DJ Gadi Mitrani ile Burning Man: "Uyanık gördüğüm bir rüya"

Bir yıl evvel DJ Gadi Mitrani’yi gazetemize konuk etmiş, hayalini sormuştuk. Cevabı “Burning Man’de çalmak isterim” olmuştu. Şimdi bu hayalini gerçekleştirmiş ‘burner’ları kendine has çalışıyla mest etmiş ve dünya çapında ünlü dj’lerin Burning Man partileri sırasında çaldıkları setlerinde parçalarına yer verdiği bir dj var karşımızda.

Selin KANDİYOTİ Kültür
26 Eylül 2018 Çarşamba

Öncelikle Dünya’ya indin mi?

‘Decompression’ yani ‘basınç düşürme’ deniyor buna. Ad vermişler yani bu geri dönüş ve eski hayata adapte oluşa. Burning Man ve Default World (olağan varsayılan dünya) diye hayatı ikiye ayırmışlar. Burning Man’de cep telefonları yok, para bile geçmiyor. Bir şey kaybetsen herkes kayıp eşyaya bırakıyor, herkes birbirine yardım ediyor, herkes iyilik yayma peşinde. 70 bin kişi Manhattan’ın üçte biri büyüklükte, sıfırdan yapılma bir şehirde, başka hiçbir yerde olmayan kurallara tabi bir şekilde yaşıyor.

DJ Gadi Mitrani eşi Naz ile Burning Man 2018'de

Daha bir yıl evvel hayalini sormuştuk bu sayfalarda ve sen “Burning Man’de çalmak” demiştin. Bu hayal bu kadar kısa sürede nasıl gerçek oldu?

Her işte olduğu gibi bağlantı meselesi bu. Burning Man’de yıllardır çalan New York ve Los Angeles’da tanıştığım, promolarımı yolladığım dj’lerle kontağa geçtim ve çalmak istediğimi söyledim. Parçalarımı sevdikleri için beni kamplarına davet ettiler. ‘1001 Gece’ adlı Arap temalı, çayların servis edildiği, yerlerde kilimlerin olduğu bir müzik kampıydı. Ben öğlen saatlerinde çaldım. Dolayısıyla rahatlatıcı, yumuşak dinleme müziği çaldım.

Bir hazırlık yaptın mı?

İki hafta öncesine kadar çıkacağım belli değildi, saati de. Zaten Burning Man özünde doğaçlama esaslı. Bir yolculuk ve neye rastlayacağını bilmeden geziyorsun. Görsel ya da işitsel bir uyarı seni bir anda cezbedebiliyor ve orada duruyorsun. Bu yüzden emprovize çalmak istedim. Çok az bir çalışmam oldu ama orada içimden nasıl geldiyse öyle bir set çaldım. Karavanlarımızın olduğu kampta da çaldım. Aslında orada görevimiz sabah 8’den 12’ye kadar krep yapıp insanlara dağıtmaktı, ama doğal olarak ben kendimi dj setinin önünde buldum. 



Her zaman çaldığın kulüplere göre burner’lara çalmak nasıl bir tecrübeydi?

Enerjisi çok yüksek bir yer. Ve kulüplerden farklı olarak insanlar dj peşinde koşmuyorlar. Burning Man’de çalan dj’ler ön planda değil. Hatta Burning Man dj’lerin orada çaldıklarını bir pazarlama olarak kullanmasını istemiyor. Burning Man bir elektronik müzik festivali değil. Bunun çok ötesinde bir şey. Dinleyiciler isim peşinde değil, hoşlarına giden bir tınının peşinde. O yüzden Burning Man’de müziğimi dinleyenlerden müthiş pozitif bir titreşim aldım. 

Başka dj’lerin senin parçalarını çaldığını duyduk. Müthiş bir gurur. Nasıl hissettin?

Hernan Cattaneo ve Behrouz gibi isimler en sevdiğim dj’ler. Bu insanların benim parçamı çalması hayatımla ilgili doğru yolda oluğumu anlamamı sağladı. Tam dört kez kendi parçamı duydum. Bir de duymadıklarım vardır. Hatta bir çadırda hiç tanımadığım, benim gibi büyük bir isim olmayan bir kız parçamı çalıyordu. Bu da beni müthiş duygulandırdı. Orada bu hissi yaşadıktan sonra stüdyoma girip üretme şevkim inanılmaz arttı. 

Mutlaka gitmeden evvel arkadaşlarında ve kendi araştırmalarından Burning Man ile ilgili bir fikrin vardı. Beklentilerle gerçekler uyumlu oldu mu?

