hâlihazırda dünyanın en büyük petrol tüketicisi olan ABD artık enerji bakımından kendi kendine yetebilen bir ülke haline geliyor. Bu elbette dünya ekonomisi açısından etkileri oldukça hissedilecek bir mesele.

TİCARET DENGESİ

Kibar insanların refah dolu ülkesi Kanada yıllarca ABD’ye petrol ihraç eden bir ülke idi. Son zamanlarda petrol fiyatlarında yaşanan yükselişe rağmen Kanada dolarında beklenen yükseliş ise bir türlü gerçekleşmedi. Şu an cari açık veren bir ülke konumunda olan Kanada, ABD’nin kaya gazını üreterek petrol ithalatını oldukça sınırlaması ile ekonomik kayıp yaşadı. Dört - beş yıl öncesine kadar ABD’ye karşı ticaret fazlası veren Kanada, şu an ABD’ye açık veren bir ülke konumuna geldi. Son dönemde yaşanan Trump - Trudeau gerginliğinin altında yatan sebeperden biri de bu aslında.

Konuyu şuraya getirmek istiyorum; kaya gazı teknolojisi ile artık petrolün eskisi kadar gözde olmayacağı neredeyse kesinleşti. Bir yandan gelişen elektrikli araçlar ve yenilebilir enerji kaynaklarındaki teknolojik gelişmeler, konvansiyonel ürün olan petrolü olumsuz etkiliyor. Bu ortamda işin finansal taraftaki teknik boyutunu anlamak çok önemli. Yıllardır dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’den, sırf ortalama bir ABD vatandaşı rahatça tüketebilsin diye Körfez ülkelerine ve diğer petrol ihracatçılarına akan dolarlar, artık yuvasında kalıyor. Bu finansal olarak zannettiğimizden çok daha önemli bir konu. Petrol ihracatçısı ülkelere, özellikle de Körfez ülkelerine giden dolarlar, uzun yıllardır Avrupa’da, özellikle Londra’da lüks tüketim ve çeşitli yatırımlara ortaklık olarak geri döndü. Arap prensesleri Harrods’da bir deri eldivene 50 bin Pound verirken, bu ülkelerin petrol zenginliği çeşitli yollarla dünyanın farklı noktalarına aktı. Türkiye özellikle son on yıldır bu zenginlikten belli ölçüde payını alırken, özellikle gayrimenkul sektöründe petrol gelirli ülkelerinin katkısını net bir şekilde hissetti. Bazıları ise Türkiye’deki şirketlere ortak oldular, bazıları banka satın aldılar.

DOLAR AKIŞI

Dünyanın gelinen ekonomik gerçekliğinde ise, artık bu petrol ihraçatcısı ülkeler de kemerleri sıkıyor. Dünyanın geri kalanına yaşanan dolar akışının en büyük kaynağı olan petrol, artık bu özelliğini kaybetti ve petrodolar dönemi sona ermek üzere. ABD’nin geri kalanına doların gitmesi için yeni bir hikâyeye ihtiyaç var. Zaten yüksek teknoloji üretimi yüksek olan ve dünyanın en büyük şirketlerine ev sahipliği yapan ABD’nin enerji konusunda da kendi kendine yeter hale gelmesi, FED’in politikalarından bağımsız bir şekilde, Amerikan dolarını oldukça güçlü bir hale getiriyor. Bu noktada bizim gibi cari açık veren ve finansman sorunları yaşayan ülkelerin çok zorlanabileceği gerçeğiyle yüzleşmemiz gerekiyor. Türkiye’nin artık acilen faiz-enflasyon gibi sığ tartışmaları bırakıp, dünyanın geri kalanındaki dolarları ülkeye doğrudan yatırım olarak nasıl çekebileceğini ve dış dünyaya yüksek teknoloji içeren neler satabileceğini tartışması lazım. Çünkü öngörülebilir gelecek içerisinde, doların yuvasından çıkması için eskisi kadar fazla neden kalmadı.