Çamurla yaratılan bir dünya - Jülyet Hazan

Birkaç yıl önce kendisiyle sohbet ederken çok heyecan verici bir seramik çalışmasından söz etmişti. Aradan geçen zamanda, hayat koşuşturmasının arasında, kendine yepyeni bir dünya kurarak başarılı çalışmaları ile ses getiren gerçek bir seramik sanatçısı oldu Jülyet Hazan. Kullandığı renk ve formlar, izleyiciyi çalışmaları içinde kısa bir yolculuğa sürüklüyor. Anlatımsal ve soyutlama arası gidip gelen bir yorumu var. Kuşkusuz, risk alınarak ulaşılmış, elde edilmiş bu eserleri izlemek, yapmak kadar heyecan verici oluyor. Seramik dünyası hakkında bilmek istediklerinizi Jülyet Hazan’la konuştuk. Sizi onu ve dünyasını keşfetmeye davet ediyorum.

Sanat
6 Mart 2019 Çarşamba

Raşel Rakela Asal


Jülyet Hazan, seramik çalışmalarına ilk başladığında, bazı yapıtları hayranlıkla izleyip onları yapabilmenin imkânsız olduğunu düşünüyormuş. Zamanla farkına varmış ki, bir sanat yapıtını ortaya çıkarabilmek için önce anlamak gerekiyor. Bunun için de bilgi gerekli. İnsan bilmediği bir şeyi anlayamıyor. O da işe eğitimini almakla başlamış. O artık kadın duyarlılığını çamura seslenerek seramik nesneler aracılığıyla kendini ifade eden, çamuru, sanatının dili yapmış bir sanatçı. Çamur, onun derinlerinde yatan özü, beni… Çamur onu özetleyen bir nesne.

Çamurla, sırlarla ve renklerle özgürce oynayan Jülyet Hazan, Türkiye’de tüm güzel sanat fakültelerince ‘duayen hoca’ olarak nitelendirilen, yurtdışında fahri doktora unvanıyla onurlandırılan, uluslararası sanat camiasında adını altın harflerle yazdıran Tüzüm Kızılcan’ın öğrencisi.

Rahatlıkla diyebiliriz ki, Tüzüm Hoca onun sanat hayatının temel taşlarını oturtmasında yardımcı olmuş. Zaten sadece mesleki eğitim yeterli olmuyor, ne iş yaparsanız yapın o işle ilgili bir altyapıya sahip olmanız gerek; sanat da buna dâhil. Ayrıca uğraş verilen sanat dalına da sanatçının özgün dilini uygulaması lazım. İfade etmek istediğinizi bir sanat nesnesine dönüştürmek için el becerisi yeterli olmayıp, yanında değişik teknik ve malzemeleri de öğrenmeniz gerekiyor. Ve daha birçok ayrıntı…

 Seramik yapmaya nasıl başladın?

İzmir Resim ve Heykel Müzesinde iki sene desen ve resim üzerine kurslara katılarak l996’da seramik çalışmalarıma başladım diyebilirim. Şöyle ki, bu dersleri takip ederken müzenin yan bölümündeki atölyede yapılan seramik çalışmaları dikkatimi çekmişti. 1998’de seramik çalışmaya yöneldim. İki sene sonunda seramikte yeterlilik sertifikamı aldım. 2000 yılında Yıldız Şima Hoca’nın yönettiği Şima Art Atölyesine geçtim. On sene onunla çalıştım.

İzmir Rotary Kulübü Altın Testi Seramik Yarışması, seramikte sanatsal etkinliği tanıtıcı, sanatsal gücü gerçekleştirici ve sanatçıları teşvik edici düşünceyi temel amaç alarak düzenlenen bir yarışma. 2004 ve 2008 yıllarında katıldığım bu yarışmalarda ödüle layık görüldüm.

2013-2014 yılları arasında Tüzüm Kızılcan Seramik Atölyesine geçtim. Farklı teknikleri, farklı hocaların rehberliğinde öğrenmeyi amaçladım. Son olarak 2014 yılında yine İzmir Rotary Kulübünün Türkiye ve dış ülkeleri de kapsayan seramik yarışmasında ‘Geride Kalanlar’ adlı çalışmamla özel ödül aldım.

 Ailen seni destekledi mi?

Eşimin hem maddi hem manevi desteği olmasa şu andaki konumumda olmazdım. Eşim hep, “Toplum yararına harcanmayan bir hayat, boşa geçmiş demektir” sözünü tekrar eder durur. Ben de diyorum ki, “Sanat için harcanmayan bir hayat boşa geçmiş demektir.”

 Bir eseri meydan getirmek için hangi yöntemler uygulanır?

İlk önce hayal gücümle başlarım. Ne yapacağıma öyle karar veririm. Sonra çamurla haşır neşir olurum; adeta bu malzeme ile boğuşurum. Ulaşmak istediğim forma erişmek için çabalarım. Bu esnada çok hayal kırıklığı da yaşarım. Şöyle ki, fırına vermiş olduğum bir çalışmanın hiç beklemediğim bir şekilde kırılmış, patlamış olarak çıktığı çok olmuştur. Böyle olaylar beni hiç yıldırmadı. Aksine daha fazla motive etti; yaptığım işe daha sıkı sarıldım. Hatanın nereden kaynaklandığını bulmanın ve sorunu çözmenin, bu işin bir parçası olduğunu zamanla anladım.

 Sanat kurgusal bir şey. İnsandan çıkma; ilk olarak beyinde olan bir düşünce veya kavramın sonradan bir insan eliyle yaratılma sürecinden söz edelim biraz. Bu konuda neler söylemek istersin?

Bir düşünce ya da duygunun belirmeye başladığı andan itibaren, aklımda sorular geziniyor. Ne? Nasıl? Neden? Bu soruların cevapları beni yavaş yavaş sonuca doğru götürüyor. Önce hayal ettiğimi çiziyorum. Sonra teknik olarak düşünüyorum. Sonraki aşama, çamurla işe başlama ve istediğim duyguyu, düşünceyi aktarma safhası. Son sözü çamur söylüyor.

 Seramikle uğraşmak hayata bakışını nasıl değiştirdi?

Bu uğraş beni araştırmacı yaptı; ufkumu genişletti. Bir anda çok geniş bir sanatçı kitlesinin arasında buldum kendimi. Onların eserlerini görmek, çalışmalarını izlemek, sanat bakış açımı genişletti. Diyebilirim ki, başka sanatçıların işleri kışkırtıcı gücüm oldu.

 İzmir Rotary Kulübünün düzenlediği ‘Altın Testi Seramik’ Yarışmasında 2008 yılında ödül aldın. Bu proje üzerine konuşalım istiyorum.

İsrail’e gittiğimde Yad Vaşem Holokost Müzesini gezerken özel kataloglar dağıtılıyordu. Rastlantı eseri onlardan biri elime geçti. O katalogda bir valiz resmi vardı. Bu valizi görür görmez aynısını seramik üzerine çalışmaya karar verdim. Yarışma açıklanınca o an bu isteğimi gerçekleştirmek için uygun bir zaman olduğunu düşündüm. İşe önce küçük bavulları, el çantaları ve keman kutusu gibi, hep yanımıza aldığımız objeleri dökmekle başladım. Yeterli olmayacağını görünce yarışma jürisinin verdiği ölçüler içinde büyük valizi yaptım. Tabii ki, ara ara hocamın da görüş ve katkılarıyla projede ilerledim. Son aşamaya geldiğimde, heyecanımı tahmin edebilirsiniz. Umutsuzluk, stres, sıkıntı… Hepsi birbirine karıştı. Yetişememe endişesi de çabası oldu. Ve nihayet, son gün, son dakika, proje teslimini yapan son kişi ben oldum. Ondan sonra da sonuçları bekleyiş başladı. 240 katılımcıdan, 130 kişilik elemeyi geçtik. 32 kişi de ödüle layık görüldük.

 

“ÇAMUR ARACILIĞIYLA BİRŞEYLER ANLATMAYI SEVİYORUM”

 Seramik denince akla, bir nesneye sanatçının kendi yorumunu getirmesi olarak bilinir. Oysa sen bu çalışmanda valiz imgesinden yola çıkarak Holokost’a bir gönderme yaptın. Böylece nesne ile izleyicinin yorumuna açık bir enstalasyon (yerleştirme) gerçekleştiriyorsun. Bu fikir nasıl oluştu?

Bu yarışmanın koşullarından biri form çalışması olabildiği gibi, enstalasyon (yerleştirme) çalışması da olabiliyordu. Ben tercihimi izleyiciyi alışkanlıklarından uyandıran ve sarsan, ona sorular sorduran bir enstalasyondan yana kullandım. Valizin yürek burkan imgesiyle Holokost’a göndermede bulunmak istedim. 1996 yılından itibaren aldığım sanat eğitimi sanatın işlevine farklı bir biçimde bakmamı sağladı. ‘Geride Kalanlar’ adını verdiğim çalışmamla izleyiciyi eyleme katarak sanatı insan yaşamının ayrılmaz bir parçasına dönüştürmeyi tasarladım. İstedim ki, izleyici de benimle beraber o günleri hatırlasın, çekilen acıları paylaşsın ve bir parça da insan olmayı sorgulasın.

 Seramik çalışmalarına başladığında duyumsadığın kaygılarla şu anda yine taşıyor musun?

Çamur aracılığıyla bir şeyler anlatmayı seviyorum. Çamur aracılığıyla hikâyeler anlatırken kendimi, insanı ve dünyayı anlamak istiyorum. Estetik kaygılar olmadan ne yazık ki, iyi bir şey çıkmıyor. Seneler geçtikçe kaygılar iyinin daha iyisini, en iyiyi, en mükemmeli aramaya zorluyor insanı.

 Seramik sanatına dair neler söylemek istersin?

Sanatçı olup olmadığımı bilmiyorum; bana göre seramik sanatı ile uğraşan biri hayatı boyunca öğrencidir. Ben öyleyim… Kendimi yeni formlara, yeni renklere ve yaratmaya adamış bir öğrenci olarak hissediyorum.

 Çalıştığın en son projeden bahseder misiniz?

Her yeni seramik bence yeni bir proje. Şimdi yeni bir sergi için çalışmalara başladım. Bakalım bu proje beni nerelere götürecek?

Jülyet Hazan ilk kişisel sergisini, ‘Topraktan Çanağa’ Kasım 2018’de, Konak Resim Heykel Galerisinde gerçekleştirdi. Sergi açılışında şöyle seslendi izleyenlere: “İlk kişisel sergim yirmi yıllık hayalimdi. Onu gerçekleştirdiğim için çok mutluyum.”

Hayatın her anı bir açıdan özeldir, ama bazı olaylar belirleyicidir, dünyaya bakışımızı, dünyanın bize bakışını değiştirir. Jülyet Hazan’ın seramik üzerine yoğunlaştığı çalışmaları onu sanatın işlevine farklı bir biçimde bakmasını, daha kavramsal yaklaşmasını sağlamış. Her sanat dalı gibi seramik sanatı da gönül, bilgi birikimi ve zanaatın harmanlamasıyla ortaya çıkan zorlu bir uğraş.  Her biten eser yeni bir başlangıca fikir verir, bu senelerdir böyle sürer, gider. Dileriz bu sanat yolculuğu onu hiç terk etmesin, sanatın elle tutulmaz sırrı, kendi varoluşunun özüne dönüşsün.

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün