Ankara Yahudileri hakkında söylenecek ve anlatılacak çok şey var. Ankara’da doğan bir kişi olarak size Ankara Yahudilerini anlatmaya çalışacağım
Ankara denince akla düzen gelir. Türkiye’nin başkenti ve kalbi, tüm devlet işlerinin yapıldığı ve yönetildiği yerdir. Herşey düzenlidir Ankara’da işyerleri, yollar, insanlar. Hem Müslüman, hem Yahudi halkı tasvir etmek için en iyi kelime ‘saygı’dır. Herkes birbirine saygılıdır. İnsanlar bürokratik işleri yapmak için koşuştururken, takım elbiseler giyen adamlar, çeşitli mesleklerden insanlar, kısacası herkes birbirine çok saygılıdır. Mesafeler İstanbul’a göre daha kısa, trafik daha akıcıdır. 10 dakikada şehir içinde istediğiniz yere ulaşırsınız. Ekim ayının ilk haftasının güneşli bir günü Ankara’da doğdum. Ankaralı olmaktan her zaman gurur duymuşumdur. Ankara Yahudilerini anlatacak tek sözcük ‘arkadaşlıktır’. Herkes birbiriyle arkadaş ve manevi değerlere saygılıdır. Asıl soyadımız Seloni. Dedem (babamın babası) Nesim Seloni İstanbul’da doğmasına rağmen, soyadı Selanik’ten gelir. Onun babası bir Selanik Yahudisidir. Hitler’in zülmunden kaçarken İstanbul’a gelirler. Babaannem de İstanbul’da doğmuş, daha sonra evlenerek, iş için Ankara’ya taşınmışlar. Atatürk soyadı kanunu çıkardıktan sonra da Yolak soyadını almışız. Yolak çığır, yenilik ve aydınlık yol, aydınlık gelecek demek. Anlamını öğrendikten sonra soyadını daha çok sevdim. Babam, amcam ve halam Ankara’da doğmuşlar. Babam küçükken babaannem ve dedem sinagogun sokağındaki Yahudi mahallesinde otururlarmış. Tüm sokak Yahudi ailelerden oluşurmuş. En önemli özellik hiçbir Yahudi’nin kapısını kapatmamasıymış. Babaannemin anlattığına göre kapılar açık, herkes birbirine çok güvenir, kimsenin malında gözü olmazmış. Ankara Sinagogu tüm ihtişamıyla bayramlarda insanların ibadet ettiği çok özel bir sinagogdur. Hayatım boyunca Amerika, Güney Afrika, İngiltere, İskandinavya, Rusya ve bir sürü Avrupa ülkesinin sinagoglarının yanısıra, Kudüs’teki Şas partisinin baştan başa altınlarla kaplı sinagogunu görmüş olmama rağmen, tüm sinagogların Kutsal ve Tanrı’nın evi olduğunu da bilmeme rağmen, Ankara Sinagogu hayatımda çok özel bir yer taşır. Bayramlarda yaşanan coşkuyu kelimelerle tarif edemem. Amerika’dan bir çok Yahudi bu sinagogu daha da şenlendirirlerdi, geniş sütunlarıyla o havayı koklamak, insanda derin duygular uyandırırdı. Ankara’daki Talmud Tora’nın bende yeri çok farklı ve çok özeldir. Ama Ankara’daki o büyülü hava hiçbir yerde yoktu. Hanuka kutlamaları çok keyifli olurdu. Her taraf süslenmiş, biz çocuklara şiirler ezberletilmiş, piyesler hazırlanmıştı. Hala o şiirler ezberimdedir. Kipur Bayramı’ndan çıkışta genç kızlar tepsi tepsi kurabiyeler, börekler, pastalar taşırlardı. Her gece bir ailenin evinde toplanılır, gençler mavi beyaz renkte giysilerle İsrail folklörü yaparlardı. O zamanlar onları hayranlıkla seyrederdim. Ankara’da bir gençlik vardı ki... Ben çok küçükken hatırlarım; amcamın arkadaşları babaannemin evinde saatlerce konuşurlar, kahkahalar atar, yemekler yerlerdi.
Babam küçük yaşlarda çok yaramaz, ele avuca sığmayan bir çocukmuş öyle hareketliymiş ki babaannem ne yapacağını düşünürken, emekli olmuş bir Yahudi yaşlı bey, dört, beş yaşındaki tüm Yahudi çocukları evinde toplayıp zamanını verimli kılmak için ücretsiz din dersi vermeye başlamış. Afacan Baruh, yani babam küçük yaşta duaları öğrenmiş ve yaramazlığı azalır olmuş. Daha sonra ailesinin en dindar kişisi olarak Ortaköy Sinagogu’nda gabaylık göreavini üstlenmiştir. Ted Ankara Koleji’nde okuduğum yıllarda en nefret ettiğim şey sabahleyin okula gitmek için erken kalkmaktı. Ankara’nın ayazları meşhurdur. O insanın içine işleyen meşhur sabah ayazlarında canım hiç sıcak yatağımı terketmek istemezdi. Onun için geceliğimin üstüne okul formasını giyerdim. Babam ise saat kaçta yatmış olursa olsun, saat 6.30-7.00 arası kalkmış olurdu. Annem sabahın erken saatinde kalkar, uzun saçlarımızı örer kahvaltımızı hazırlardı. Ben ise saçlarım örülmüş, formamı giymiş, kahvaltı etmiş bir şekilde, yatağın içine formamla tekrar girerdim. Önceleri evde beni aramaya koyulurlar, daha sonra ise yatağın içinde bulur, tekrar kaldırırlardı. Yatağın sıcaklığından, sabahın ayazına çıkmak bana çok zor gelirdi. Ankara’nın en sevmediğim şeyi ayazları ve soğuk havasıdır. Babam ise saat 7.30’de her sabah işinin başında bulunurdu. Ona “sen patronsun, saat 10’da 12’de işe git” dediğimde patronlar herkesten önce işinin başında olmalı, etrafa örnek olmalı”der ve yanında çalışan kişilerden önce işine gelirdi. Çok canlı, çalışkan ve yardımsever olan babam, tüm kuruluş ve derneklere yardım eder ve bunu etrafına ilan etmezdi. Bir gün Ticaret Akademisi’nde okuyan fakir çocuklara giyecek ve para yardımı yaptığını gösteren belgeyi şans eseri görmüş duygulanarak onunla iftihar etmiştim. Çok sosyal ve güleryüzlü olan babam, birçok bakan ve milletvekilleriyle de iyi arkadaştı. Oturduğumuz apartmandaki tek Yahudi aileydik. Anayasa Mahkemesi başkanı bizim apartmanda oturur, Bülent Ecevit onu devamlı ziyarete gelirdi.
Ankara’da tüm çevremiz politika ve siyaset adamlarından oluşurdu. Yüksek mühendis olan eniştem Süleyman Demirel ile görüşürdü. Ted Ankara Koleji’nde benim de birçok bakan ve milletvekili çocuğu arkadaşım vardı. Ted Ankara Koleji bakan ve milletvekili mezun eden bir okuldur. Şimdiki Dışişleri Bakanı Ali Babacan ve Savunma Bakanının oğlu Tanju Gönül bu okulun mezunlarıdır. Sınıfta tek Yahudi öğrenci olan ben, öğretmenlerin gözbebeği, sınıf başkanı seçtikleri, sınıf birincisi öğrenciydim. Okula ilk başladığımda annem muavine Reneta ismini yazdırmış, muavin ise, Reneta’yı silerek Sibel yazmayı tercih etmişti. Bu yüzden öğretmenlerim benim Müslüman olduğumu düşünürlerdi. Okulun açılış konuşmalarını yazan ve okuyan, kompozisyon birinciliği alan, Tubitak’a seçtikleri, santraçta derece alan ben, nasıl olur da bir Yahudi olabilirdim? Öyle şaşırırlardı ki... Edebiyat öğretmenim gözümün içine bakar Yahudi fıkraları anlatırdı. Müdür yardımcısı bir öğretmenim gene bana, bakarak “Bu Yahudilerin mayası güzel, herşeyde birinci oluyorlar” der, din öğretmenim ise “çocuklar sınıfta aranızda bir Yahudi olduğunu düşünün, tüm 10.000 bin Arap’a bedel” derdi. Din dersi zorunluydu. Ahlak ve din dersleri birlikte okutulurdu. En sevdiğim din öğretmenlerinden biri Mualla Selçuk’tur. Kendisi şu anda diyanetin en üst düzey görevli hanımlarından biridir. Ted Ankara Koleji sınavla girilen, sosyal aktiviteleri çok renkli bir okuldur. Ablam ve ben gitmedik kurs, katılmadık yarışma bırakmadık. Hatta ben bir ara bandoda saksafon bile çaldım. Yazları ve şubat tatilleri hep İstanbul’daydık. Tüm kuzenler, anneannem biraraya gelirdik. 8-10 aile Pendik’te denize bakan yazlık evler almıştık. Anneannem de Suadiye’de yazlık ev almıştı. Daha sonraki yıllar Büyükada’ya taşındık. Evimiz her tarafı tepeden görür, her odası deniz manzarası alırdı. Bahçesinden erik ve lavanta toplardım. Anadolu Klübü’ndeki etkinliklere katılmak istediğimde klübün yanında oturan anneannemin evinde kalırdım. Çocukluğum çok mutlu ve sevgi çemberi içinde geçti. Yıllarca basketbol ve tenis oynadım. Ön kısmı caddeye, arka kısmı bahçeye bakan çok büyük bir evde otururduk. Ankara’daki evin bendeki yeri de çok özeldir. Beşinci kat olduğu için tüm Ankara’yı tepeden alan bir manzarası vardır. Hala rüyalarımda kendimi orada görüyorum.
