Holokost`u öğrenmenin anlami

Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Nisan ayında yayınladığımız Holokost ekimizde Metin Delevi, “Holokost inkârı üzerine bir inceleme” başlıklı yazıyı kaleme almıştı. Yazı, bu konuda öne sürülen savları inceleyen, Türkçe dilinde nadir bulunabilecek bir örnek. Arzu edenler metne Şalom’un internet sitesinden ulaşabilirler. Metin Delevi’nin irdelediği üzere Holokost’un gerçekliğine, şekline ve verilerine yöneltilen birtakım ciddi şüpheler içeriyor. Savlar “komplo teorileri”ne, aslında Holokost’un bir aldatmaca olduğu “sonucu”na kadar varmaktadır.
Holokost’la ilgili bu türden yaklaşımların ne derecede siyasi, ne derecede bilimsel bir zemine dayalı olduğu tartışmalıdır. Tarih, sosyal bir bilimdir. İstendiği zaman, bir kez daha sınanamaz; çalışmalarında en değerli materyali belgelerdir. Başta Yad Vaşem olmak üzere, birçok merkez Holokost üzerine çalışmalarını sürdürmektedir. Elbette çeşitli yaklaşımlarla bu tarihi yeniden incelemek isteyenler olacaktır. Ortaya konan amaçlar net, yöntem bilimsel metodolojiye uygunsa, Holokost da elbette incelenebilir, incelenmeli de. Tüm bu süreç profesyonel bir şekilde yöneltilmelidir, elde edilen bulgular tartışmaya ve değerlendirmeye açık olmalıdır.
Holokost çok, hassas bir konu. Onunla ilgili “şüphe”leri ortaya koymak, kolaylıkla yanlış anlaşılabilir ve yapılan çalışmaların amacı bütünüyle, net ve samimi bir biçimde belirtilmediği sürece antisemitizm için harikûlade bir malzeme oluşturur. Örneğini televizyonlarda İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ın söylemleri ve düzenlemiş olduğu “Soykırım üzerinde görüşleri inceleme konferansı” aracılığıyla gördük. Konferans bilimsellikten tamamen uzak ve siyasiydi.
Holokost’u çok ama çok iyi öğrenmeliyiz. Kuşkusuz ne bir tarihçi ne de bir Holokost uzmanı olabiliriz; ama kanaatimce Holokost’la ilgili bilgileri yeri geldiğinde edinmeli, karşılaşabileceğimiz sorulara karşılık en azından başvuru kaynaklarımızı arşivimizde bulundurmalıyız. Holokost, Yahudi eğitimi ve kimliğinin (ne yazık ki) bir parçası olmuştur. Mesajı çok derindir; onu edinebildiğimiz takdirde insanlararası iletişim ve duyarlılık adına kazanımımız büyük olacaktır. Burada onu bir dogma olarak kabul etmekten söz etmiyorum. Bilimsel bir esneklik, altını çizmek istediğim. Bu, Holokost inkârcıları ve onu hafife almak isteyenlerle mücadelemizde en büyük anahtar rolü oynayacaktır.
Zaman, Holokost’tan geriye kalan anıları ve tanıkları tarihe kattıkça, sorumluluğumuz daha da artıyor. “Komplo teorileri” ve “abartılar” Holokost’ta aranırken, amaç Yahudi insanını bir kez daha kötü bir duruma düşürmek, aslında bireylerin özünde yatan nefret dürtülerini bir kez daha Yahudiler üzerinden gün ışığına çıkartmaktır. İnsan doğasını başlı başına anlamaya çalışırken, nefretin yerini tayini etmek, onu hiç kimsenin zarar görmeyeceği bir şekilde yönlendirmek bence günümüzün en büyük çalışma alanlarından biri olmalıdır. Bunun başarılabilmesi bir ütopya mıdır, yoksa özünde insanoğlunun iradesi düşündüğümüzden daha güçlü olabilir mi? Belki bir gün bir sonuca varacağız; bugün için ise, gençliğim ideallerimi doğuruyor.
“Holokost’ta 6 milyon gerçekten öldü mü?”, “Gaz odaları var mıydı?”, “Holokost’la amaç aslında İsrail’in kurulması mıydı?” Bu ve benzeri sorular çok fazla... Bu metni yazarken elimde konuyla ilgili kitaplarım, aldığım dersler, dinlediğim tanıklar var. Bireysel olarak hiçbir şeyi kanıtlayacak güçte değilim; ama inanıyorum ve araştırmaya, öğrenmeye son derece niyetliyim. İnsanoğlu, milyonlarca insanın öldüğü II. Dünya Savaşı gibi bir savaş sonrası, Holokost gibi bir konuda bizlere yalanlar söylemiş,  geride şüpheler bırakmış olamaz; çünkü böylesi insanlığın kendisine karşı yapabileceği en büyük yanlışlardan birisi olurdu. Üstüne üstlük öyle bir yanlış ki düzeltilemezdi de, sonuçları tüm dünya için bir felâket doğururdu.
Tarihi yeniden incelemek isteyenler bir yana dursun, Holokost’la ilgili üzerinde durulması gereken bir konu varsa, o da Holokost’un açtığı yaraların tamiri, verdiği derslerin yüce anlamı dışında ondan çıkar sağlamak isteyenler olmalıdır, daha fazlası değil.  Sonuçta sadece Holokost’un değil, savaşların ve kayıpların verdiği ders tektir: insanın ölümü ve yaratılışımıza dair en temel değerlerin yitimi.
Eğer Holokost’a dair şüpheler varsa, arzum onların akademik bir disiplinle giderilmesi. Dünyanın, yarınlar için yalan söyleme lüksü yok. Hiçbirimiz sonsuza dek yaşamayacağız ve medeniyet ile barışın pekişmesi için yapacağımız her katkı hem atalarımıza, hep kendimize, hem de yarınımıza en büyük saygının ifadesi olacaktır.