Serra Gerşon Nahmias
“19 yaşındayım. Bağımlıydım. Cezaevinden yeni çıktım.
Hangi maddeyi bulsam kullanıyordum. Madde kullanınca rahatlıyordum. Dertlerimi unutuyordum. Sanki bu dünyadan uzaklaşıyordum. Bitmek bilmeyen yalnızlığım sona eriyordu.
Gelin size hikâyemi anlatıyım.
Yetiştirme yurdunda büyüdüm. Annem beni doğurduktan hemen sonra kaçıp gitmiş. Kucağına bir kere bile almamış. Zaten bağımlıymış. Babam deseniz… Babamın kim olduğu belli değilmiş. Komşular evimizden gelen ağlama seslerimi duyunca polislere haber vermişler. Ben de yurda getirilmişim. Şans eseri hayatta kalmışım.
Anlattıklarına göre yurtta bana iyi bakmışlar. Bebekken altımı değiştirmişler. İyi beslemişler. Ama tepkisiz bir bebekmişim. Yurda getirildiğim ilk günler çok ağlarmışım. Ama belli saatler dışında bakıcılar bebeklerin yattığı odaya girmezmiş. Zaten o kadar fazla bebek varmış ki… Ağladığımızı görseler bile kucaklarına almazlarmış. Hangi birimizi sakinleştireceklermiş ki…
Zamanla ağlamam durmuş. Ancak ağlamamla birlikte gülmem, göz temasım, hareketlerim bile durmuş. Durgun ve fazla sakin bir bebekmişim. Adeta ölü bir bebek…
Çocukluğumu hatırlıyorum. Hep çok sessizdim. Kimseden bir şey istemezdim. Yurtta sevilebilmenin tek yolu çok uyumlu olmaktı. Her şeyi kabullenmek, sorun çıkarmamak. Kimseden bir şey istemezdim. Diğer çocuklarla pek konuşmazdım. Zaten onlar sürekli benle dalga geçerdi. Onlara göre çok ufak tefektim. Ne zaman bir oyuncakla oynamaya kalksam diğer çocuklar elimden alırdı. Yurttaki çalışanlar hiç müdahale etmezdi. Hiçbir konuda yardım isteyebileceğim kimse yoktu. Dünya güvenilmez bir yerdi.
Bu duruma 14 yaşıma kadar dayanabildim ve kaçtım. Ne yapacağımı, nereye gideceğimi bilmiyordum. Ancak içimde kocaman bir boşluk vardı. Kendimi sürekli yalnız hissediyordum. Konuşacağım hiç kimse yoktu. Çocukluğumdan beri mutsuzluğumu, yalnızlığımı kimse fark etmiyordu. Hiç kimse benimle gerçekten ilgilenmiyordu. Zaten orada kalmamla çekip gitmem arasında ne farkı olacaktı ki? Kimsenin umurunda değildim. Kaçtığımı fark etmezlerdi bile…
Öyle de oldu… Kendimi sokakta buldum. Açtım ve üşüyordum. Daha önce yurttan dışarı çıkmamıştım. Dış dünya bana çok yabancıydı. O günün akşamına doğru kendimi ateşin çevresinde oturmuş benim yaşlarımda bir grubun yanında buldum. Isınmam gerekiyordu. Bu yüzden yanlarına yanaştım. Beni aralarına kabul ettiler. İlk defa birileri benle ilgileniyordu. İlk defa benimle dalga geçmiyorlardı. Sonra tiner verdiler. Tinerin bir çeşit uyuşturucu madde olduğunu ve bana zarar verebileceğini biliyordum. Ama bana kucak açmış bu insanlara nasıl hayır diyebilirdim ki... Zaten sevilebilmek için hiçbir şeye kaşı çıkmamam gerektiğini biliyordum.
O gün o ortam bana o kadar iyi geldi ki... Yalnızlığımı unuttum
Madde kullanımıma dilencilik, hırsızlık ve torbacılık eklendi. Daha sonra cezaevine girdim. İşte hayatım orada psikoloğumla tanışınca değişti.
Davranışlarımı bir türlü anlamlandıramıyordum. Nasıl bu hale geldiğimi çözemiyorum. Terapilerimin sonucunda işte şunları anlamlandırdım:
1- Bağımlıydım çünkü yalnızlığımla baş edemiyordum. Uyuşturucu benim arkadaşımdı.
2- Bağımlıydım çünkü duygularımı tanımıyordum. Duygularımla tanıştım.
3- Bağımlıydım çünkü düşüncelerimi fark edemiyordum. Düşüncelerimi fark edebilmeye başladım.
4- Bağımlıydım çünkü HAYIR diyemiyordum. HAYIR dersem terk edilmekten korkuyordum.
5- Bağımlıydım çünkü annem de bağımlıydı. Bağımlılığa genetik yatkınlığım vardı. Annem eroin bağımlısıydı.
6-Bağımlıydım çünkü bebekliğimden beri duygusal ihtiyaçlarım karşılanmamıştı.
Artık hayatımı güzelleştiren unsur madde değil hayatım üzerindeki kendi kontrolümdü.
Bazen anlamlandıramadığımız davranışlarımız yüzünden kendimizi çok kötü hissettiğimiz olur. Böyle durumlarda lütfen bir psikologdan destek almaya çekinmeyin. Kendinizi tanıdıkça güçleneceksiniz. Lütfen bunu unutmayın.”