Cumhuriyet, emanetimizdir

Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
İlkokul veya lise yıllarında Anıtkabir’i ziyaret etmeye hiç şansım olmadı. Bu hafta sonu bir vesileyle Ankara’daydım. Uçaktan inip otele yerleştiğim gibi tuttum Anıtkabir’in yolunu; Ata’mızın huzuruna çıktım. Yazın yüzünü sonbahara çevirdiği Eylül’ün ilk gününde, Beşevler’de Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi’ni yürüyerek vardım Anıtkabir’e... Ata’mıza giden yolu izledim ve gökte ihtişamla dalgalanan Türk Bayrağı’nın derinliğini düşündüm. İçimi bir hüzün kapladı Anıtkabir’in merdivenlerini tırmanırken…
Eğer ilkokul zamanında gitmiş olsaydım, bu ziyaretim ki gibi bir duygu yoğunluğu yaşar mıydım; bilemiyorum. Özellikle lise mezuniyetinin ardından edindiğim şu kısacık hayat birikimimle çok farklı bir bilinçle görünüyor gittiğim müzeler ve anıtlar… Zamanla belli bir duyarlılık kazanıyoruz ve böylelikle birtakım anlamlar daha iyi yerini buluyor benliklerimizde… 
***
Atatürk çok büyük bir insan… Ona bir toplum olarak Cumhuriyet’i borçluyuz. Ben ve benim genç kuşağım “savaş” nedir bilemeyiz; ancak okuduklarımızdan öğreniyoruz bu vatanın nasıl savaşlar verilerek kurulduğunu, ayakta kaldığını… Bugün de birtakım bedeller ödeniyor, mücadele belli alanlarda hâlâ sürüyor. Bu emanete sahip çıkmanın tek yolu ise okumak, öğrenmek, kendimizi yetiştirmek ve bu ülkenin ilerlemesi adına çalışmaktan geçiyor…
***
Bu yazıda ne kadar yeri vardır, tartışılır, fakat yine de, çağrıştığı üzere,“kimlik” kavramını da değinmek istiyorum. Ne de olsa şu son zamanlarda duyduk Türkiyelilik, alt kimlik, üst kimlik gibi kavramları…
İsmim David, dinim Yahudilik, hüviyetim T.C ve çeşitli zamanlarda, “kimlik” kavramı ile yüzleşti(rildi)m. Kimileri sanki kasten dile getiriyor bu konuları…
Sonunda neye inandığımı da keşfettim bu arada: İnsanlığa ve insan olmaya!… Hepimiz etten, kemikten ve ruhtan oluşan varlıklarız; bir yanıyla beynimiz ve belleğimiz boş bir levha gibi doğduğumuzda; masum bebekleriz…
Bir bebeğin gelişip büyümesi, birey olması ise hakikaten çok ilginç bir konu… Doğru bir felsefeyle yetişmek… “Doğru” felsefe nedir? İnsan olmanın “kötü” yanlarını doğamızda barındırmamıza rağmen, ezilmeden, ezmeden, insanlığı hissederek bir bireyin yetişmesi bu arayışta ilk aklımıza gelenler değil midir?
***
Türkiye!
Doğup-büyüdüğüm, sevdiğim-sevildiğim, okuduğum-okumakta olduğum ve çalışmak istediğim…
Biliyorum zaman zaman engellerle karşılaşıyoruz… Verilecek bir mücadele, değişecek anlayışlar hep oluyor… Bir “emanet” verildi biz gençliğe… Buradayım, burada olmak istiyorum ve çabalayacağım! Hep bir birlikte çabalamalıyız. Ta ki yurtta ve dünyada barışı sağlayana, çağdaş medeniyet seviyesini en üst düzeye taşıyana dek…