ŞALOM, 72. Cannes Festivali’nde

Salı akşamı başlayan 72. Cannes Film Festivali 25 Mayıs’a kadar devam edecek.

Viktor APALAÇİ Sanat
15 Mayıs 2019 Çarşamba


BEŞ ALTIN PALMİYELİ USTANIN YARIŞI

Cannes’ın çifte Altın Palmiye Ödüllü iki yarışmacısı, festival tarihinin tek üç ödüllü yönetmeninden biri olabilecek: İngiliz Ken Loach ve Belçikalı Jean- Pierre ve Luc Dardenne. Amerikalı Terrence Malick ve Quentin Tarantino ile Fransız Abdellatif Kechiche’den biri büyük ödüle ulaşması halinde, ‘Çifte Altın Palmiyeli Yönetmenler Kulübü’nün yeni üyesi olabilecek. Pedro Almodovar, Marco Bellocchio, Xavier Dolan gibi prestijli sinemacılar, evvelce çok yaklaştıkları bu ödülü bu kez kucaklamaya çalışacaklar. Son yılların en zengin seçkisini sunan 72. festival Alain Delon’a bir Onur Altın Palmiye’si sunacak.

Uluslararası film festivalleri arasındaki birincilik kürsüsündeki yerini koruyan Cannes Film Festivali, 14 Mayıs akşamı başladı. Festival 25 Mayıs gecesi ödül töreninin ardından sona erecek.

Çiçeği burnunda bir sinefil olarak 1966 yılında izlemeye başladığım bu festivale, başlangıç tarihinden bir gün önce gitme âdetime iki yıldır uymuyorum. Festival iki yıldır çarşamba yerine salı başlayınca, bomboş ve sakin gözüken Cannes’ın fırtına öncesi sessizliğini yaşayamayacağım.

Oscar ödüllerinden sonra sinemanın en önemli etkinliği olan Cannes Film Festivali’ne, sinema endüstrisine mensup 35 bin kişi ve görsel-yazılı basın mensubu 4500 gazeteci geliyor.

Festivalin kaptan köşkünde beş yıldır oturan Pierre Lescure ve Festival Genel Direktörü Thierry Frémaux, nisan ayında yaptıkları basın toplantısında ana yarışmada 21, Belirli Bir Bakış bölümünde 18 filmin yer alacağını ilan ettiler.

Bu filmlerin (dördü ana yarışmada olmak üzere) 13’ünde kadın yönetmenlerin imzası var. Son yılların moda girişimi pozitif ayrımcılığın tuzaklarından kaçan festival seçici kurulu, ilk kez kadın yönetmenlerin yüzde 20’ye çıktığının altını çizerken, “Kapılarımızı onlara açtık,” dedi.

Cannes Organizasyon Komitesinde dört erkekle dört kadın üye var. Inarritu’nun jürisinde de dört erkekle dört kadın üye bulunuyor.

Nadine Labaki başkanlığındaki beş kişilik jüri heyetinde kadınlar üç üyelikle çoğunlukta.

Bu iki bölümde yedi ilk film olması, festival yönetiminin genç sinemaya ve az tanınan adlara önem vermesinin göstergesi.

Kadın-erkek eşitliği sağladıklarını gururla vurgulayan Festival Direktörü Cannes’ın amaçlarından birinin yeni yaratıcı yönetmenleri gün ışığına çıkarıp, geniş kitlelere ulaşmalarına katkıda bulunmak olduğunu tekrarladı.

Frémaux, romantik ve politik filmlerinin ağırlıkla kendilerini hissettiren seçkide ‘Kadın portreleri çizen filmler de var, mafyozolar da var, göçmenler de var” dedi. Türk sinemasının öne çıktığı Cannes seçkisinde, günlük hayatın sorunlarına eğilen filmler ağırlıkta.

Bu yılın yeniliklerinden biri basın mensuplarını sevindirecek. Zira basın gösterimlerine sadece gazetecilerin alınacağı ilan edildi. Önceki yıllarda çeşitli yerlerde dağıtılan davetiyeleri alanlar basın gösterimlerine girebiliyorlardı.

SON YILLARIN EN ZENGİN SEÇKİSİ

Ana yarışmada yer alan beş filmin yönetmeni bu yıl Cannes’da upgrade fırsatını yakalıyor. İngiliz Ken Loach ve Belçikalı Jean-Pierre ve Luc Dardenne, filmleri büyük ödüle ulaşırsa Cannes Film Festivali tarihinin ilk ‘Üç Altın Palmiyeli Yönetmeni’ sıfatını kazanacaklar.

Aynı şekilde Amerikalı Terrence Malick, vatandaşı Quentin Tarantino ve Fransız Abdellatif Kechiche ödül dağıtımında yine en büyük ödüle ulaşırlarsa ‘Çifte Altın Palmiyeli Yönetmenler Kulübü’nün yeni üyesi olacaklar.

Bu yıl ana yarışmada en çok sayıda filmle yer alan Fransız sinemasını ikisi kadın beş yönetmen temsil edecek.

Dört filmlik tek ülke ABD’den gelen Jim Jarmush’un ‘Ölüler Ölmez/The Dead Don’t Die’ı festivalin Açılış Galası’nda gösterilecek.

İki filmi seçilen bir Avrupa ülkesi yok. İtalya, İngiltere, İspanya, Belçika, Romanya ve Avusturya, prestijli yönetmenlerle ödül listesine girmeye çalışacaklar.

Geçen yılın Altın Palmiye galibi Japonya bu yıl festivalde yok. Asya sineması Çin, Güney Kore ve Filistin’den gelen birer filmle temsil edilecekler.

Yedi kez katıldığı yarışmalarda Altın Palmiye’yi hep ıskalayan Kanadalı harika çocuk Xavier Dolan, başrolünü de oynadığı ‘Matthias et Maxime’ ile şansını sekizinci kez deneyecek. Güney Amerika’dan bir tek Brezilya filmi, Afrika’dan bir Mali filmi, 72. festivalde ödül listesinde kendilerine yer arayacaklar.

Festival bu yıl bir Onur Altın Palmiye’si verecek. Fransız sinemasının efsanevi oyuncusu Alain Delon, festival yönetiminin yıllardır kendisine teklif ettiği bu ödülü nihayet bu yıl almayı kabul etti. 84 yaşındaki aktör, aktifindeki 80 filmlik parlak kariyeriyle, fırtınalı aşk hayatıyla, yakışıklılığıyla 60 yıldır gündemden hiç düşmüyor.

Onur Altın Palmiyesi için yıllardır nazlanan Delon, boykot listesindeki Cannes’a gelerek ödülünü alacak.

 

 

EV SAHİBİ FRANSA

Cannes tarihinin en çok yuhalanan Altın Palmiyesi, Maurice Pialat’nın ‘Şeytanın Güneşi Altında’dan 21 yıl sonra, Laurent Cantet, ‘Sınıf/Entre Les Murs’ ile 2008’de bu ödüle ulaşmıştı.

Beş yıl sonra Abdellatif Kechiche ‘Mavi En Güzel Renktir/La Vie D’Adéle’ ile ülkesini onurlandırmış, iki yılın ardından Jacques Audiard, ‘Deephan’ (2015) ile Altın Palmiye Ödülü’ne ulaşmıştı.

Üstünden 21 yıllık ölü toprağını atıp son 10 yılın üstünde zirveyi yakalamayı başarmış Fransız sinemasının bu yıl yarışmada beş filmi var.

En tecrübeli isimden başlayalım: Arnaud Desplechin, altısı ana yarışmada olmak üzere Cannes’a dokuz kez gelmişti. Bu yıl ‘Roubaix, Bir Işık/Roubaix Une Lumiére’ ile yine doğum yeri Roubaix’e dönerek, 2002’de burada yaşanan bir dramı perdeye taşıyor. Bir Noel gecesi, uyuşturucu bağımlısı, alkolik ve lezbiyen iki kadının komşuları yaşlı kadını katletmelerini perdeye taşıyan filmin başrolünde Lea Seydoux var. Abdellatif Kechiche’in dört saatlik ‘Mektoub, My Love: Intermezzo’su festivale on gün kala ana yarışmaya dâhil edildi.

