Tatil üzerine notlar...

Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
Yaz mevsiminin sonuna yaklaştığımız şu dönemde, tatil denildiğinde her halde çoğumuzun aklına güzel bir sahil, eğlenceli bir mekan, gezip görecek yerler geliyordur. Eğer öğrenci isek, okulların kapalı olduğu dönem, çalışıyor isek işimizden aldığımız izin süresi… İster gezip görülecek beldeler olsun, ister çalışılmayan bir dönem olsun hepimizin hatırında bir tatil anlayışı vardır. Eğer onu verimli bir şekilde değerlendirebiliyor ve de ana uğraşımıza dinlenmiş bir şekilde geri dönebiliyorsak, ne mutlu bize!
Bu yazıda tatil denilince, birkaç çağrışıma değinmek istiyorum. Üniversitede okuyan bir öğrenci olarak tatilin bana ifade ettiği çok şey var. Güneşli kumsallar kadar, tatil bana özlenilen uğraşları da hatırlatıyor. Kaldı ki, insanların kendilerine zar zor vakit ayırabildikleri bu zamanda, bir hobi edinebilmek de oldukça zor… Eğer serbest zamanlarınızda fotoğraf çekmek, resim çizmek, yazı yazmak veya gündelik hayatta yapabileceklerimizden daha kapsamlı hayalleriniz varsa, tatil bunlar için fırsattır. Ne var ki, az önce de ifade ettiğim gibi ne hayal kurmaya, ne de bir uğraş edinmeye çok az zaman olduğundan dolayı, tatil güneşli plajlardan daha fazlasını hatırlatamıyor bizlere…
Tatilin çağrıştırdıklarından biri de "güneşlenmek" Bu yaz yazacağım yazılardan birinde güneşlenmeye değineceğime dair kendime söz vermiştim. Belki kesinlikle katılmayacaksınız; ama bana göre güneşlenmek dünyadaki en sıkıcı eylemlerinden biri. Hatta bazı arkadaşlarımla sohbet ederken hayret ediyoruz; insan nasıl olur da saatlerce güneş altında yatabiliyor, diye. Güneşlenmeye niyetlendiğimiz zaman oflayıp pufladığımız yetmediği gibi, ayrıca bronzlaşamıyoruz da… İşin içindeki adalet de burada olsa gerek! Madem güneşlenmeyi sevmiyoruz, renk de değiştiremiyoruz. Güneşlenmenin keyfini veya sıkıcılığını bir kenara bırakırsak, cildimize ulaşan zararlı ışınlar da işin ayrı bir boyutunu oluşturuyor. Koruyucu faktörün yararlılığı şüpheli, güneşin D vitamini sentezindeki önemi belli… Sonuçta ben keyfinizi kaçırmayayım. Sağlıklı bir güneş banyosu ve arzu ettiğiniz renge kavuşabilmeniz dileği ile…
Tatil, özellikle yaz tatili ile hayatımızın birçok alanında bir durgunluğu da beraberinde getiriyor. "Yaz sezonu" başlığı altında işlerimizi, üretimimizi azaltıyor; verimliliğimizi düşüyoruz gibi… Elbette verimlilik adına bir ara süreci gerekebilir; ama bu insanı tembelliğe sürüklememeli… Esasında tembel olmak ve dinlenmek arasındaki fark sadece tatil için değil, insanın yaşam tarzındaki bir olgu değil midir? Zaten çalışmayı seven bir insan tatilinde dinlendiği kadar, yeni bir döneme girmenin heyecanını, diğerlerinin aksine yaşamaz mı?
Ülkemizde birçok insan için tatilin anlamı "bir yerlere gitmek"tir. Kabul ediyorum, tatil bir yere gitmektir; ama sadece tatil beldesine değil… Tatil aynı zamanda hayallere, keşiflere, yeni heyecanlara ve yeni umutlara doğru da gitmektir. Ağustos’u yarıladığımız şu günlerde, yavaş yavaş yüzümüzü Eylül’e ve sonbahara doğru çevirmeye hazırlanıyoruz. Mağazalarda "yeni sezon" başlığı altında sonbahar kıyafetleri satılmaya başlandı bile… Güzel bir tatil geçirmiş olmanız, iyi dinlenmeniz ve bu yeni gelen günleri, yüksek bir enerjiyle karşılamak ümidiyle…