Bilmiyorum, diyebilmek!

Avram VENTURA Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Suzuki’ye, ilk kuraldan söz etmesine karşın, yine de bunun ne olduğunu bilmediği söylendiğinde şu yanıtı vermiş:
-"Bilmiyorum" ilk kuraldır.
Eskiden "bilmiyorum" demek ne kadar gücüme giderdi. Sanki her şeyi bilmem, her soruya bir yanıt vermem gerekirmiş gibi; oysa bilgi okyanusunun sonsuzluğu içinde, benim belleğimde kalmış kırıntıların, her soruya bir yanıt getiremeyeceği kuşkusuzdur. Hele yaşım ilerledikçe, kendi payıma hem bunun daha çok bilincinde oluyor, hem de bilmemenin tedirginliği, bende daha az sorun yaratıyor. Ayrıca belleğimin beni her zaman yanıltabileceği gerçeği, belki de kuşkusu, bu konuda daha rahat olmamı sağlıyor.
Tüm olumsuzlukları yanında, bu kuşkunun bir olumlu yanı da var: Bildiklerimin doğruluğunu denetlemek için sürekli bir kaynağa başvurmam nedeniyle, yazarken yapabileceğim kimi hataların azaldığını sanıyorum. Önemli olan, her şeyi bilmekten çok, neyi nerede bulabileceğimizi bilmektedir, diye düşünüyorum. Bu şekilde en kısa zamanda eksikliklerimizi tamamlayabilir, bilemediğimiz soruların yanıtlarını bulabiliriz.
Bilmek ya da bilmemek üstüne düşünürken, ünlü düşünür Sokrates geliyor aklıma.
Onu, çağının diğer düşünürlerden önemli ve farklı kılan nedir? 
Sokrates, bir söyleşisinde bunu çok araştırdığını söyledikten sonra, kendisinin başkalarıyla olan bilgelik farkını açık olarak ortaya koyuyor:
Bildiğimi bildiğim kadar, bilmediğimi de biliyorum!
Ünlü düşünürün vardığı bu sonuç ne denli yalın görünse de, kendi sınırlarımız içinde değerlendirdiğimizde, bunun nasıl bir bilgeliği barındırdığını ve ne kadar önemli olduğunu anlayabiliriz. Birçoğumuz her şeyi bildiğimizi sanıp aslında yetersizliğimizin bilincinde değilken, kimimiz de bildiklerimizi açığa vurmakta zorlanıyoruz. Hele varsıllıkları ya da her nasılsa elde ettiği sıfatlarıyla, kendini toplumun belirli kesimlerinde görenler için "bilmiyorum" demek, bir eksiklik gibi algılanabiliyor.
Tutkunu değilsem de, televizyonların bilgi yarışma programlarını izlerken, kimi sorular karşısında yarışmacılar kadar kararsız kaldığım zamanlar oluyor. Çoğu kez, en güç olanlarının yanıtlarını verebilirken, sıradan kimi soruları bilemiyorum. Doğaldır da. İlgi alanlarımın içine girenler, yanıtlanması çok kolay olurken, bir ilkokul çocuğunun bildiği sıradan bir konunun, benim için bir anlamı olmayabilir.
Suzuki’nin dile getirdiği gibi, "bilmiyorum" demek, öğrenmeye başlamanın ilk kuralıdır ki, bunun da bir yaşı yok. Bu konuda, ömrümüz boyunca kendimizi bir başlama noktasında bulmamız her zaman olasıdır.
Ömer Hayyam’ın bir dörtlüğüyle sözlerimizi noktalayalım:
Dedim; artık bilgiden yana eksiğim yok
Her sırrına şu dünyanın ermişim az çok...
Derken aklım geldi başıma, bir de baktım:
Ömrüm gelip geçmiş, hiçbir şey bildiğim yok.