Sevgililer Günü yaklaşirken...

Ester YANNİER Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Evlilik gerçekten zor zanaat, iki farklı evden-  bazen kardeşler bile benzeşemeyebiliyorken  – iki farklı yaradılışlı  kişinin ortak yönlerinin ağır basması ve bunların aşkla harmanlanması sonucunda birlikte yaşama, ortak bir yaşam  kararı…
Nişanlanarak  evliliğin ilk adımı atan ancak henüz adının açıklanmasını istemeyen  "ekonomist Şalomdaşıma" mutluluklar diledikten sonra geçenlerde elime geçen  öyküyü, aşklarının kahve çekirdekleri gibi hep taze kalması dileklerimle tüm birbirlerine aşk ve şefkatle sevenlere sunuyorum.

Aşkı kahve çekirdekleri gibi taze tutmak…
Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde bulunuyormuş. " son tavsiyemi mutfakta vermek istiyorum" demiş, mutfağı ve yemek yapmayı bilmeyen oğlu ile mutfağa gitmişler.
Baba ocağa aynı büyüklükte üç kap koymuş, içlerini suyla doldurup, üçünün de altını yakmış. "şimdi istediğim her şeyden iki tane vereceksin" demiş. Sırayla havuç, yumurta ve kavrulmamış kahve çekirdeği istemiş. Adam havuçları bir kaba, yumurtaları ikinci kaba, kahve çekirdeklerini üçüncü kaba koymuş ve yirmi dakika süreyle hepsini kaynatmış.
Daha sonra kapları ateşten alarak sofraya çağırmış oğlunu, kaplardakileri birer tabağa özenle yerleştirip oğluna ne gördüğünü sormuş. Oğlu: " havuçlar haşlandıkça aslını kaybedip yumuşamış, yumurtalar görünüşte baştaki gibi sert duruyorlar ama içleri katılaşmış. Kahve taneleri ise olduğu gibi duruyor, başta neyseler sonunda da öyleler…"
Baba : " evlilikte aşk ve şefkat birlikte olmalıdır. Aşksız bir evlilikte her eş şu gördüğün havuçlar gibi birbirlerini tüketirler, eskitirler ,pörsütürler. Şefkatsiz bir evlilikte ise eşler birbirlerine ne kadar tahammül etseler de, şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe katılaşırlar, birbirlerinden uzaklaşırlar.  Aşkın da, şefkatin de olduğu bir evlilikte ise şartlar ne olursa olsun, eşler tıpkı şu kahve taneleri gibi birbirlerinin yanında kalırlar, kendi kişilikleri kaybetmezler. Kahve tanelerinin tekrar kaynatılmaya hazır oldukları gibi, onlar da birbirleriyle baş başa uzun yıllar geçirmeye isteklidirler" açıklamasında bulunmuş.
Oğlu bu dersten tatmin olmuşa benziyordu. "Asıl ders bu değil!" dedi baba. Oğlunun elinden tuttu, ocağın üzerinde bıraktığı kapların içinde kalan suları gösterdi. " havuçlardan ve yumurtalardan arta kalan suya bak. İkisinde de bir tat yok". Kahve çekirdeklerini çıkardığı kaptaki suyu yavaşça bir fincana boşalttı.  Mis gibi taze kahve kokuyordu. Fincanı oğluna uzattı: "İçmek istersin herhalde" dedi. Oğlu kahvesini yudumlarken konuşmasını sürdürdü. " kahve çekirdekleri gibi birbirlerini tüketmeyen eşlerin paylaştığı yuva da işte böyle olur. Mis gibi temiz ve huzur verici. Herkesin fincana koyup yudumlayacağı taze kahve gibi… Çünkü onlar birbirlerini harcamayarak, birbirlerine aşkla ve şefkatle davranarak hayata kendi tatlarını, kokularını ve renklerini katmayı başarırlar".  Yüreğinde sevgi barındıran herkesin "sevgiler günü"nü kutlarım.

Not: Sevginin bir örneği de gönüllü çalışanlardır. Bu bağlamda geçen Çarşamba günü Or-Ahayim Pembe Meleklerinin gerçekleştirdikleri
dayanışma günü için teşekkür ediyorum. Konuyla ilgili yazıya önümüzdeki
hafta yer vereceğiz.

Derler ki,
Sevgi açlıktan değil, hazımsızlıktan ölür.