Sanat, her çağda bilim ve teknolojinin yanında olmaya devam edecek

Bilim ve sanatın tarihçesine baktığımızda her ikisinin de insanlığın ortak ürünü olduğunu, köklerinin ilkel toplumlara kadar uzandığını görüyoruz. Farklı dönemlerde yaşamış filozofların, bilim adamlarının ve sanatçıların ana fikir kaynağı örneklerden de anlaşılacağı gibi hep bilim, teknoloji ve sanat olmuş. Sanat, bilim ve teknoloji hep ayrılmaz üçlü olarak hareket etmiş, her zaman birbirinden etkilenmiş.

Gençlik - Eğitim
16 Ocak 2019 Çarşamba

Greta Mizrahi

 

Bugünlerde yapay zekâ, robotlar, uçan arabalar gibi insan aklının sınırlarını zorlayan ve şaşkınlığa uğratan birçok teknolojik gelişmeye şahit olmaya başladık. Üstelik bu gelişmeler öylesine hızla yol alıyor ki, birçoğumuz bu gelişim ve değişimleri yakalayamamaktan korkuyoruz. Bilimin sınırlarının zorlandığını görmek ise çocuklarımız için içimizde gelecek kaygısı yaratıyor. 1800’lü yıllarda yaşamış ünlü Alman filozof Nietzshe’nin “Doğrular yüzünden ölmemek için elimizde sanat var… Sanat nasıl mı doğar? Bilgiye karşı bir deva, bilime karşı bir panzehir olarak doğar. Yaşam, ancak sanat sayesinde yaşanabilir hale gelir” sözleri insanoğlunun her dönemde aynı kaygıları taşıdığını işaret ediyor sanki.

Bilim ve sanatın tarihçesine baktığımızda her ikisinin de insanlığın ortak ürünü olduğunu, köklerinin ilkel toplumlara kadar uzandığını görüyoruz. İlk Çağ felsefecilerinden Aristo’nun sanatı, zihinsel bir bilginin yaradılışı için ön koşul şartı olarak anlatırken, Rönesans’ın hatta bin yılın dâhisi olarak anılan Leonardo Da Vinci’nin de sanat eserlerini matematik, mühendislik kavramlarını bütünleştirerek ortaya çıkardığını hepimiz biliyoruz. 

Son zamanların en popüler matematiksel objelerinden biri olan Benoit Mandelbrot’un meşhur ‘küme’si de teknoloji ve sanatın iç içe olduğunu gösteren en güzel örneklerden biri. Tabiattaki biçimlerin matematiğini keşfeden ‘fraktal geometri’ dediğimiz yeni bir matematik dalının temellerini atan Mandelbrot’un teorileri ancak IBM’in katkılarıyla ortaya çıkan sanatsal görüntüler sayesinde insanoğlunun dikkatini çekti. Bu soyut objelerin olağanüstü güzellikteki grafikleri sayesinde teorilerinin ciddiye alınmaya başladığını ifade eden Mandelbrot, “Yaptıklarım başka herkesin yaptığı işlerden o denli farklıydı ki, yalnızca formüller kullanılarak kendimi kimseye dinletmem mümkün değildi” diyor. Bugün bilgisayar grafikleri ve matematiğin ileri konularını araştıran uzmanlar için Mandelbrot’un teorisi vazgeçilmez bir başyapıt.

Farklı dönemlerde yaşamış olmalarına rağmen filozofların, bilim adamlarının ve sanatçıların ana fikir kaynağı örneklerden de anlaşılacağı gibi hep bilim, teknoloji ve sanat olmuş. Birbirinden ayrılmaz üçlü olarak hareket etmişler, kimi zaman sanat bilimden, kimi zaman da bilim sanattan etkilenmiş.

Günümüzde de durum çok farklı değil. İKSV’nin (İstanbul Kültür Sanat Vakfı) geçtiğimiz yıllarda yayınladığı ve 21. yüzyılın ihtiyaç duyduğu değişiklikleri anlatan raporunda sanat eğitiminin bireylerin evrensel değerleri tanımalarına, benimsemelerine, geliştirmelerine olanak sağladığını anlatan çarpıcı paragraflar var. Rapor, aynı zamanda sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş sürecinde, hayal gücü, yaratıcılık, yenilikçi iş gücü ve işbirliğine duyulan ihtiyacın gün geçtikçe arttığını vurguluyor. Sanat eğitiminin, esnek ve farklı düşünce şekillerini geliştirirken, bireyin duygusal ve akademik gelişimine de büyük katkı sağladığını ifade ediyor.

21. yüzyılın ihtiyaç ve beklentilerinden bahsederken, müze, sergi mekânı, kütüphane, sanat merkezi, sinema ya da araştırma merkezi gibi kavramların iç içe geçerek hareket edeceği öngörüsü ile açılan Salt Galata Girişimciliği’nden de bahsetmek gerekiyor. Salt galata, İstanbul’un son yıllarda birçok sanat etkinliğine ev sahipliği yapan, basılı ve dijital kaynakları erişime açan, yüksek kapasiteli oditoryumu, dijital sunumlarla katlara yayılan Osmanlı Bankası Müzesi, kurum ve kullanıcıların birlikte öğrenme imkânlarını geliştirmeye odaklı Yararlı Sanat Ofisi, çok sayıda katılımcıyla çalışmaya elverişli atölyeler ile sergi alanlarını içeriyor.  Sanat, teknoloji ve bilimin iç içe olduğu bu mekân sabitleşmiş kalıplar yerine,  yeni çağın ihtiyaçlarına cevap vermek amacıyla araştırma, paylaşma ve birlikte yeni fikirler üretmeye odaklanıyor.

Eğitim kurumları, 21. yüzyıla hazır bireyler yetiştirebilmek için yeni eğitim modelleri arayışı içinde.  Sanat, bilim ve teknolojinin birlikte çalıştığı, kalıcı öğrenmeyi hedefleyen STEAM (Science, Technology, Engineering, Arts and Mathematics) modeline Amerika ve Avrupa büyük yatırımlar yapıyor. STEAM ile yapılan derslerde öğrenciler matematik, fen bilimleri ve sosyal bilimlerde konuları teknoloji, mühendislik, sanat ve edebiyat ile birleştiriyor. Tasarım yapıyor, projeler üretiyorlar.

 Tüm bu örneklere ve yeni oluşumlara baktığımızda sanat, bilim ve teknolojinin insanlık için daha çok uzun yıllar birlikte çalışmaya devam edeceğini söyleyebiliriz. 

 

“Kendine inanma, hayal kurmanın keyfi, içindekini dökme isteği hep yanlarında olsun istiyoruz”

Görsel Sanatlar Bölümü öğretmeni Nesrin Anahtar, STEAM Okulu UÖMO’da sanat çalışmalarının nasıl ilerlediğini paylaşıyor.

21. yüzyıl becerileri içinde yer alan ‘yaratıcılık’ becerisi sadece görsel sanatlar dersi kazanımı olmakla kalmıyor, yaşamın tüm alanlarında çocuklarımızı geleceğe hazırlayacak olan en önemli becerilerden biri olarak karşımıza çıkıyor.

Yaşadığı çağın sorunlarını, gerçeklerini içeren, bazen popüler yaklaşımlar taşıyan, özgün, ilgi çekici ve biraz da karmaşık bir konudan yola çıkarak sergilerimiz için proje konuları belirliyoruz.                     Proje konusu belirlemek bizim için çok önemli bir çaba. Farklı konular yeni düşünceleri çağırıyor, hayal gücünü pompalıyor. Öğrencilerimizi sorular sormaya, düşünmeye, araştırmaya, anlamlar çıkarmaya, yeni alanlar/mekânlar düşlemeye, kafa yormaya itiyor. Kısacası farklı bir konu etrafında yeni fikirler, yollar aramak, kolaya kaçmadan bunun keyfini yaşamak yaratıcılığın başlangıç noktalarından biri oluyor. Proje tabanlı çalışmanın her seviyede birden fazla çalışmayı kapsaması da öğrencileri alternatifli düşünmeye ve üretmeye itiyor.

Farklı materyallerle grup çalışmalarına yönelik çalışıyoruz.                                                                                 Grup çalışmaları öğrencilerimizi 21. yüzyıl becerilerinden biri olan ‘işbirliğine’ itiyor. Bu da eleştirel düşünmeyi beraberinde getiriyor. Farklı materyaller ile çalışan öğrenci kaç yaşında olursa olsun oyun tadını alıyor. Bir yandan da üçüncü boyutu kavrıyor. Çalışmalarında hem hazır nesneyi hem de kendi ürettiklerini kullanıyorlar. Ürettikleri bazen kabartma, çoğu zaman da enstalasyon (yerleştirme) oluyor. Böylece farklı fikirleri, anlayışları aralarında tartışarak aynı potada eritiyorlar, kaynaştırıyorlar ve farkında olmadan esnek olmayı öğreniyorlar.

Tasarım yapmak, ön araştırmalar, aklı ve sezgileri işin içine katmak, daha başarılı kurgulara yönlendirmek küçük yaşlardan itibaren öğrencilerimize öğütlediğimiz yollardan bazıları. Küçüklükten yetişkinliğe doğru,  adım adım çoğalan ve yer eden bu yaklaşımlar, yani ektikleri biriktirdikleri her şey onları zaman içerisinde daha kavramsal, eleştirel bakan, paylaşımcı ve özgün sonuçlara götürüyor.

Klasik ve çağdaş sanatçıları tanıtıyor, eser okuma örnekleri ile sanata yaklaşmayı, anlamayı, yorumlamayı öğretiyoruz.                                                                                                                              İstanbul’un en güzel müzelerini gezmek, çağdaş ve güncel sergileri, bienalleri izlemek, sanatçılarla tanışmak dünya üzerinde çok az çocuğun sahip olduğu ve yaşadığı hayatlardır. Sanat aydınlatır, geleceği taşır. Biz de öğrencilerimiz sanatla iç içe büyüsün, sanat hayatlarının bir parçası olsun, onlara yeni ufuklar açsın diye okulumuzun giriş bölümünü sanat galerisi haline getirdik. Alanlarında başarılı, sanat dünyasının içinde yer alan, birçoğu akademisyen olan sanatçılara ev sahipliği yapıyoruz. Öğrencilerimiz sergi açılışlarında sanatçıları yakından tanıyor, soru sorma olanağını buluyor; sanatçı olmanın farklı, zorlu ve de güzel yanlarını görüyorlar. Sanatı kendilerine gelecek olarak seçecek öğrencilere de kapı aralamış oluyoruz.

Öğrencilerimize sanat derslerinde kendilerine inanmalarını, güçleri neyse onu tam olarak kullanmalarını, her işe istek ve sevgiyle yaklaşmalarını öğütlüyoruz. Samimiyet, kendine inanma, akılla bir şeye ulaşmanın gücü, hayal kurmanın keyfi, içindekini dökme isteği hep yanlarında olsun istiyoruz. Bunu sadece sanat derslerinde değil yaşam boyu bir öğreti olarak yanlarında taşımalarını arzu ediyoruz…

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün