Kırmızı mantolu küçük kız: Roma Ligocka

Roma Ligocka, Rominka Liebling adıyla, 13 Kasım 1938 yılında Polonya’nın Krakow şehrinde doğdu. Bir Holokost kurtulanı olan Roma, günümüzde kostüm tasarımcısı, yazar ve ressam.

Sara YANAROCAK Kavram
13 Şubat 2019 Çarşamba

 

1933 yılından itibaren, Almanya’da sinagoglar yanarken ve Yahudi dükkânları yağmalanırken, Theofila Liebling, Krakow’da, kalabalık ve refah içinde yaşayan bir Yahudi ailenin ferdi olarak,13 Kasım 1938 tarihinde kızı Roma’yı dünyaya getirir.

Doğumundan bir yıl sonra, II. Dünya Savaşı başlar ve tüm Yahudilerin kökünü kazımaya karar veren Hitler, Polonya’yı işgal eder. Roma, 1941 yılında annesi, babası ve babaannesi ile birlikte Krakow Gettosuna kapatılır. Artık, milyonlarca diğer Yahudi gibi onları da ölüm beklemektedir. Yılın ilk yılları hep korku ile geçer, çünkü Krakow Gettosunun şartları çok zordur. Açlık, soğuk, bir odada yaklaşık 15 kişinin bir arada ve hijyen olmayan bir ortamda yaşamak zorunda olma tehlikesinin var olduğu bu yerde, insanların salgın hastalıklarda birbirlerinden mikrop kapmaları günlük olağan hallerdir. Çocuk, yaşlı demeden, herkesi en küçük bir bahaneyle, gözlerini kırpmadan bir kurşun sıkıp öldürmeleri günlük felaketler arasındadır. 1943 yılında, Roma’nın en iyi arkadaşı, henüz minik bir çocuk olan Stefus, küçük kızın gözlerinin önünde kurşuna dizilir ve öldürülür. Bu korkunç anı, küçük kızın gözlerinin önünden ömür boyu gitmeyen bir olaydır.

 Getto yıllarında, babaannesi minik Roma’ya, kırmızı bir manto diker. Kız, savaş bitene kadar artık sürekli olarak o mantoyu giyer. Kısa bir süre sonra babaannesi gönderildiği Auschwitz’de gaz odasında katledilir. Babası da aynı kampa nakledilmiştir. Roma ve annesi o sırada, mucize eseri kampa gönderilmekten kurtulurlar. 1943 yılından itibaren, devamlı olarak valizleri ellerinde oradan oraya kaçıp, gizlenirler. Ari ırka benzemesi için, Roma’nın saçları sarı renge boyanır. Düzenlenen sahte pasaportunda Roma’nın soyadı artık Ligocka olarak değiştirilmiştir. Birçok insan onun hayatının kurtulması için kendi hayatlarını feda ederler. Örneğin Krakow’da yaşayan Polonyalı Kiernikowa ailesi gibi. Roma, Nazilere yakalanmamaya çalışarak yıllarca, savaş bitene kadar arkadaşsız, oyuncaksız, çeşitli mahzenlerin veya evlerin kömürlüklerinde, karanlık ve kuytu odalarda annesiyle birlikte gizlenerek, Nazi cehenneminden kurtulmayı başarır. Babası David Liebling, Auschwitz’den sağ olarak çıkar, fakat savaştan sonra beyin kanaması geçirerek ölür.

Savaş sonrası travma

Roma savaştan sonra bedensel olarak hürdür, fakat zihinsel olarak yaşadığı travmalardan bir türlü kurtulamaz. Savaşın korkunç izlerini içinden atamayan küçük kız normal yürüyemez, bisiklete binemez, kendini hep hasta ve sakat hisseder, korkudan sürekli fısıltı halinde konuşur.

Ağır ağır iyileşme sürecine geçer, okula gider. Genç kız olduğu vakit başından kısa ve mutsuz bir evlilik geçer, boşanır. Savaştan sonra Amerika’ya yerleşen öz kuzeni, ünlü rejisör Roman Polansky ile Krakow’a geldiğinde buluşur ve onunla birlikte uzun uzun kızın geleceği hakkında konuşurlar. Roma, onunla birlikte girdiği sanatçı ortamlarında resim çizme yeteneğini keşfeder. Krakow’daki Güzel Sanatlar Akademisine girerek, resim ve özellikle manzara çizme konusunda eğitim alır ve mezun olur. Genç kadın artık yolunu çizmeye başlamıştır.

 Roma, tiyatro, film ve televizyonda, set tasarımcısı olarak önemli bir yere gelir. 60’lı yılların ortalarında aktör olan ikinci eşi Jan Biczycki ile evlenir. Bir süre sonra Komünist Polonya’yı terk ederler ve Münih’e taşınırlar. Orada tek oğlu Jacob’u dünyaya getirir. Bu evliliği de iyi gitmez ve tekrar boşanır. Yaşamını tek başına sürdüren Roma ondan sonra hem Berlin, hem de Krakow’da yaşayarak hayatına devam eder. Berlin’de çok ünlü bir ressam olarak büyük ün kazanır. Hâlâ resim çizen sanatçı, bunun yanı sıra yazarlık ve zaman zaman da değişik şehirlerde söyleşiler yapmaktadır. 

‘Schindler’in Listesi’ filmi hakkında…

Yıl 1993, Jacob, bir gün annesini telefonla arar ve onu Krakow’da yapılacak olan ‘Schindler’in Listesi’ (Schlindler’s List) adlı filmin galasına davet eder. Geçmişin izlerini hala içinde taşıyan kadın aslında Holokost ile ilgili anılarını maziye gömmüştür ama oğlunu kırmamak için galaya gitmeye karar verir. Filmi, salonun ilk sıralarında oturmuş izlerken, filmin bir sahnesindeki ‘Kırmızı Mantolu Kız’I görünce donakalır ve  “Bu benim! O kırmızı mantolu küçük kız benim!” diye bağırır. Filmin aslında belgesel film olan o bölümü siyah beyaz olarak çekilen esas filme bir sahne olarak montaj edilmiş ve filmde üzerinde mantosu olan minik kızın mantosu kırmızı renge boyanmıştır. Roma şaşkınlık içindedir, yıllardır içine gömmeye çalıştığı anılar yeniden beyninde dans etmeye başlar. Artık geçmişi ile yüzleşme zamanı gelmiştir.

Roma Ligocka

Bu olaydan iki yıl sonra 1995 yılında, ‘Schindler’in Listesi’ filminin yönetmeni Steven Spielberg’in karşısına çıkarak yönetmene büyük bir sürpriz yapar. Hâlbuki Spielberg, ailesinin trajik öyküsünden etkilenerek filmde yer verdiği bu kızın ne adını, ne de akıbetini biliyordu. Bu sürpriz buluşma Spielberg’in, Alman Liyakat Nişanı almak için gittiği Berlin’de meydana gelir. Almanya Cumhurbaşkanı Roman Herzog’un, Spielberg onuruna verdiği yemekte, Roma Ligocka, elindeki sararmış siyah-beyaz resimle ünlü yönetmene çekingen adımlarla ulaşır ve Spielberg gözlerine inanamaz. Filminde ölen küçük kız karşısında durmaktadır. Hemen soru faslına girişir. Nerede yaşıyor, ne yapıyordu Roma Ligocka? Roma, Berlinli bir ressamdı ve yaşadığı acıları tuvale aktarıyordu. Resim eleştirmenleri tarafından “yaşayan en iyi Yahudi ressamlardan biri” olarak tanımlanıyordu. Sinema oyuncusu Jan Biczycki ile evlenmişti ve oğlu Jacob multimedya uzmanı olarak çalışıyordu. Yönetmeni bekleyen diğer bir sürpriz de, Roma Ligocka’nın, ünlü ‘Piyanist’ filminin yönetmeni Polonyalı Roman Polansky’nin kuzini olmasıydı. Aslında Polansky’nin de soyadı Liebling’dir. Fakat ailesi savaş sırasında soyadlarını değiştirmiştir.

Bu buluşma Roma’nın yaşamında bir kırılma noktası olur, çünkü yaşadıklarını bir biyografi olarak yazmaya karar verir. 2000 yılında yayınlanan kitabı rekor kırarak –çok satanlar- listesine girer. 25 dile tercüme edilir. Türkçe çevirisi ‘Kırmızı Mantolu Küçük Kız’ adı altında mevcuttur.