Nabukadnezar`dan Ahmedinecad`a

Marsel RUSSO Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
Geçtiğimiz hafta başı Tahran, Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ın çağrısı ile düzenlenen “Holokost – Evrensel Vizyon” başlıklı konferansa ev sahipliği yaptı. Dünyanın birçok ülkesinden buraya toplanan Holokost inkârcıları, II. Dünya Savaşı esnasında yaşanan insanlık trajedisinin şiddetini tartışmaya açarak, bundan çıkarılması gereken dersleri sulandıracak bir zemin oluşturdular…
İsrail devletini haritadan silmek gibi, tarihin hiç de yabancısı olmadığı bir misyonu kendisine layık gören Ahmedinecad’ın amacı  Ortadoğuda’ki Yahudi varlığının temelini sarsmak… İsrail devletinin meşruiyet zeminini Holokost’a dayandırmak ve böylece Nazi rejimi esnasında yok edilen 6 milyon insanın ve Yahudi değerlerinin üzerinden siyaset yapmak: İsrail devletinin üzerinde kurulduğu toprakların, kendilerini yok eden Avrupa tarafından Yahudilere bir sus payı olarak verildiğini ve bunun olayla hiçbir ilgisi olmayan bölge Arap toplumlarının hilafına yapıldığını göstermek…
Tarihçilerin “Verimli Hilâl” olarak adlandırdıkları yayın ortasında yer alan ve Tora’da “Süt ve Bal Ülkesi” olarak adlandırılan bölgede çağlar boyunca gözlenenler, günümüz antisemit söyleminin nerelere dayandığını gösteriyor aslında.
Babil kralı Nabukadnezar’ın orduları Kudüs’ü işgâl edip büyük tapınak Beit Hamigdaşı yaktığında amaç, dönemin Tek Tanrılı, tek dini Yahudiliği ve değerlerini yok etmekti…
“Babil nehirlerinin kıyısına oturduk ve Sion’u hatırladığımızda ağladık… Bize acı çektirenler bizden şenlik istediler… Tanrı’nın şarkısını yabancı topraklarda nasıl söyleyebiliriz? Eğer seni unutursam Ey Kudüs, sağ elim hünerini unutsun. Eğer seni anmazsam, eğer Kudüs’ü en büyük sevincimin üstünde tutmazsam, dilim damağıma yapışsın…” (Mezmurlar: 137:1Lj) 
Daha sonraları, Selevki Kralı Antiyohus’un Yahudiliği yasaklayan baskıları söz konusu olur.
İbranice yasaklanır, Tora’nın ve dinin önemli temellerinden Şabat ile sünnetin uygulanmasına kısıtlamalar getirilir. Bu duruma karşı, Yehuda Makabi’nin başlattığı isyan, Yunan zulmüne bir yanıt teşkil eder.
Titus komutasındaki Roma ordularının Kudüs’ü ele geçirip Yahudileri mecburi göçe zorlamaları, daha sonraki dönemlerde, İspanya’da görülen engizisyonlar, Rus steplerinde tanık olunan onlarca pogrom ve nihayet Holokost ve Yahudi kimliğinin toptan yok edilmesi arzusu tarihin derinliklerinden bize dersler vermektedir.
Bu anlamda bakacak olursak, Nabukadnezar’dan Ahmedinecad’a pek bir şeyin değişmemiş olduğunu görüyoruz. İran cumhurbaşkanının İsrail’e karşı olması, Tahran’ın bölgede İsrail’i  düşman olarak görmesi, ulusal çıkarlar açısından şaşırılacak bir durum değildir.
Bu aşamada, üzerinde durulması gereken kamuoyuna aktarılan söylemin satırbaşlarıdır: İsrail’i haritadan silmekle başlayan, burada yaşayan Yahudileri geldikleri yerlere – Avrupa’ya – göndermekle devam eden ve Holokostu bir efsane olarak niteleme seviyesine ulaşan bir nefretin tüm Yahudilik ve insanlık için nasıl tehlikeler arz ettiğini anlamak için geriye bakmak ve ders almak yeter.
Konferans toplanırken batı dünyasının, Holokost’un tartışılmasını ve inkâr edilmesini suç sayan yasağı hedef alındı. Cumhurbaşkanı Ahmedinecad açış konuşmasında bu yasaktan dolayı konuyla ilgili araştırma yapamayan tarihçi ve sosyologların Tahran’da çalışmalarını sergileyebilecekleri bir ortam bulduklarını ifade etti. Oysa bu yasa, olaylara art niyetle bakan, Holokost’un sonuçlarını çarpıtma sevdalısı olanların durdurulmasını hedefliyor… Bu şekilde insanlığın tekrar ırkçı çizgiye gelmesi ve benzer hatalara düşmemesi temenni edilebilir.