Onassis Foundation’da Yunan Tiyatrosu-2

Geçen hafta kaldığımız yerden devam ediyoruz ve Onassis Stegi’de sahnelenmiş bazı oyunları ele alıyoruz. Sitedeki online gösteriler uzun süreli izlenebilseler de, yeni prömiyerler geldiğinde en eskiler yayından kaldırılıyor. İzlemeye niyetlendiklerinizi bekletmeyin derim.

Erdoğan MİTRANİ Sanat
26 Mayıs 2020 Salı

Evripides’den‘Bakkhalar’          


Evripides’in ilk kez ölümünden sonra sahnelenen son tragedyası ‘Bakkhalar’diğer eserlerinden daha farklı bir bakış açısı içerir.

Konuyu kısaca toparlarsak, Genç Thebai kralı Pentheus, Tanrı Zeus’un bir ölümlü olan Semele’den olan oğlu, kuzeni Dionysos’un tanrılığını kabul etmeyerek Dionysian külte karşı çıkar. Dionysos, Kadmos’un kızlarını (Pentheus’un annesi Agave ile teyzeleri) kendilerinden geçirerek çılgına dönmüş Maenadlara dönüştürür ve bu kadınlar, kendisiyle birlikte Thebai’ye gelmiş olan “Bakkhalar”a katılırlar. Pentheus’un zincire vurdurarak hapse attırdığı Dionysos, kurtularak kralın sarayını yıkar ve onu etkisi altına alarak Bakkhalar’ın yanına sürükler. Vardıklarında Bakkhalar Pantheus’a saldırırlar ve kendinde olmayan annesi Agave farkında olmaksızın oğlunu öldürür.

Yunan vatandaşı olmanın kanunla katı şekilde sınırlandırıldığı, Yunanlıların Makedonları Dorları ve Persleri dışladıkları ve aşağıladıkları bir dönemde yazılmış olan ‘Bakkhalar’da bu tarihsel bağlamdaki, yabancı olmak, ülkeye geri dönüş yapmak, kabul görmemek, iftiranın def edilmeye çalışılması, yeni kültlere kapılmak, sürgün gitmek, yargılanmak, tanrılara karşı gelmek, Pentheus gibi genç ve deneyimsiz yöneticilerin başta olması, baskıcı yöneticiler, demagoglar, kadınların baskı altında olması, kadın gücünden çekinen bir erkek kitle, dağlarda o dönemlerde hâlâ devam eden orgialar gibi birçok temayı oyunda görmek mümkündür. Ayrıca, şairliğinin yanında her dem felsefi bir sorgulayıcılığı da olan Evripidesbu olgunluk eserinde, insanları kör inançları sorgulamaya, batıl ve mantıkdışı öğelerden arındırarak dinin gereklerini gerçek şekliyle öğrenmeye çağırır.

Aris Binaris, ‘Bakkhalar’ı2018’de Onassis Stegi ana sahnesinde dört kadın ve altı erkekten oluşan bir gurupla yönettiğinde, iki kadın koro şefinin anlatıcılığı üstlendiği, solistlerin (Dionisos, Pantheos, Agave ve Yunana Tragedyasının olmazsa olmazı Haberci) sololarını korodan ayrılmadan söylediği, bedenlerin de sözcükler kadar öne çıktığı bir tür çağcıl ritüel olarak sahneler. Bir elektrogitarın ve küçük bir bateri gurubunun zar zor işitilen vurguları, tekil ve çoğul konuşmaların lirik birer ‘recitativo’ya, bedensel devinimlerin törensel bir dansa dönüştüğü bu benzersiz gösterinin temposunu tutar.  Tragedyanın ruhuna sadık, çok başarılı bir modern yorum. 

 

 Aristofanes’den‘Kuşlar’ 

 

 

Aristofanes’in inlü komedisi‘Kuşlar’ınNikos Karathanostarafından yönetilen çağcıl yorumu, önce Antik Epidaurus tiyatrosunda sonra da Stegi’de sahnelendikten sonra dünyanın birçok ülkesinde turneye çıkmış ünlü bir prodüksiyon. Kavgasız ve rahat bir hayat sürmek için insanların dünyasını terk edip kuşlar arasında yaşamaya karar veren iki Atinalının devletsiz yaşayan kuşların dünyasına devleti uygulamaya çalışmalarıyla kuşlar dünyasını alt üst etmelerini anlatan, aradan geçen binyıllara rağmen çarpıcılığından hiçbir şey kaybetmemiş olan bu hınzır güldürü, Karathanos’un yorumunda, eleştirel dozunu da koruyarak müthiş keyifli bir cümbüşe dönüşür.

İzlerken, anılarımda yer etmiş olan Semaver Kumpanya’ın olağanüstü yorumunu anımsadım ve Çevre Tiyatrosunun mütevazı sahnesinde izlediğim o ‘Kuşlar’ın dünyayı ayağa kaldıran bu prodüksiyondan kat kat üstün olduğunu da anımsadım.

 

Efthymis Filippou’dan iki çağcıl oyun

Belki bu isim ilk kez dikkatinizi çekiyor ama1977 doğumlu Efthymis Filippou, ünlü yönetmen Yorgos Lanthimos’un her biri kült olmuş, ‘Köpek Dişi’‘Alpler’ ‘The Lobster’‘Kutsal Geyiğin Öldürülmesi’ve‘Sarayın Gözdesi’filmlerinin senaryolarını Lanthimosile beraber yazmış,  Athina Rachel Tsangari’nin ‘Chevalier’ve Babis Makridis’in ‘L’ve‘Pity’filmlerini yönetmenleriyle birlikte kaleme almış önemli bir senaryo yazarı.

Filippou’nun iki ilginç oyunu Onassis Foundationsitesinde gösterimde.

 

 Efthymis Filippou‘Emata / Kanlar’

   

 

Ünlü senaryo yazarı Efthymis Filppou’nun,RousseauLaclosve Goethe’nin mektuplaşma ile gelişen başyapıtlarını yansılayan ilk oyunu ‘Emata /Kanlar’, kırklı yaşlarında evli ve çocuklu iki yakın arkadaşın, Dimitris Kalafatis ile Yorgos Simopoulos’un 1990 ilâ 1993 yılları arasındaki yazışmalarını konu edinir.  

Dimitris Kalafatis, 1989 Temmuzunda kazara boynunu yaralar. İyileşmeyen, azdıkça gömleklerinde, yastığında, karısının ve çocuklarının üzerinde kanlı izler bırakan bu yara hakkında sevgili arkadaşı Yorgos’la yazışmaya başlar. Gündelik hayatın sıradan düşlerini, politikacıların paranoyak söylemleriyle iç içe anlatan bu tuhafla gülünç karışımı öykü, kadın yönetmen Argyro Chiotis'in sahnelemesinde kıvrak zekâlı sürreel bir punk oratoryoya dönüşür. Yönetmenin yoğun kavramsal ve soyut estetiği, anlatıya garip bir şiirsellik de katarken, Chiotis,Antik ve Çağcıl Tragedya korosu kavramını da yenilemeyi başarır. 

Heyecanların, tuhaf fantezilerin ve açığa çıkan kabullenmelerin harmanlandığı bu garip konserimtrak prodüksiyonda karakterler kendi gerçekliklerine tanık oldukça, doksanların Yunanistan’ında yaşamanın kişisel ve toplumsal travmalarıyla yüzleşirler. Tüyler ürpertici olan, açılan yaraların kapanmadığı, yaşamsal yalanların doğru kabul edildiği bu tekinsiz ve insafsız dünyanın içinde yaşayanlarca ‘normal’ ve ‘doğal’ algılanmasıdır.

Yorgos’un ilk cevabında büyük rahatlıkla dillendirdiği, ‘gergef işlemesini beceremeyen anne ile eli’ hikâyesi, kara ve karanlık bir mizahın da boyutlarını aşan, kan dondurucu ve ürkünç bir anlatıdır

Efthymis FilippouRob’

                

 

Genç Yunanlı yönetmen kuşağının hem seyirciler hem de eleştirmenler tarafından çok beğenilen yaratıcılarından Dimitris Karantzas ileEfthymis Filppou’nun ilk ortak çalışması,

Bernard-Marie Koltès’in sarsıcı oyunu ‘Roberto Zucco’yu hatırlatan bir iş.

Filippou’nun oyunu ‘Rob’da, bir seri katilden söz eder ama sahneleme, artık öldürülmüş olan bu katil için yapılmakta olan gizemli bir törene soktuğu izleyicileri hem tanık hem suç ortağına dönüştürür.
1987 Atina doğumlu Dimitris Karantzas, yönettiği oyunlarla çok sayıda yurt içi ve yurt dişi festivale katılmış, ödüller almış bir yönetmen. Benzerine rastlanmayan bir şiddet ayini olarak yönettiği Rob’da, aralarında sağ olmayanların da bulunduğu katılımcıların tanıklıklarının, anımsadıklarının, onun tarafından nasıl ve öldürüldüklerinin anlatılmasıyla Rob sanki yeniden yaşama döner. Filippou, devamlı bir lider, bir aziz, ya da bir günah keçisi yaratmaya meraklı hasta bir topluma ayna tutarken, Rob’un yeniden var ediliş amacının toplumsal bilinçaltında övülüp göklere çıkarılmak mı, yoksa terden yere vurulup yok edilmek mi olduğunu da irdeler.

 

***

 

Bir de bize dönelim: Genco Erkal

Türk tiyatrosunun en genç duayeni efsane yönetmen ve oyuncu Genco Erkal 60 yıllık tiyatro deneyiminin birbirinden önemli ürünlerini haftada bir online izlenime açıyor.

Hâlen ‘Marx’ın Dönüşü’‘Yalınayak Sokrates’‘Sivas 93’ve Aziz Nesin’den‘Nereye Gidiyoruz’ gösterimde. Bunlara Aziz Nesin’in hikâyesi ‘Hazret-i Dangalak’ın tadına doyulmaz yorumunu ve Umur Bugay’ın uyarladığı ‘Bilgi Yarışması’nı da eklersek, her biri defalarca izlenmeyi hak eden, her izlenişte farklı derinliklerin keşfedildiği bir dizi oluşturuyor. Ben bu olmazsa olmazlara ilâveten, yine Genco Erkal’ın elinden çıkma bir başka işe olağanüstü ‘Nazım’a Armağan’a kısaca değinmek istiyorum.

 

‘Nazım’a Armağan’

         

 

Türk dilinin büyük şairi Nâzım Hikmet’in doğumunun 100. yılı sebebiyle UNESCO tarafından “Nâzım Hikmet Yılı” ilan edilen 2002 yılında, İKSV’nin direktörü DikmenGürün,Genco Erkal’a 13. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nin Açılış Gösterisi olarak Nazım’la ilgili bir çalışma yapmasını teklif etmiş. Çok yoğun bir çalışma dönemine rastlasa da Genco Erkal, Nâzım Hikmet’in şiirlerinden tasarlayıp yönettiği çok özel bir gösterihazırlamış. Koreografisini Zeynep Tanbay’ın, müzik direktörlüğünü Selim Atakan’ın, kostüm tasarımını Bilge Mestçi’nin yaptığı bu sahnelemede Erkal, Nazım rolünü üstlenirken ona bir kadınlar korosu refakat etmiş. Rumeli Hisarı’nın büyüleyici atmosferinde, Metin Deniz’in nefes kesici dekorunda gerçekleşen‘Nazım’a Armağan’hem metni, hem sahnelemesi hem deYıldız KenterAyla Algan,Zeliha BerksoyJülide KuralZuhal OlcayTilbe Saran,Sema MoritzZeynep Tanbayve Işık Yenersu’dan oluşan kadınlar korosuyla gerçek bir tiyatro efsanesi. Mutlaka izlenmeli. Oyundan önce Genco Erkal’ın, gözlerini içi gülerek 82 değil de 22 yaşın heyecanıyla oyunun oluşumunu anlattığı tanıtım videosunu ve İKSV’nin ‘Şiirden Sahneye: Nazım’a Armağan’ belgeselini izlemenizi tavsiye ederim. YouTube’da “Nazım’a Armağan” diye girerseniz üçü de karşınıza çıkıyor.

Sakın kaçırmayın.

Hepinize iyi seyirler dilerim.


Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün