Yahudiler ve önyargilar

Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

İsrail-Lübnan Savaşı’nın gölgesinde ister-istemez Türk Yahudi Cemaati olarak gelişmelerden etkilendik, etkilenmeye devam ediyoruz. Savaşın “getirileri” gerek toplumsal gerekse bireysel bazda birçok insanı etkiliyor. Türk Yahudileri olarak birtakım etkilere maruz kalmamızın siyaset dışında uzun vadeli birtakım temellere dayandığını düşünüyorum. Türk toplumunun Yahudiliği ve Yahudi insanını ne kadar tanıdığı, üzerine düşülmeye değer bir konu ve tanınma oranımızdan bağımsız olarak birçok olumsuzlukla karşılaştığımız bir gerçek. Başta eğitim düzeyleri, kültürel gelişimleri doğrultusunda toplumun çeşitli kesimlerinden bireyler Yahudiliğe dair bir yargı geliştiriyor. Aslında gelişen yargı, daha çok bir “önyargı” olma niteliğinde; çünkü Yahudi insanın az tanındığı kanaatindeyim. Sonuç olarak kimi zaman olumlu; fakat çoğu zaman olumsuz yaklaşımlarla karşılaşıyoruz.

Öncelikle olumlu önyargıları ele almak istiyorum. Aklıma ilk gelenler farklı bir dine merak, değişik kültürleri tanıma çabası ve uzun yıllar süren Osmanlı himâyesindeki barışsever dünyadan kalan dostane bir yaklaşım… Aydın ve insanlığı kucaklamaya yönelik bir düşünce tarzıyla Yahudi insanını önce bir insan olarak görme, dinleri doğru ve iyi olan değerler adına yorumlama çabası ve herhangi bir Yahudi’nin yaptığı, yapacağı hataları veya toplumun düzenini bozmayan fakat dikkat çeken kimi özellikleri (tutumluk, din-içi evlilik…) “insancıl” bir şekilde değerlendirebilmek… Önyargılı yaklaşımların bir dostluğa dönüşmesinin, dinlerin ve medeniyetlerin yaklaşmasının, bireylerin Yahudi dinini tanımasının böylesi karşılıklı bir samimiyet ve iyi niyetle olacağına inanıyorum. Merak edenler en basitinden gazetemizi rahatlıkla takip edebilir, iletişime geçebilir, internetten veya yayınevimizden kitaplar edinebilir, ediniyor da.

İkinci olarak toplumdaki olumsuz önyargıları düşünelim. “Yahudi kimdir?” Bu soruya verilmiş nice hakareti içeren kelimeleri, cümleleri, yazıları ve hatta kitapları biliyoruz. Dünya bir soykırıma şahit oldu ki soykırım çoğu zaman dile getirdiğimiz ve gelecekte de tartışmamız gerektiğine inandığım bir konu. İsrail bir Yahudi devletidir; ama tüm Yahudiler İsrail ve İsrail’in politikalarıyla ilişkilendirmek ne kadar doğru bir yaklaşımdır? Amerika’nın Afganistan’ı işgâl ettiği dönemde bombalanan iki sinagogumuzun psikolojik etkileri cemaat olarak hâlâ üzerimizde… Birçoğumuz ciddî bir korku duyuyoruz. Daha geçtiğimiz ay “The Economist (Ekonomist)” dergisi Türkiye’de antisemitizmin yükseldiğini yazdı… Olumsuz önyargılarla kuşatılmış ve baştan bir “insan” olduğunu göz ardı ederek Yahudiler’e not veren bir kesim eğer varsa, bu endişe verici değil midir?

Olumlu ve olumsuz önyargılar bu kadar kutuplara ayırmayalım ve üçüncü bir bireyi daha tanımlamaya çalışalım. Yahudiler hakkında iyi ve kötü cümleler duymuş; ama onlarla henüz karşılaşmamış, sorarsanız belki o anda ilk defa Yahudiler üzerine düşünecek bireyler… İşi gereği birkaç Yahudi tanımış ama “şüpheleri” olan bireyler… “Bana dokunmayan bin yıl yaşasın” diyen be geriye kalan insanları, değerleri göz ardı eden bireyler… Tüm bu saydığım özelliklere sahip kişiler, çeşitli kesimlerde görülebilir.

Günümüzde toplumun biz Türk Yahudilerine bakış açısı nasıl? Size sorsalar, merak etseler Yahudi insanını nasıl tanımlardınız? Kendimizi bireysel ve toplumsal olarak anlatmalı mıyız? Sadece antisemit gelişmelerle mi mücadele etmeli yoksa “kültürel değerler” başlığı altında ne gibi çalışmalar yapılabilir?

Gelecekte de, tıpkı dün ve bugün de olduğu gibi olumlu ve olumsuz (ön)yargılarla karşılaşacağız. Tahmin ediyorum ki küreselleşmekte olan dünyamızda toplumlar ve kültürler arası iletişim artacak. Artan iletişime karşılık dini temel alan siyasî yaklaşımlar, sürtüşmeler ve hatta savaşlar yaşanabilir mi? Temennimiz yaşanmaması ve önyargıların laikliğe, insanlığa katkıda bulunabilmesi…

perspektif@salom.com.tr