İstanbul’dan geçen matematik dehası Hilda Geiringer

Nazi rejiminden sadece kızıyla İstanbul’a kaçan, İstanbul Üniversitesinde onlarca makale yayınlayıp kariyerinde parlayan, sonrasında ABD’de erkeklerin hakim olduğu akademi dünyasında tutunmaya çalışan Hilda Geiringer matematiği ‘salt matematik’ alanından ‘uygulamalı matematik’ alanına genişleten öncülerden olup maalesef Yahudi ve kadın oluşundan dolayı önemi anlaşılamayan bir bilim insanıydı.

Selin KANDİYOTİ Kültür
11 Mart 2020 Çarşamba

Hilda Geiringer 1893 yılında Viyana’da doğmuş varlıklı bir Yahudi ailenin kızıydı. Viyana Üniversitesinde matematik ve fizik okumak için ailesi tarafından yüreklendirilen Hilda 1917’de matematik doktorasını vermesinin ardından 1921’de Berlin Üniversitesi Uygulamalı Matematik Enstitüsünün Başkanı Richard von Mises’ın yardımcısı oldu. Burada istatistik, olasılık ve plastiklik (esneklik) çalışmalarına devam eden Hilda, 34 yaşına geldiğinde Almanya’da uygulamalı matematik alanında öğretim görevlisi olan ilk kadın olmayı başardı. Hilda bir nesnenin belirli bir güç kullanıldığında kalıcı olarak bozulması anlamına gelen ‘plastik deformasyonu’nun hesaplanması yolunda basit ve hızlı bir formül geliştirdi. ‘Geiringer Denklemleri’ denilen bu buluşu ile bugün hâlâ bilim ve mühendislik alanlarında merkezi bir rol oynayan Plastisite Teorisinin mucitlerindendir. Örneğin köprülerin inşasında bu teori uygulanır ve metallerin kırılma noktasına gelmeden en fazla ne kadar gerilebileceği hesaplanır.

Hilda 1933’te Adolf Hitler’in Almanya’da iktidara gelmesiyle üniversitedeki pozisyonunu kaybetti. Boşandığı eşinden olan kızı Magda ile Berlin’i terk etmesi gerektiğini anlayan Hilda, Atatürk’ün Türkiye’de eğitimi modernleştirme reformları bağlamında 200 Alman bilim insanı ile İstanbul Üniversitesinde çalışmak üzere davetiye aldı. Von Mises Katolik olmasına rağmen üst nesillerinde Yahudi bulunduğu için Hilda ile aynı durumdaydı. İkisi birlikte İstanbul’da üniversitenin uygulamalı matematik bölümünü kurdular. Hilda İstanbul’da kaldığı beş sene boyunca Türkçe Kalkülüs kitabı yazdı ve matematiği genetik bilimin hizmetine sokarak, moleküler genetik, insan genetiği, bitki genetiği, kalıtım, biyoinformatik, biyoteknoloji, genetik mühendisliği gibi alanların öncüsü oldu. Hilda’nın 18 makalesinin çoğu Türkçe yayınlandığı için dünya çapında bilinirlik sağlayamadı. 

Beş yıllık kontratı yenilenmeyen ve Atatürk’ün ölümüyle durumu iyice belirsizliğe düşen Hilda onu yalnız bırakmayan von Mises ile ABD’nin yolunu tuttu. Fakat Kristal Gece’nin yaşandığı 10 Kasım 1938’in sonrasında göç yığınını durdurmak isteyen ABD’den vize almak kolay olmadı. Hilda kısa bir zaman geçirdiği Lizbon’da Alman pasaportu yüzünden bir keresinde kamplara gönderilme tehlikesi bile yaşadı. Sonunda Hilda Albert Einstein’ın da araya girmesiyle Pennsylvania, Bryn Mawr Kız Kolejinde ücretsiz de olsa bir iş teklifi aldı; bu ABD’ye vize anlamına geliyordu.

Hilda 1943 yılında aslında yıllardır aşık olduğu von Mises ile evlendi. Kocası Harvard Üniversitesinde iş bulmuştu fakat kendisi kocasına yakın bir iş bulamıyordu. Kocasına 18 saat uzaklıkta Wheaton College’de çalışmaya başlayan Hilda kocasını yalnızca hafta sonları görebildi. Çok başarılı bir matematikçi olmasına karşın kadın olduğu için her kapı yüzüne kapandı. 1953’te eşi vefat ettikten sonra eşinin işlerini tamamlamak üzere Harvard Üniversitesinde çalışmaya başladı. Bir yandan Wheaton’daki işini hiç bırakmayan Hilda’ya 1956’da Berlin Üniversitesi bir özür mahiyetinde fahri profesör unvanı verdi ve maaş ödemeye başladı. Hilda 1959’da emekli oldu ve 1973 yılında zatürreden hayatını kaybetti. ABD’deki üniversitelerde hiçbir zaman Almanya ve Türkiye’de elde ettiği pozisyonlara yükselemeyen Hilda’nın değeri yeterince bilinemedi.

 

 

Etiketler:

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün