Bir Basel yazısı

Avrupa Yahudi tarihinde Basel’in yeri, tıpkı Viyanalı meslektaşı Herzl gibi bir hukukçu olan, İsviçre parlamentosuna giren Yahudi kökenli parlamenterlerin ikincisi David Farbstein’in, ilk kongrenin nerde toplanacağına dair ardı gelmeyen tartışmaları, hayata geçirilebilmiş Basel önerisiyle neticelendirmesinden geliyor.

Perspektif
6 Kasım 2019 Çarşamba

Arda Civelek

 

Hotel Les Trois Rois’nın balkonundan yahut ona komşu yürüyüş güzergâhından Ren Nehrinin; mevsimine göre “Stromschwimmen” yapanların yarattığı cümbüşünü veya dingince akışını seyre dalanlar, bir asır önce nehri tam da bu noktadan temaşa etmiş, asrın en mühim şahsiyetlerinden biriyle aynı seyir noktasını paylaştıklarını acaba biliyorlar mıdır?
Artık handiyse bir pop-kültür ögesi halini almış meşhur fotoğraf karesinde Dr. Theodor Herzl’in zihnini hangi düşüncelerin kaplıyor olduğunu kestirmek güç. Oysaki o günlerde toplanmış 5. Dünya Siyonist Kongresinde ele alınan mevzulardan birinin, Dr. Herzl’in Sultan II. Abdülhamid ile görüşmesi olması hasebiyle; akademik yahut vulgar tarihçilikten, amiyane tabirle amatör komplo teorisyenliğine uzanan geniş bir yelpazede hararetle tartışılan bu hadisenin, bizlerin alakasını daha da bir celp etmesi beklenmez miydi?
Bu dipsiz kuyuya kim inmiş de komplo teorisyenliğinin o kesafeti malum ufunetini hissetmeden geri dönebilmiş? İyisi mi sırtımızı dönüp üniversiteyi sağımıza alalım ve İsviçre Yahudi Müzesine doğru salınalım.

Avrupa Yahudi tarihinde Basel’in yeri, tıpkı Viyanalı meslektaşı Herzl gibi bir hukukçu olan, İsviçre parlamentosuna giren Yahudi kökenli parlamenterlerin ikincisi David Farbstein’in, ilk kongrenin nerde toplanacağına dair ardı gelmeyen tartışmaları, hayata geçirilebilmiş Basel önerisiyle neticelendirmesinden geliyor. Almanca konuşulan coğrafyada II. Dünya Savaşı sonrası ilk Yahudi müzesinin de kongreden yaklaşık 70 sene sonrasına tesadüf eden 1966’da yine Basel’de açılması, şehrin Yahudi tarih ve kültürü içinde sahip olduğu önemi perçinler nitelikte.

Avrupa uygarlığının temelinde Judeo-Kretien ve Grek-Latin kültürlerinin yattığını kabullenmeyi kendi ulusal kimliklerine halel getirecek bir tutum addedenler halen var olsalar da Kongre üyeleri, altlarında memleketlerinin yazılı olduğu fotoğraflarıyla, tarihsel olguları teyit edercesine, hala ordalar. İçlerinde Sofya’dan, Belgrad’dan - yani dünün Osmanlı coğrafyasından - gelenleri de var.

İsimler, şehirler, semboller; 13,8 milyar yıllık evrende bir kıvılcım kadar geçici olduğunun ayırdında olan ve akıp giden tarihin büyüsüne kendini kaptıranlar için nasıl da yeni pencereler açabiliyor… Müzenin kurucularından olan ve bayrağı devrettiği 2010 senesine değin müdürlüğünü deruhte etmiş sanat tarihçisi Profesör Katia Guth-Dreyfus’ün ismini görünce sözgelimi – acaba eşinin ailesinin bir bölümü Alsace bölgesinde mi yaşarmış diye bir düşünceye dalıveriyor insan… Basel’den Champ de Mars’a, 1895 yılında Yüzbaşı Dreyfus’un kılıcının kırılıp ordudan tard edildiği güne bir çizgi çizmek mümkün mü mesela? Yoksa Guth-Dreyfus’ün, yine Basel’de geçirdiği talebelik yıllarında yakinen yaşadığı seferberlik günlerinde şahit olduklarına ve harpte tarafsız kalmayı başaran İsviçre’de herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmadığı zamanlarda eski kıtanın geri kalanında yaşanan trajedilere mi odaklanmalı? Yahut müzeyi tavaf etmeyi sürdürüp, kara vebanın müsebbibi olarak gösterilen Yahudilerin İsviçre sathında uğradığı takibatın listesine göz gezdirmek, Fransız Büyük İhtilali’nden sonraki devre değin ülke genelinde Yahudilere yaşam hakkı tanınmadığına hayret etmek mi? Yoksa tarafsız İsviçre’nin harp boyunca sınırlarından çevirdiği, J damgalı pasaportların sahiplerini düşünmek ve tarihsel olguları tüm boyutlarıyla nesnel olarak değerlendirmenin ne ölçüde zor olabileceği gerçeğini teslim mi etmeli?

Hotel Les Trois Rois geçen asrın başında, öngörülerinin haklılığını görmeye ömrü vefa etmeyen, lakin geride büyük izler bırakıp, bıraktığı izlerle hâlâ hatırlanan birine ev sahipliği etmiş. Bu dünyadan geçmekte olanlaraysa, geçmişin izlerini takip edip, izlerin onları götürdüğü yerlere şaşmak kalıyor.

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün