Neden sürekli olmayana odaklanıp kendimizi üzüp, strese sokmayı tercih ediyoruz? Aslında bunun asıl sebebi beyniniz! Beyninizin her zaman olumsuz düşünmeye programlı olduğunu biliyor muydunuz?
Çok değil, daha bir ay önceydi. Arkadaşınızla telefonda konuşuyordunuz: “Offf!! Çok yoruldum artık. İşlerden kendime vakit ayıramıyorum. Telefonda konuşacak zaman bile bulamıyorum. Çocuğumu göremiyorum. Hayat üstüme geliyor!!”
Hatırladınız mı bu konuşmalarınızı. Çok sinirli ve stresliydiniz. İstediğiniz tek şey iki hafta evden çıkmamak ve sadece ayaklarınızı uzatmaktı.
Bakın işte geldi o günler… Korona’dan dolayı günlerdir evdeyiz. İşe gidiyorsak eğer esnek çalışma saatlerimiz var. Çocuklarımızla, ailemizle bir arada geçirebileceğimiz süresiz bir zaman var önümüzde. Ama yine mutsuzuz. Evet, artık telefonda konuşacak vaktimiz de var. Değişmeyen tek şey şikâyetlerimiz. Bu sefer de telefon konuşmalarımızın içeriği, “İşe gitmenin değerini şimdi anladım, evde gün geçmiyor, çocuklardan çok yoruldum. Okullarının açıldığı gün bayram edeceğim. Eşimle sürekli kavga ediyoruz” gibi şikâyet cümleleri oldu.
Peki, biz gerçekten ne istiyoruz? Neden sürekli olmayana odaklanıp kendimizi üzüp, strese sokmayı tercih ediyoruz? Birçoğunuzun “Ben niye kendimi üzmek isteyeyim?” dediğini duyar gibi oluyorum. Aslında haklısınız. Bunun asıl sebebi siz değilsiniz. Beyniniz! Beyninizin her zaman olumsuz düşünmeye programlı olduğunu biliyor muydunuz?
Ancak beyninizin düşünce sistemini değiştirmek sizin elinizde.
Biz beynimizden otomatik olarak geçen olumsuz düşünceleri fark edip yerine yenilerini koyabilirsek olumsuza odaklanmaktan vazgeçebiliriz. Yani düşünce sistemimizi değiştirebiliriz. Bunu size önce basit bir örnekle açıklayayım:
Yolda bir arkadaşınızla karşılaşıyorsunuz ve o size selam vermeden yanınızdan geçiyor. Ne hissedersiniz?
Öfke, üzüntü, endişe… Ya da hiçbir şey…
“Bu da beni adam yerine koymuyor!”
“Beni sevmiyor galiba…”
“Başına kötü bir şey mi gelmiş olmalı…”
Ya da görmemiştir diye düşünüp hiçbir şey hissetmeden arkadaşınızın yanından geçip gidebilirsiniz.
Gördüğünüz gibi. Aynı olay için dört farklı düşünce ve duygu ürettik. Yani bizim duygularımızı yaratan bileşen; düşüncelerimizdir. Biz düşüncelerimizi değiştirebilirsek duygularımız da değişir. Hayat hepimiz için daha güzel olur.
Bu düşünce sitemini şu an geçirdiğimiz stresli korona günlerine nasıl uyarlayabiliriz?
Evde eşiniz ve iki çocuğunuzla olduğunuzu hayal edin. Hem yemek ve temizlik yapmak hem de çocukların dersleriyle ilgilenmeniz gerekli. Çok stresli hissediyorsunuz. Burada sizi strese sokan aklınızdan geçen olumsuz düşünce ne olabilir?
Peki, yerine nasıl bir alternatif düşünce koyabilirsiniz?
Böyle düşününce stresiniz daha baş edilebilir bir hal aldı mı? Biraz da rahatlama hissettiniz mi? İşte yine aynı olaya iki farklı düşünceyle yaklaştık ve iki farklı duygu hissettik.
Günlük hayatımızda, işyerinde, okulda, evde ya da arkadaşlarımızla o kadar çok olay yaşıyoruz ki... Fark etmeden aklımızdan geçirdiğimiz olumsuz düşünceler modumuzu o kadar düşürüyor ki… Olumsuz düşüncelerimiz olumsuz duygularımızı, olumsuz duygularımız olumsuz düşüncelerimizi tetikliyor. Bir sarmala giriyoruz ve bıkıyoruz. Başka hayatlar hayal ederek bu çıkmazdan kurtulmaya çalışıyoruz. Oysa ki hayatımızda ne kadar köklü değişiklikler yaparsak yapalım nereye gidersek gidelim beynimiz de bizimle birlikte gelecek.
Yani biz düşüncelerimizi değiştirmediğimiz sürece hiçbir zaman yaşadığımız hayattan, anlarımızdan keyif alamayacağız.
Bu konu üzerinde çalışır, yazılı alıştırmalar yaparsanız üç hafta gibi kısa bir sürede beyniniz kendi kendine alternatif düşünceler üretecek ve siz çok daha iyi hissedeceksiniz.
Umarım korona stresiyle daha rahat baş edebileceğiniz, daha iyi hissedebileceğiniz bir hafta geçirirsiniz.