Limmud`a doğru

Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Ağustos ayının ortalarına doğru, e-postalarımı kontrol ederken cemaatimizden aldığım bir e-mektup dikkatimi çekmişti. Aldığım e-mektup Kasım ayının sonlarına doğru planlanan bir etkinlik hakkındaydı, etkinliğin duyurusuydu. Öyle ki bu etkinlikte yeni bilgiler öğrenip, beklediğimizden daha fazlasını alacak, bulunduğumuz yerden bir adım öteye gidebilecektik. E-mektubun sonlarında, ayrıca biz gençlere o gün birkaç söz dile getirme, serbest bir kürsüden konuşma fırsatı sunuluyordu. Ben de meraklı bir öğrenci olarak bu etkinliğe kaydımı yaptırdım, serbest kürsü için başvurdum.
Sözünü ettiğim bu etkinliğin adını artık birçoğumuz biliyoruz: Kökeni öğrenmekten gelen, Limmud. Limmud Kültür Festivali’nin gerçekleşmesine oldukça az bir zaman kaldı. Özellikle o gün gerçekleşecek olan konuşma konularını ve konuşmacıları gördüğümde tüylerim diken diken oldu dersem, yerindedir. Birbirinden değerli isimler… Harikulade bir program… Ardından dönüp kendime baktığımda içime tatlı bir sıkıntı doğdu, şöyle bir yutkundum. O gün kısa bir süre içinde olsa, sözünü edeceğim birkaç cümle var. Bu festivalin en genç katılımcıları olarak, elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışmalıyız. Limmud, cemaatimizin son dönem içinde düzenlediği en güzel etkinliklerden biri bana göre…
***
Konuşma sunumum bir yanda dursun, bu aralar derin derin düşünüyorum. Son birkaç yıldır, belirli konular etrafından birçok kitap okudum ve deneme yazdım. Özellikle "insan" adı altında, birçok genelleme yaptım, yapıyorum, yapmaya çalışıyorum. Kendimi, çevremi ve çevreyi bir yerlere oturtmaya çalışıyorum. Çalışmasına çalışıyorum da, gerçekten bir sonuca varılabilir mi? Okuduklarım ve söyleyebildiklerim oldukça az, kimi zaman bu koca yolda o kadar küçük adımlar ki… Aslında hep söyledikleri gibi, bu sorgulama yaşadıkça sürecek… Yine de gecenin bir yarısı insan "Aslında ben kimim ki?" demekten kendisini alıkoyamıyor. Buradaki "ben kimimden" kastettiğim evren içinde bir kum tanesinden daha küçük olmak değil, o küçücük tanelerin içinde bile daha küçük olmak… Yâni, sadece biraz okumaya biraz yazmaya ilgili, sıradan bir öğrenci olmak… Ardından dönüp yapmayı planladığım konuşmama bakıyorum ve kendi kendime gülüyorum… Büyüklerimiz ne de güzel söylemişler, "Sen daha küçüksün, aklın ermez" diye. Ya hep küçük kalacağız ya da büyüsek bile aklımız ermeyecek… Kim bilir?...
"Ben kimim ki?" şeklinde başlayan içsel tartışmama, bir başka açı getiriyorum. Saatler, günler ve zaman geçiveriyor. Bir şekilde yaşıyoruz ve her zaman yapılacak çok iş vardır. Gezilecek yerler, okunacak kitaplar ve de yazılacak metinler… Devinim sürüyor… Birçok insana göre daha şanslı yerlerdeyiz, imkânlarımız var, sizden beklenilenler var ve de bir kendini "ifade etme" arzusu hissediyor insan…  Bu noktada işte bir gazete köşesi, işte bir konuşma şansı… Bu dünyada bir şekilde bir taneyiz ve varlık sebebimizle birlikte beyaz sayfalar doldurulmak üzere bizleri bekliyor… Bu sayfalara da yazabildiğimiz kadar yazmak gerek galiba; çünkü her koşulda zaman geçiveriyor…
Yazımı okuduğunuz için teşekkür ediyorum. Çoğu zaman olduğu gibi kavramsal bir tartışmayı ucundan da olsa döküverdim bu haftaki köşeme… Soruyorum kendime bir kez daha: "Ben kimim ki, böyle teorik konuları tartışıyorum?" Diğer yandan da bu yazı burada olmasa bir başkası mutlaka olacaktır. O zaman elimizde fırsat varken, yaratmaya çalışalım…
***
Limmud’da görüşebilmek dileğiyle…