II. Dünya Savaşı´ndan önce Yunanistan´da 31 farklı cemaatte yaklaşık 80 bin Yahudi yaşıyordu. Savaşın sonunda sadece 10 bin Yahudi hayatta kaldı.
Yunanistan’daki Yahudi cemaatinin yok edilmesi, II. Dünya Savaşı’nın bitmesinden 70 yıl geçmesine rağmen hâlâ Holokost’un en az bilinen hikâyelerinden biridir. Savaştan önce Yunanistan’da yaklaşık 80 bin Yahudi yaşıyordu. Bu nüfusun üçte ikisi - yaklaşık 55 bin Yahudi - Selanik’te yaşıyordu. Savaşın sonunda sadece 10 bin Yahudi hayatta kaldı. Yunanistan Yahudilerinin yüzde 87’si Holokost’ta öldürüldü. Ancak Yunanistan Yahudilerinin Holokost hikâyesi, sayılardan çok daha fazlasıdır.
Washington Üniversitesi Sefarad Araştırmaları Bölümü Başkanı Devin E. Naar, Yunan Yahudilerinin çoğunun Selanik’te yaşamasından dolayı Yunan Yahudilerinin 20. yüzyıl ve Holokost deneyimlerini Selanik Yahudilerinin hikâyesi olarak tanımlıyor. Naar, Selanik’teki Yahudi cemaatini “modern zamanlardaki en büyük, kültürel ve entelektüel açıdan en zengin Yahudi topluluklarından biri” olarak nitelendiriyor. Şehrin Yahudi topluluğu 1492’den sonra, Yahudilerin İspanya’dan kovulmasıyla arttı. Selanik, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Yahudi yaşamının doğasını dönüştüren büyük bir Sefarad göçü aldı. 16. yüzyıldan I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar, Yahudiler kent nüfusunun çoğunu oluşturuyordu.
19. ve 20. yüzyıllarda, Osmanlı Devletinin bir parçası olan Selanik, büyük bir liman kenti haline geldi. “Toplumun tüm sosyo-ekonomik tabakalarında Yahudiler vardı, liman işçileri Yahudi’ydi, gümrükçüler Yahudi’ydi, ayakkabı boyacıları Yahudi’ydi, avukatlar, öğretmenler ve hatta gangsterler bile Yahudi’ydi.” Selanik, aslında bir Yahudi şehriydi. Yahudi liman işçilerinin üstünlüğü nedeniyle, Selanik Limanı cumartesi günleri ve Yahudi bayramlarında kapalıydı. Ladino kentin her tarafında konuşuluyordu. Selanik, ‘Balkanlar’ın Kudüs’ü’ olarak adlandırılıyordu.
Naar, Balkan Savaşları’ndan sonra, Yunanlılar Selanik’i fethettiğinde bile, kentin Yahudi karakterinin korunduğunu belirtiyor. Şehirde Yahudi siyasi partileri, Yahudi okulları, Judeo-İspanyol ve İbranice gazeteleri ile güçlü bir Yahudi toplumsal yaşamı sürüyordu.
Almanya 6 Nisan 1941’de Yunanistan ve Yugoslavya’yı işgal etti ve bir ay içinde iki ülkeyi de ele geçirdi. Ono Akademik Merkezinin Yahudi Çalışmaları Bölümünde Holokost araştırmaları yapan Profesör Gideon Greif’a göre, Yunanistan’ın kontrolü 1941 baharından beri Almanya’da olsa da Yahudiler için Holokost’un asıl başlangıcı 11 Temmuz 1942 tarihi. “Kara Şabat” olarak anılan bu günde Naziler, 10 bin genç Yahudi’yi Özgürlük Meydanına çıkarıp işkence etti, hakaretlerle küçük düşürdü. Kısa bir süre sonra Yahudilerin mülklerine el koydular, sarı yıldız giymeye zorladılar ve Yahudileri, biri kentin doğu kesiminde diğeri ise batı tarafında olan iki gettoya yerleştirdiler. Yahudiler, 15 Mart 1943’te de Auschwitz Birkenau’ya gönderilmeye başladı.
Greif, Yunan Yahudilerinin Soykırım’ını, Holokost hakkındaki en trajik hikâyelerden biri olarak tanımlıyor. Grief, “Tüm Yahudi toplulukları Holokost’ta acı çekti ama Yunan Yahudileri daha da acı çekti, çünkü onlar farklıydı ve Auschwitz’e ulaştıklarında çektikleri acı da daha büyüktü” diye anlatıyor. Yunanlar, Doğu Avrupa’nın soğuk iklimine alışık değillerdi. Almanca, Yidiş ya da Lehçe konuşmadıklarından Doğu Avrupa’dan gelen diğer Yahudi yoldaşları ile iletişim de kuramadılar. Birçoğu Nazi Almanya’sında imha kampı mahkûmlarından oluşan Sonderkommando çalışma birimlerinde ölümle tehdit edilerek Holokost boyunca gaz odası kurbanlarının cesetlerinin ortadan kaldırılmasına yardım etmeye mecbur edildiler.
Naar, Selanik Yahudilerinin yok oluşu Yunanistan’ın büyük bölümünde yankılanırken, bazı toplulukların farklı kaderler yaşadığını belirtiyor. Savaşın başlangıcında Atina’nın Yahudi nüfusu yaklaşık 1.500 iken savaş sırasında birçok Yahudi’nin oraya kaçması ile bu nüfus ikiye katlandı. Naziler, Atina Yahudilerini sınır dışı etmede daha az başarılı olabildiler. Çünkü Atina’nın Başpiskoposu Damaskinos, vatandaşlarını sınır dışı etmelere karşı mücadele etmeye çağırdı.
Yunan Yahudilerinin Soykırımı hikâyesini tam anlayabilmek için İyon Denizinin üçüncü büyük adası olan Zakintos Adasının hikâyesini de bilmek gerekir. Almanlar 1944’te Belediye Başkanı Loukas Karrer’e adada yaşayan Yahudilerin listesini teslim etmesini emretti. Piskopos Chrysostomos, Almanlara sadece iki ismin olduğu bir liste verdi. Birinci isim kendi ismi, diğeri ise Belediye Başkanı Karrer’in ismiydi. Piskopos, Almanlara, “İşte Yahudiler. Eğer Zakintos Yahudilerini sınır dışı etmeyi seçerseniz, beni de almalısın, ben de onların kaderini paylaşacağım” dedi. Zakintos Yahudileri dağlarda güvenle gizlendiler ve 275 Yahudi’nin tamamı Holokost’tan kurtuldu.
Zakintos’un öyküsü kuşkusuz ilham verici olsa da, gerçek şu ki, Yunanistan’daki Yahudilerin büyük çoğunluğu ve onlarla birlikte, asla geri getirilemeyen zengin kültür de yok oldu. Yunan Yahudileri asil, zeki ve iyi kalpliydiler. Yahudi halkı ve dünya bu trajedi ile asla telefi edilemeyecek çok şey kaybetti.
Derleyen: Galia Morhayim
Kaynak: Jerusalem Post