O kadar iyi komşularımız vardı ki, saatlerce piyano çalışıp, gürültü yapmama rağmen hiç şikayet etmezlerdi. Bazen günde 7 saat kadar çalıştığım olurdu. Hatta müzik koyarak, bale ve dans derslerinden öğrendiklerimi evde de uygular ve tabii ki, üstlerinde tepinirdim. Ankara Yahudileri’nin en moda aktivitelerinden biri o yıllar kaplıcaya gitmekti. Özellikle Kızılcahamam, Haymana ve Bursa kaplıcaları Ankaralıların en gözde yerleriydi. Hafta sonları Kızılcahamam ormanlarında pikniğe gidilir ve top oynardık. Yahudi gruplar çocukları da düşünür, bizlere de salıncak kurarlardı. Ankaralı Yahudilerin en önemli özelliklerinden biri de Türkçeyi çok düzgün konuşmalarıdır. Öyle ki, onların telaffuzunda hiç kayma olmaz. Babaannemin zamanında Yahudi mahallesinin dar sokaklarında insanlar danseder, özellikle çarliston yaparlarmış. Babaannemin annesi Hollanda Yahudisi bir Aşkenazmış. Fakat ailece Sefarad tarafımız daha ağır basar. İlkokulda İspanyolca konuştuğum zaman çok mutlu olurdum. Çünkü etrafımdaki kimse bu dili bilmezdi. Ablam ve ben şifreli dil gibi bu dili kullanırdık. Anneannem ve babaannem çok iyi İspanyolca konuşurlardı. Anneannem özellikle İspanyolca, babaannem de evde Fransızca konuşurlardı. Annemin İspanyolcası, babamın Fransızcası mükemmeldir. Ankara’nın tüm yerli ahalisi herkese selam verir, hatır sorarlar. İnsancıl, arkadaş canlısı ve düşüncelidirler. Babaannem ve dedem tüm Müslüman ve Hıristiyan komşularıyla çok iyi geçinirlermiş. Gece evlerde oyunlar oynanır, sohbetler yapılırmış. Öğretmenlerim benim de bakan veya milletvekili olacağımı düşünürlerdi. Çok soru soran, araştıran bir öğrenciydim. Boğaziçi Üniversitesi gazetecilik seminerinde Doğan Yayın Holding Ceosu Nuri Çolakoğlu öğretmenim, “gazeteci doğuştan olunur, çok meraklı ve soru soran kişiler gazeteci doğmuşlardır” derdi. Ablam ve ben ikiz gibiydik. Ted Ankara Koleji’nde bizi ikiz zannederlerdi. Kuzenlerim, amcam ve halam da Ted Ankara Koleji mezunlarıdır. Ankara’ya her gittiğimde okulumu ziyaret eder, nostalji yaşarım. Her gittiğim yerde muhakkak bir yeri Ankara’ya benzetirim. İstanbul’a taşındığımızda İstanbul’u da çok sevdim. Denizi, boğazı ve havası çok güzel.
Fakat Ankaralı insanların en önemli özelliği olan gerçek samimiyet burada azalmış. İstanbul’a taşındığımızda alışık olmadığım davranışlarla karşılaştım. Ankara’da hiç böyle davranışlara rastlamamıştım. Yolak, Kohen, Levi, Maymon, Atias, Bahar, Almelek, Albukrek, Alaton, Tezel, Namer, Surijon, Özşahin, Sonbahar, Yürüm gibi Yahudi aileler Ankara kökenlidir. Roş Haşana Bayramı’nda Ankara’ya özgü bir portakal reçeli vardır ki, parmaklarınızı yersiniz. Babaannem gül böreğini de çok güzel yapardı. Babam “Matematik kafalı” bir adamdı. Zor hesapları aklından yapar, büyük şirketlere mali danışmanlık ve müşavirlik yapardı. Ankara Yahudilerinin iliklerine de Hz. Süleyman’ın “arkadaşlık kavram”ı işlemiştir. Saygılı, merhametli ve kaliteli insanların cemaati, Ankara Yahudileri ne yazık ki çok azaldılar.
Büyük bir bölümü İsrail’e yerleşti. Diğer kesimi ise İstanbul’da yaşıyor. Daha yazacak çok şey var. Buna sayfalar yetmez. Dünyanın neresine gidersem gideyim, Ankara her zaman kalbimde yerini koruyacak. Ankara’nın o eski, unutulmaz yaşayışları, insanlık, manevi değerlere verilen önem, düzen ve saygısı belki de mazide kalacak. Ankara gençliği, Talmud Tora’sı, folklörü, sinagogu hep hatırlanacak. Ankara Yahudileri’nin en önemli özelliklerinden biri mutlu evlilikler ve candan bağlılık duygusudur. Ankara Yahudi gençliğinin bir temsilcisi olarak, tüm Ankaralıların onlara özgü özellikleri ve duygularını korumalarını, insani değerlerini ve arkadaşlık duygularını hiç kaybetmemelerini diliyorum.