Seydoux’nun ‘Mavi En Güzel Renktir’deki ödüllü rol arkadaşı Adéle Exarchopoulos, ‘Sibyl’ filmiyle Cannes ana yarışmasına ilk kez katılan Justine Triet’nin kadın oyuncusu. Film, bir psikiyatrist ile ünlü bir aktrisin yollarının kesişmesini anlatıyor. Fransa’nın eski kolonisi Mali asıllı, Paris doğumlu aktör-kameraman-yönetmen Ladj Ly (39), ilk kez kamera arkasına geçtiği ‘Les Miserables’ ile Cannes ana yarışmasına seçilme başarısını gösterdi.

Celine Sciamma’nın ‘Ateşli Genç Kızın Portresi/Portrait de Jeune Fille En Feu’sü konusu 18. yüzyılda geçen bir dönem filmi.

HOLLYWOOD’UN CANNES TEMSİLCİLERİ

Genelde (çoğunluğu Woody Allen’in) Amerikan filmleriyle açılışını yapan Cannes Festivali bu yıl da geleneğe uydu: Jim Jarmush’un ‘Ölüler Ölmez/The Dead Don’t Die’ı festivalin başlama vuruşunu yapacak.

Evvelce Cannes’da sekiz filmi yarışan Jarmush’un 1993’te ‘Coffee And Cigarettes’ ile kısa metraj dalında bir Altın Palmiye’si var. Ancak uzun metrajda (2005’te ‘Kırık Çiçekler’ ile ikincilik ödülü sayılan Jüri Büyük Ödülü kazanmasına rağmen) Altın Palmiye’si yok.

Yönetmenin tür sinemasına dönüş yaptığı ve adından da anlaşılacağı gibi bir zombi hikâyesi işlediği filmin, Adam Driver- Steve Buscemi- Bill Murray- Tilda Swinton- Chloe Sevigny- Selena Gomez’den oluşan görkemli bir oyuncu kadrosu var.

‘Ölüler Ölmez’, Cannes’da Açılış Gecesi’nde gösterilirken, New York’ta 400 salon filmle beraber açılış törenini naklen yayınlamaya talip oldu. Bu film gelecek haftaki yazımın konuları arasında.

Filmlerindeki görkemli görsellik ve kuralları ters yüz etmesiyle tanınan Terrence Malick aynı zamanda sinema tarihinin en gizemli ve esrarengiz figürü. Festival Direktörü resmi seçkiyi açıklarken, sıra Malick’in ‘Gizli Bir Hayat/A Hidden Life’ına geldiğinde hemen gazetecilerin ağzına lafı tıkadı; “Bana kendisinin Cannes’a gelip gelmeyeceğini sormayın. Gelse bile hiç kimseye gözükmeden gizlenmesini bildiği malumunuz”.

Terence Malick 2011’de ‘Hayat Ağacı’ ile kazandığı Altın Palmiye’yi almak üzere Cannes’a gelmemişti. Kimseye röportaj vermeyen, ortalarda hiç gözükmeyen, hatta sette zorla yakalanan birkaç fotoğrafı dışında basına bir görüntü dahi vermeyen esrarengiz biri.

‘Gizli Bir Hayat’, II. Dünya Savaşı sırasında Nazi ordusunda savaşmayı reddeden, vicdani retçi Avusturyalı Franz Jagerstatter’in hayatını anlatan, biyografi-savaş-dram türlerini harmanlayan bir film. Sundance Bağımsız Festivali gözdelerinden, Dauville Film Festivali müdavimlerinden 1965 Tennessee doğumlu Ira Sachs 11. filmi olan ‘Frankie’ ile Cannes’a ilk kez katılıyor.

Sachs bizleri kamerasını taşıdığı Portekiz’in tarihi şehri Sintra’ya bir yolculuğa davet ediyor. Filmin üç nesilden oluşan kahramanlarının yolu, bir tatil gününde üzücü bir olay sonrası kesişir. Bu dramın müthiş bir oyuncu kadrosu var; Isabelle Hupert- Marisa Tomei- Brendan Gleeson- Jeremie Renier- Greg Kinnear.

Çocukluğunun Hollywood’una bir aşk mektubu özelliğini taşıyan ‘Once Upon A Time…In 
Hollywood’u bitirmek için kendini dört aydır kurgu odasına kapatan Quentin Tarantino’nun filmi, festivale 10 gün kala yarışmaya dahil edildi. Oyuncuları Leonardo di Caprio, Margot Robbie ve Brad Pitt eşliğinde Cannes’a gelecek olan Tarantino, burada ‘Ucuz Roman’ ile kazandığı Altın Palmiye Ödülü’nün 25. yaş dönümünü kutlayacak.

 

AVRUPA, ASYA VE DİĞERLERİ

Fransa’nın dışında yarışmaya katılan altı Avrupa filminin dördünün yönetmeni çok ünlü ve bol ödülü. En ustasıyla başlayalım.

Ken Loach ‘Özür Dilerim Seni Iskaladık/Sorry We Missed You’da aynı senaristi (Paul Laverty) ile yola çıkıp yine proleter sınıfın mücadelesine eğilen bir filmle, 83 yaşında üretkenliğini sürdürdüğünü kanıtlayacak. Film maddi sorunlarla boğuşan, New Castle’lı bir karı-kocanın ayakta kalma savaşına odaklanıyor.

Evvelce Cannes’da yarışan yedi filminden iki Altın Palmiye çıkaran Jean-Pierre ve Luc Dardenne ‘Genç Ahmed/Le Jeune Ahmed’ ile yine günümüz Belçika’sının toplumsal sorunlarına eğilecekler.

Düzen ve ahlak karşıtı prestijli yönetmen, veteran Marco Bellocchio, ‘Hain/Il Traditiore’ ile itirafçı Cosa Nostra örgütü üyesi Tomasso Buscetta’nın öyküsünü anlatacak. 80 yaşında üretkenliğini sürdüren, enerjisini koruyan İtalyan usta itirafçı Mafya liderinin yaşanmış hayat öyküsüne odaklanıyor.

Cannes festivallerinin favori yönetmenlerinden (iki yıl önce jüri başkanlığı yapmış) Pedro Almodovar, yedinci kez katıldığı ana yarışmada şeytanın bacağını kırıp nihayet Altın Palmiye’yi kucaklamak istiyor.

‘Acı ve Zafer/Dolor y Gloria’, yarı otobiyografik öyküsüyle yaşlanmakta olan bir yönetmenin anılarına ışık tutuyor.

Cannes’a evvelce üç kez yarışıp Altın Palmiye’yi bir türlü kucaklayamayan Kanada’nın harika çocuğu Xavier Dolan, bu kez ‘Matthias ve Maxime’ ile şansını deneyecek. Aktörlük hayatının son filminde, bir arkadaş grubunda gelişen bir eşcinsel aşk öyküsünü anlatacak Dolan.

Güney Amerika sinemasının tek temsilcisi Kleber Mendoça Filho, ‘Bacarau’da yönetmen arkadaşı Juliano Dornalles’i de yanına alarak, Brezilya’nın kuzeydoğusunda geçen konusuyla bir western anlatacak. Filho bir önceki filmi ‘Aquarius’da olduğu gibi başrolü fetiş oyuncusu Sonia Braga’ya vermiş. Asya kıtasından gelen üç film var; Joon Ho Bong ‘Parazit’ ile iki yıl önce ‘Ojka’ ile sağladığı prestiji sürdürmeye çalışacak.

Güney Koreli bir ustanın yanında, Çinli Yinan Diao ‘Vahşi Ördek Gölü’ ile yolu bir fahişe ile kesişen, kirli işlerden çekilmeyi amaçlayan bir gangster şefinin öyküsünü anlatacak.

Cannes’a bu üçüncü gelişinde, ‘Cennet Olmalı/It Must Be Heaven’ adlı otobiyografik filminde kendini oynayan Elia Suleiman, dünyanın dört bir köşesinden (Paris, New York, Hindistan…) Filistin’den sürgün edilişini gözlemliyor.

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün