Sonunda her şey bozulur...

Mete YAYLALI Spor
16 Ocak 2019 Çarşamba

Dunblane, İskoçya...

13 Mart 1996, sabah 9.30.

43 yaşındaki eski izci lideri Thomas Watt Hamilton, tepeden tırnağa silahlı olarak Dunblane İlköğretim Okuluna girerek İngiltere tarihinin en büyük sivil katliamını yapar. Jimnastik salonunda dersin başlamasını bekleyen 1. sınıf öğrencilerine ateş açarak hepsi beş yaşında 16 çocuk ile sınıf öğretmenini öldürür. Sonra da intihar eder.

Silah seslerini duyan öğrenciler nereye saklanacağını bilemez. Bunlar arasında iki kardeş de tam jimnastik salonu yolunda müdürün odasında masanın altına saklanır; on yaşında Jamie ve dokuz yaşında Andrew.

İki çocuğun hayatın başında yaşadığı travmanın izleri kolayca silinecek gibi değildir ama dünya onları birkaç yıl sonra sportif başarılarıyla izlemeye başlayacaktır. “Dokuz yaşındaydım, neler olduğunu bir türlü anlayamıyordum. Tek düşündüğüm hayatın akışına uygun bir şeyler olmadığı ve hayatta kalmam gerektiğiydi. Jamie ile saklandık. Doğal olan böyle bir travma yaşayan çocukların hep korku ile devam edeceğidir fakat bizler İskoç savaşçılarının soyundan geliyorduk, korku bize göre değildi. Bu olay özellikle beni sertleştirdi, kortta mücadeleyi asla bırakmadım.”

Andrew Barron Murray...

15 Mayıs 1987 tarihinde İskoçya’nın Glasgow şehrinde Judy ve William Murray çiftinin ikinci oğlu olarak dünyaya geldi. Büyükbabası Roy Erskine, 1950’li yıllarda profesyonel futbolcuydu. Annesi Judy gençliğinde ancak yaz döneminde tenis oynuyor, kapalı kort olmadığı için de kışın badmington tercih ediyordu. 17 yaşında profesyonel tenisi tercih etse de kısa sürede vazgeçti çünkü öncelikle evinden ayrı kalamıyordu. İspanya’da bir turnuva sırasında soyulunca da bu defteri kapatıp, üniversiteye gitti. Jamie ve Andrew ile Judy’nin de hayatında yeni bir sayfa açılacak, önce çocuklarının antrenörü ile başlayan tenis eğitmenliği 2011 yılında İngiltere Fed Cup antrenörlüğüyle zirveye çıkacaktı. Judy Murray bu görevi kabul etme sebebini “sporda kadın koçların öne çıkmasını sağlamak ve cinsiyet ayrımcılığına dikkat çekmek” olarak açıklayacaktı. Judy bu görevini 2016’da bıraktı.

“Tenisle üç yaşımda tanıştım ama annemin dediğine göre pek de ışık verememişim. El ve göz koordinasyonumun bozuk olduğu, toplara vuramadığım zaman aşırı tepki gösterdiğimi anlatır. Tenis için iki ciddi problem yani. Yine de erken yaşlarda bu sporla tanışmamın bugünlere çok katkısı olduğuna inanıyorum.”

Annesi herhalde bir şey dememiş ama bizde olsaydı üç değil de altı yaşındaki çocuğa bakıp “Bundan bir şey olmaz» diyen çok antrenör olabilirdi.

Andrey ‘Andy’ yedi yaşına geldiğinde tek bir tenis idolü vardır artık: Andre Agassi. Televizyon başında saatlerce Agassi maçlarını izler.

Andy ile abisi Jamie arasındaki rekabetin her iki sporcuya da ama özellikle de Andy’e büyük bir itici güç olduğu açıktır. New York Times röportajında Judy Murray anlatıyor:

“Andy bugünkü başarısı için mutlaka Jamie’e teşekkür etmelidir. Jamie bir yaş büyüktü ve biraz daha iyiydi. Andy hep bu farkı kapatmaya uğraştı. Birbirlerine karşı hiç oynamadıkları halde aralarında hep bir skor tutma vardı. İlk yurtdışı turnuvasına Fransa’ya beraber gittiler. 11 yaş turnuvasında Andy dokuz, Jamie on yaşındaydı. Andy yarı finalde Gael Monfils’e üç uzun sette kaybedip elendi ve finalde Jamie, Monfils’e karşı 6-1 6-0 skor elde etti. Yol boyunca Andy konuşup durdu ‘Çocuğu ben yormasaydım sen kazanamazdın’ diye.”

İSPANYA MACERASI

Andy on yaşındayken anne Judy ve baba William ayrılık kararı aldılar. Çocuklar babada kalmasına rağmen tenis antrenörlüklerini anneleri yapmaya devam etti.

15 yaşındaki Andy Murray için tenis var olsa da İskoç kanı futbolsuz bir hayatın olmayacağını söylüyordu. Hem futbol hem tenis olabilir miydi? İşte tam bu sırada Rangers Kulübü profesyonel futbolculuk teklifi götürdü. Zor bir karar olabilirdi belki ama Andy reddetti ve tenise odaklandı.

“Neden İskoçya’dan dünya çapında başarılı birkaç tenisçi çıkmadığını hep merak etmişimdir. Belki de o ben olmalıydım.” Futbol yerine tenis kararının ardında belki de biraz milliyetçi duygular vardı bilinmez.

12 yaşında Orange Bowl kazandıktan sonra 14 yaşında yeniden kazanarak şampiyona tarihinde bu başarıyı gösteren dokuz sporcudan biri olan Andy artık müthiş bir yarışmacı ve soğukkanlı bir savaşçı olarak dikkat çeker.

Çocuk yeteneklidir ama İskoçya›nın tenis ortamı da bellidir. Judy profesyonelliğe doğru giden bir sporcuya hele de oğluysa yardımcı olamayacağını anlar ve Andy için 18 aylık bir İspanya macerası başlar. Sanches-Casal Akademi’de Emilio Sanches ile çalışacaktır ama bunun bedeli de 40 bin Euro nasıl ödenecektir? Judy ve William zorlukla bu kaynağı yaratırlar ve Andy gider, Jamie kalır.

2004 yılının ilk altı ayında dizinden sakatlanır ve oynayamaz, 17 yaşındadır. Bugün tenisi bırakmasının ilk işaretleridir. Doğuştan bir diz kapağı sorunu vardır. Fakat o yılın eylül ayında US Open Junior serisini kazanır.

2010 ve 2011 Avustralya Açık Finali şampiyonluk getirmez ama 2012 yılına yeni bir koçla başlar: Ivan Lendl.

Ivan Lendl özellikle Andy ile çalışmak istemiştir çünkü finale kadar gelip kaybetmeyi biraz da kendi kaderine benzettiğini söyler. Finalist olma rutinini şampiyonluğa çevirecek bir tecrübeli dokunuşun Andy Murray için gerekli olduğuna inanıyor olmalıdır. Başarıya aç bir sporcu ile buna ilaç olacağına inanan bir eski sporcunun kombinasyonu doğru sonuçlar verecektir.

2012 Londra Olimpiyatlarında altın madalya alır ama asıl büyük zafer US Open ile gelir. Finalde Novak Djokovic’i mağlup eder. Görünüşe göre Ivan Lendl iyi gelmiştir.

2013 Avustralya Açık şampiyonluğu ile sezona başlar ve gözler Wimbledon’a çevrilir. Acaba bir İngiliz bu kupayı alabilecek midir?

2012 US Open finali tekrarlanır; Andy Murray finalde Novak Djokovic’i bir kez daha mağlup ederek 1936 Fred Perry zaferinden 76 yıl sonra ilk defa bir İngiliz tenisçiye Kraliçe kupa verir.

 

DÜŞÜŞÜN İLK İZLERİ

2016 yılı da 2012 gibi tekrarlanır. Hem olimpiyatlarda altın madalya kazanır hem de bir Wimbledon daha. Dünya tenisinin 1 numarası olması da bu yıla rastlar. Fakat uzun sürmeyecekti.

2017’de diz sakatlığı nüksedecek, turnuvalardan çekilmeler ve form düşüklükleri peş peşe gelecekti. Bu sürecin sonunu geçtiğimiz günlerde basın toplantısı ile yaşadık. Andy Murray artık emekli olacağını gözyaşlarıyla anlattı.

31 yaşındaki bir sporcu böylece bırakmazdı elbette ama doğuştan gelen yetenekleri, doğuştan gelen bir fiziksel soruna yenildi.

Andy Murray artık ‘Sir’ ünvanı taşıyor, o bir kahraman. İskoçya’nın bağımsızlık referandumunda tarafını belli etse de sonra özür diledi. Ancak bir TV programında espri ile karışık olsa da “Kendimi hep İngiliz ve İskoç olarak hissettim. Hangisi olduğumu kazandığım ya da kaybettiğim maçlardan sonra anladım” dedi.

Andy Murray, tam adı ‘Andrew Barron Murray’.

‘Barron’ eski İngilizcede ‘genç savaşçı’ anlamına geliyor.

Kortlar gerçekten de genç bir savaşçıyı kaybetti.

Termodinamik 2. yasa yanılmaz: Evrende her şey bir düzenden düzensizliğe doğru gider (Entropi).

Yani...

Sonunda her şey bozulur!

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün