Bir Kış Rüyası: Karlar Altında Kars

Soğuk, çok soğuk bir havada, bembeyaz bir örtü ile kaplanmış kilometrelerce uzanan bozkırlar… Uzaklarda, çok uzaklarda arada bir göze çarpan ufacık evler ve at koşturan çocuklar. İşte bir tren penceresinden, elimde çayım, eşsiz güzellikteki bu manzarayı izlerken, ister istemez bir rüyanın içinde buluyorum kendimi.

Seyahat
3 Nisan 2019 Çarşamba

Deniz Gormezano

Ve rüyamıza Kars Havalimanından bagajımızı alarak başlıyoruz. Önce ufak bir şehir turu alarak, Kars’ın belli başlı önemli yerlerini görüyoruz. Gezilecek yerler arasında Kars Kalesi, Defterdarlık Binası, Valilik Binası, Kars Sanayi ve Ticaret Odası, Kümbet Cami, Cheltikov Otel, Namık Kemal Evi bulunuyor. Yaklaşık 40 sene kadar Rus hâkimiyetinde kalmış olan bu şehir büyük ölçüde Baltık mimarisinin izlerini taşıyor. Geniş caddeler, büyük pencereli taş binaları ile adeta bir Rus şehrinde geziyor gibiyiz. İlk durağımız Kars Kalesi.

Kars binaları

1153 yılında yapılmış Kars Kalesi 1386 yılında Moğol istilasıyla yıkılıp, 1579’da tekrar inşa edilerek, günümüze kadar gelmiş. Etraf karlı ve zemin kaygan olduğundan kaleye yaya olarak çıkmak biraz zahmetli olabiliyor. Ancak tepeye vardığınızda beyaz bir örtüyle kaplanmış olan şehrin büyüleyici manzarasını görünce o zahmete değdiğini anlıyorsunuz. Oradaki cafe’de sıcak salep eşliğinde manzaranın tadını çıkartırken adeta zamanı durdurmuşçasına keyif alıyorsunuz.

Şehirde farklı mimarisi ile göze çarpan diğer bir yapıt ise Kümbet Cami. 900’lü yılların başında bir Ermeni kilisesi olarak yapılmış olan ve kubbesinde 12 insan figürü bulunan bu kilisenin daha sonraları bir cami ye çevrildiğini öğreniyoruz. 

Kars’ta nerede kalınabilir diye soranlara ise çok beğendiğim Katerina Sarayı Oteli ile Cheltikov Otelini tavsiye edebilirim. Özellikle Katerina Sarayı binası otelde kalmasanız bile görmeye değer. Geceleri otelin bahçesinde ateş yakmak, ateşin kenarında çayınızı yudumlayarak âşıkların atışmalarını dinlemek gerçekten büyük keyif.

İlk günün sonuna doğru ilerlerken meşhur Kars yemeklerini tatmak üzere şehrin en ünlü restoranlarında Hanımeli’ye giriyoruz. Burada Evelik çorbası ile başlangıç yapmanızı, daha sonra da yöresel lezzetlerden Piti ve Hangel’i denemenizi tavsiye ederim. Yanında Kete adını verdikleri bir nevi çörek çeşidi olan hamurdan da tatmanızı öneririm. Kars’a özgü meşhur Umaç helvası ile de kapanışı yapabilirsiniz. Kars’a gelmişken ille de kaz eti yiyeceğim diyenlerden iseniz biraz daha turistik olan Kaz Evi Restoran’ı deneyebilirsiniz.

 

Çıldır Gölü

Üçüncü günümüzde ise Kars’ın biraz dışına çıkarak Sarıkamış’a doğru ilerliyoruz. Kars-Sarıkamış arası yaklaşık 60 kilometre. Yolda Kars’ı Ruslardan geri almak için 60 bin askerin donarak öldüğü facianın anısına dikilen Sarıkamış Şehitlik Anıtını görebilirsiniz.

 

Ani Harabeleri

İkinci gün ise Kars’ın en görülmeye değer yerlerinden Ani Harabelerine doğru yol alıyoruz. Tarih boyunca birçok kültüre ev sahipliği yapmış bu kent İpek Yolu üzerinde yer alıyor. Ermeni mimari özellikler taşıyan bu kentin başlıca yapıları Ani Katedrali, Aziz Gregor Kilisesi, Surp Kirkor Kilisesi, Ebul Manuçehr Camisi, Abul Hamrants Kilisesi. Bazı yapıların içinde oldukça etkileyici süslü çizimler yer alıyor. Bu harabelerinin yanı başında yer alan ve Ermenistan ile sınırımızı teşkil eden eşsiz Arpaçay nehir manzarası gerçekten büyüleyici.

Ani Harabelerinden sonra istikametimiz en beğendiğim yer olan Çıldır Gölü. Tam olarak Kars ile Ardahan arasında kalan bu göl kış aylarında donmuş oluyor. Göl etrafında yapılabilecekler arasında fayton kızakla gezmek, balık avlamak veya ata binmeyi sayabiliriz. En keyif aldığım şeylerden biri de renkli püskülle giydirilmiş atlarla resim çektirmek oldu. Göl kenarında salaş ama güzel bir işletme olan Atalay’ın Yerinde gölden çıkan sarıbalığı mutlaka tatmanız lazım.

 

Kars Sarıkamış Şehitlik Anıtı

Kars’ta yerli halkın yaşayışlarını görmek için merkezden uzak ufak köyleri gezebilirsiniz. Biz de yol üzerinde Selim Köyünü ziyaret ederek oradaki köylülerle tipik bir köy kahvaltısı yaptık. Soba üzerinde ısıtılmış köy pidesi eşliğinde Umaç helvası, Kars gravyeri ve balı büyük bir iştahla mideye indirdikten sonra köyün yerlilerinin bizim için hazırladıkları cirit gösterilerini izliyoruz. Orta Asya ve Anadolu’da yüzyıllardır yaşatılan “at sırtında savaş oyunu” olarak adlandırılan ciriti ilk defa burada görme fırsatı buldum.

Dördüncü günün sonunda otelimizde Kars Kafkas Halk oyunları ve âşık atışmalarını izlerken birden ertesi gün dönüş yoluna geçeceğimiz aklıma geliyor ve her ne kadar istemesem de bu kış rüyasından uyanma zamanı geldiğini hissediyorum. Hoşçakal Kars…

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün