Hrant Dink`e suikast ve çağriştirdiklari

Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
Cuma öğleden sonrası eve dönüp haberleri açtığımda, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’e düzenlenen suikastı öğrendiğimde irkildim ve çok üzüldüm. O dakikadan beri gelişmeleri takip ediyorum ve olan biteni anlamlandırmaya çalışıyorum. Anlamaya çalışmaksa üzüntümü azaltamıyor; geleceğe dâir kaygılarımı arttırıyor, yaşadığımız dünyayı daha da karmaşık kılıyor.
Suikastın çağrışım yarattığı birçok yön var. İlki Hrant Dink, taşıdığı tüm kimliklerinden önce bir insandı ve hiçbir neden bir cinayeti meşru kılamaz. Hele hele bir insanı taşıdığı düşüncelerinden dolayı öldürmeye kalmak, kelimelere sığdırılamayacak kadar barbar bir yaklaşım. Hrant Dink bir yazardı. Pekâlâ “düşünce özgürlüğü”  ve dile getirilen düşüncelere karşı yaklaşımlar apayrı bir tartışma alanı; ama çağdaş medeniyet seviyesine kavuşma özleminde olan hiçbir ülke, topluluk, insan için cinayet söz konusu olmamalıdır. Kalem kılıçtan keskin olabilir; ama kaleme yine kalem karşılık verebilmelidir. Eğer şiddet söz konusuysa, onu doğuran bir patoloji ve psiko-sosyo-kültürel etkenler araştırılmalı, anlaşılmalıdır.
Suikastın beni etkileyen bir başka yönü, Hrant Dink'in de bir azınlık cemaati mensubu olmasıydı. Peki, kimdir azınlık? Demokratik bir ülkede, çoğunlukla birlikte, haklarının korunduğu bir topluluk mu? Kültürel bir zenginlik mi? Çatlak bir ses veya farklılıklarının parmakla gösterildiği bir yabancı mı? Siz nasıl tanımlardınız azınlığı? Hrant Dink, tartışmaya açık cümleleriyle de gündeme gelmiş olabilirdi; ama bu azınlık ve toplum genelinin ilişkilerine mâl edilmemelidir. Elbette yaşanmış bir tarih ve bu tarihe dayalı olaylar zinciri üzerine kuruluyor birtakım motivasyonlar ama unutmamalıyız ki, geleceği oluşturmak bizlerin elinde. Karşılıklı iletişimi pekiştirmek ve zorlukları aşabilmek de. Hataların yapılması, yanlış anlaşılmaların olması normâl kabûl edilmeli ama yanlışların devam ettirilmesi, cinayet gibi eylemlere dönüştürülmesi bize çok daha derin bir mesajı vermeli. Samimiyetimiz, isteğimiz, niyetimiz üzerine yeniden düşünmek ve adımları ona göre atabilmek.
Cumartesi gecesi, cinayet zanlısı yakalandı; 16–17 yaşlarında bir delikanlı. Cinayeti işlemesinin nedeni, Hrant Dink'in “Türklüğe hakaret etme” davasındaki sözleriyle açıklıyor. Bu kadar basit mi? Arkasında birileri var mı? Tüm cinayet nasıl plânlandı? Birtakım yanıtları hep birlikte öğreneceğiz. Her hâlükarda öğrendiklerimiz, cinayetin aydınlatılmasından çok daha fazlasına işaret etmeli! Toplumun olayları nasıl algıladığını, gençlere verilen eğitimi, medyanın görev ve etki alanını, düşünce özgürlüğünü, kimlik bilincini... Her biri apayrı bir başlık ve hepsinin üzerinde çalışılması gerekiyor.
Hrant Dink'in ailesine, Agos Gazetesi çalışanlarına, Ermeni Cemaati’ne ve ülkemize başsağlığı diliyorum. Kötü oldu, yazık oldu, hâince ve barbarca oldu, biliyorum. Bildiklerimiz bize kayıplarımızı geri getirmeyecek de... Öte yandan, umudum ve çalışmam yarın için... Yanlış anlaşılmaların, geçmişin, kötülüklerin zincirlerini bir şekilde kıracağız; ancak böylelikle suikasta kurban giden nice aydınlarımız, Hrant Dink ve bizler yaşayacağız!