Söz ve büyü

Avram VENTURA Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
Eski çağ şiirlerinin toplandığı seçkiyi okurken, bir Eskimo şiiri ilgimi çekti: Sözün Büyüsü. Birlikte okuyalım:
“Zamanın ta başlangıcında / İnsanlarla hayvanlar paylaşırken yeryüzünü / İnsan isterse hayvan olabilirmiş,/ hayvan isterse insan./ kimi vakit insanlar varmış,/ kimi vakit hayvanlar; ama ayrım yokmuş./ Aynı dili konuşurlarmış./ Söz büyüymüş o zamanlar;/ İnsan ruhunun güçleri varmış, / rasgele söylenen bir söz / garip sonuçlar doğurur, / canlanırmış o anda.”
İnsanın mı sözü, sözün mü insanı yarattığını bilmesek de, insanoğlunun daha bilinçlendiği anda sözün gücünü öğrendiğini, her toplulukta bunu bilenlerin en etkili konuma yükseldiklerini söyleyebiliriz.
Yuhanna İncil’i, “Önce söz vardı” diyerek, “söz”ü Tanrı ile özdeşleştirir. Kutsal kitapların ışığı altında konuştuğumuzda, kuşku yok ki inanç etmeni öne çıkacak, aynı doğrultuda düşünmeyi sürdüreceğiz. Yoksa önce suskunluk mu vardı, söz ondan sonra mı ortaya çıktı gibi sorular, bu kitaba bağlı kişiyi, inancını sorgular duruma sokabilir.
Söz aklın güdümünde olduğunda, bireyleri olduğu kadar bütün bir toplumu eyleme geçirtebilir, savaşı kışkırtabilir, barış ve mutluluğu sağlayabilir, sevgi ateşini yakabilir, nefreti körükleyebilir, bir insanı öldürebilir, yeni baştan yaratabilir... Bu gücün boyutlarını kestirmemiz olanaksız.
Aşkenaz folklorunda yer alan Golem söylencesini anımsayalım. Rav Yuda Löw, Tanrı’nın adlarını kullanarak, bir başka deyişle sözü eyleme geçirerek, balçıktan bir robot insan yaratmayı başarmış. Löw, bir süre sonra bu canlıyı yönetemeyince, onu öldürmek zorunda kalmış. Golem, her ne denli bir söylenceye dayansa da, sözün gücünü göstermesi bakımından güzel bir örnek sayılabilir.
Sözün kutsal konumu bir yana, günlük yaşam içindeki etkilerini göz önüne aldığımızda, duygu ve düşüncelerimizi nasıl yönlendirebileceğini görüyoruz. Bir söz, ateş gibi hem ısıtabilir, hem de yakabilir; su gibi hem hayat verebilir, hem de boğabilir... Bu yüzden dile egemenliğin, bir sanat olduğunu söyleyebiliriz.
Bir atasözü, yürekten çıkan sözlerin yine yüreğe, ağızdan çıkanların ise kulaktan öteye gidemeyeceğini söyler.
Akıllı liderler için sözün ne denli etkili bir güç olduğunu söylemeye gerek yok. Onlar, çok büyük kitleleri sözleriyle eyleme geçirebilmiş, tarihin akışını istedikleri doğrultuda değiştirebilmişlerdir. Din önderleri, devlet adamları, komutanlar ve düşünürler içinde, bu özellikleri taşıyanları anımsadığımızda, onları bu noktaya getiren gücün kaynağını daha iyi anlayabiliriz.
Bir Eskimo şairi, sözün büyü olduğunu söylerken, yalnızca bir sanatçı değil, insanın var oluşundan bu yana, sözde gördüğü gücün bir yansıtıcısı olarak, bunu dile getirmiştir.
Şairi de büyücü olarak nitelendirmiyorlar mı?..