Yetişkinler ve gençler

Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Son zamanlarda, özellikle cemaatimizdeki "yetişkin" bireyler ve genç dostlarım üzerine düşünüyorum. Toplumsal iletişimin sonucu olarak, aramızda bir etkileşim var… Bu yazıyı kaleme almamın nedeni, biraz da bu etkileşimlerin izini sürmek; gözlemlerimi sizinle paylaşmak.
Ben 1984 doğumluyum ve ’84 kuşağından birçok arkadaşım bu sene üniversiteden mezun olmak üzere… İş hayatı başta olmak üzere, artık fazlasıyla cemaatimiz olsun, toplumun değişik kesimleri olsun, çeşitli bireylerle karşılaşıyoruz, karşılaşacağız. Söz konusu gençliğin, ergenliğin heyecanı ile örülü, büyüklerimizle olan kuşak çatışmaları da değil artık. Daha ciddi, daha sarsıcı bir karşılaşma söz konusu… Biz gençler hayat sahnesinde somut eserler ortaya koymaya başlıyoruz. Büyüklerimiz, onlu yaşlarımızdayken kimi zaman "sen artık büyüdün" kimi zamansa "senin daha büyümen lâzım" derlerdi bize… Şimdi bu cümlelerin dengesi, fazlasıyla değişiyor...
Yetişkinlere bakıyorum; daha doğrusu bir genç olarak onlar dikkatimi çekiyor. Örneğin e-gruplar… Okurlarımızdan bir kısmı internetteki e-grupları bilir; bilmeyenlerin ise kaybettikleri bir şey olmadığını tüm samimiyetle söyleyebilirim; çünkü durum oldukça komik… Kimseler atıfta bulunacak değilim; fakat "yetişkinlerin" alınganlıkları, tartışmaları, ortaya düşüncelerini koyuş tarzları bir başka bu gruplarda… Ya açıkça tartışmayı, konuşmayı bilemiyorlar ya da toplumumuzdan değerli bir ismin benle paylaştığı üzere, yetişkinlerin düşünme biçiminin yaş ortalaması 90’ın üzerinde… Elbette e-gruplar işin sadece bir yönü… Gündelik hayata bakıyorum; orada da kimi zaman benzer durumları yaşıyoruz.
Dostlarıma, genç kuşağıma baktığımda ise, iki tablo gözüme çarpıyor. Birincisi aşırı tüketim ve bireyci-kapitalist dünyanın kurbanı olmakta olan arkadaşlarım… Bu konu üzerine daha önceki yazılarımda çok tartıştığım için, sadece başlık olarak geçmek istiyorum… İkinci tablo, yani az önce de yazdığı gibi, "hayat sahnesinde eserlerini ortaya koymaya başlayan" gençler dikkati çekmekte… Örneğin, liseden bu yana tanıdığım Ferit Kohen, "Hayat Treni" oyunuyla, son derece başarılı oldu ilk tiyatro yönetmenliğinde… Engin Maçoro ve Berke Debensason, geçen sene "Alu񮖥" Mimarlık Öğrenci Tasarım Yarışması’nda mansiyon aldı! Yine birçok arkadaşım gazetemize katıldı, yaşam dergimiz yayınlandı… Ulus Özel Musevi Lisesi’nden bu sene mezun olan Rudi Maça, iki sene üst üste TÜBİTAK’ın düzenlediği proje yarışmalarından ödül kazandı, ülkemizi Rusya’da temsil etti. David Romano’nun başkanlığını üstlendiği Arkadaşlık Yurdu Derneği, gençliği birçok alanda birleştiren bir platform oluşturdu. Örnekleri daha da çoğaltmak mümkün…
Yazının sonuna gelirken, her şeye rağmen aradaki farklılığın bizleri ayıran veya bölen bir şey olmadığını bildiğimi belirtmek isterim. İnsanlar yaşlandıkça, hayatta gerçekleştirebildiklerinin doğrultusunda gençlere ve onların başarılarına karşılık birtakım duygular geliştirirler. Bu psikolojik bir gerçek. Arada olumsuz duygular gelişiyor, birtakım çatışmalar yaşanıyorsa bunu anlamak elbette mümkün… Buna karşılık değişen bir zamanda yeni dönemin mirasçıları olarak ne kadar başarılı olursak, bu büyüklerimize huzur ve mutluluk vermeli… Aramızda güçlü bir bağ var ve toplum portresine genel olarak baktığımızda, biz gençler bugünümüzü size borçluyuz ve ne olursa olsun her zaman sizlerin evlâdıyız…