Bir söz vardır ya yaşanır anlatılmaz diye. Burning Man için geçerli bu. Okuduklarımla, dinlediklerimle hatta kendi hayal gücümün bile çok ötesindeydi. Orada kurduğum bağlar işime de çok yararlı olacak. Hem profesyonel hem de ruhani yaşamımda bir devrim yaşadım. Öncelikle 70 bin kişinin  yedi gün boyunca yalnızca birbirinin hayatını güzelleştirmek için çabaladığını gördüm. İnanılmaz bir yaratıcılık var. 

Derler ki Burning Man’e gidenlerin başına mutlaka mucize diye nitelendirdikleri bir olay gelirmiş. Sen böyle bir şey yaşadın mı?

Burning Man’e ilk girdiğimde lütfen Bahrouz ve Hernan Cattaneo benim şarkımı çalsın diye evrene mesaj yolladım ve oldu. Umarım bu yaz her ikisinin plak şirketinden de single çıkaracağım. 

 

Burning Man’de birçok yaşanan ‘en’ duygusu oluyor. Şimdi senin 'en'lerini sormak istiyorum.

Gördüğün en güzel şey? 

Burning Man’de güneşin doğuşu. Ağlatıyor. Bir de hep fonda müzik var.

En şaşırdığın şey neydi?

‘Leave no trace’ yani ‘arkanda iz bırakma’ adında bir prensip uyguluyorlar. Kendimi çevreci bilirdim. Bu ise çevreciliğin en uç noktası herhalde. Örneğin herkesin kendi bardağı var. Bardan içki aldığında o bardağı kullanıyorsun. Bana vişneli beğenmediğim bir şey koydular. İçemiyorum da, yere de dökemiyorum. Su haricinde yere bir şey dökemezsin. Karavanımızla oradan ayrılırken kumların dibine atık kaçmıştır diye toprağın altını kazma ile hafifçe kazdık. Kamp yerini terk ettikten sonra Burning Man o kampa not veriyor. Eğer notu kötüyse gelecek sene o kampın girişi yasaklanıyor. 

Seni en çok zorlayan şey? 

Ağzının burnunun içine kadar kum olduğumuz bir fırtınaya yakalandık. Işıklar bile tozla kaplandığından gecenin karanlığında yönünü bulamıyorsun. Sığınacak bir yer bile bulamıyorsun. Gerçi her gün tozla boğuşmak zorundasın sonuçta çöldesin; sabah 30, gece 0 derece. Dördüncü günde kendine şu soruyu soruyorsun. “Değer mi gerçekten?” Sonra yeni bir gün başlıyor ve muazzam tecrübeler yaşayınca “Evet, değer” diyorsun. 

En huzurlu anın hangisiydi?

Playa’ya çıktığım anda huzur kaplıyor beni. Playa, Burning Man ile çadırların ve karavanların olduğu yer arasında bütün sanat eserlerinin serpiştirildiği yer. 

En sevdiğin sanat eseri hangisiydi?

Her sene kurulan bir ışık ve ses koridoru var: Sonic Runway. Işık halkalarının oluşturduğu yolda müziğin ritmi ile LED ışıklar senkronize bir şekilde ses hızında size doğru geliyor. Uyanık gördüğüm bir rüyadaydım sanki.

 

Adrenalinin en yükseldiği an hangisiydi?

Adrenalin değil de birebir kalbimin çarpmasını tecrübe ettiğim bir sanat enstalasyonu vardı. Adı Listen. Yürek şeklinde tamamı hoparlörlerle kaplı ve içerisinde stetoskopların sarktığı dört kişinin oturabileceği bir alanı var. Kendi kalbinin ve odadakilerin kalbinin ritmini beraber dinliyorsun. 

 

Geçen seneden bu seneye Barselona’da, İbiza’da da çaldın. Burning Man’de de. Yeni hayallerini soracak olsam?

Daha fazla uluslararası davet almak. Burning Man’de Robot Heart’da çalmak isterim. Robot Heart hareket eden bir müzik kampı, aynı zamanda mutant araç. İki katlı bir otobüs düşünün, her yeri hoparlör kaplı ve en üstünde dj çalıyor. Bu otobüs sürekli hareket halinde olduğu için arayıp bulmak zorundasın. En büyük hayalim burada çalmak. Yürüyen bir gece kulübü yapmışlar. En büyük isimler orada çalıyor. 

Ne kattı sana Burning Man?

Çalışınca hayallerin gerçek oluyormuş. Oldukça da daha çok çalışıyormuşsun. ‘Neden olmasın?’ı Burning Man'de öğrendim.

Bu söyleşi için çok teşekkür ederim. 


Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün