Ötekileştirme ve/veya anlayış

Köşe Yazısı
4 Haziran 2008 Çarşamba

28 Mayıs tarihli, “Adınız neden David?” başlıklı köşemin ardından, yazımı okuyan ve konuyla ilgili düşüncelerini ileten okurlarımıza teşekkür ediyorum. Mektuplardan derlediğim alıntılarla, bu haftaki köşenin sahibi onlar...

Yazmanın, farklı görüşleri tartışmak ve yeni sentezler oluşturmak adına etkin bir araç olduğuna inanıyorum. Belki de özlemi sıkça dile getirilen “ortak paydalarda buluşabilme”nin yolu biraz da bu satırlardan geçiyordur...

***

...Benim ismim David olsa, kendimi “Ben Davut, ismim David diye yazılır” diye tanıtırım. Sonuçta aynı isim, sadece insanlara yabancı gelmemesi için çevirmiş olurum. (...) Aslında mesele eğitimle alakalı değil ki, mesele henüz kaynaşmayı beceremedik, o yüzden. İnsanlar kendinden olmayanı ötekileştiriyor, oysa onunla 1 hafta kalsa düşüncesi değişecek. Ülkemizdeki azınlıklarla ortak bir payda kuramamışız sanki... Bir masaya farklı bir kulp takarsınız, rengi de farklı olur sırıtır ya, onun gibi; tarih anlayışımızla da ilgili olabilir. Ülkemizdeki azınlıklar belli bir bölgede toplandığından kaynaşmak çok zor gözüküyor.

***

Milliyetçilik süsü verilmiş inatçı cehalete karşı bu nazik tavrınız, zihni kendi anlayışlarından daha ötesini görmemeye kilitli kimselere ders olur mu bilmiyorum; ama bizim için doğru yolda olduğumuza bir hatırlatma oldu.

***

Bahsettiğiniz konuyu bende uzun süredir düşünmekteydim mamafih, benim düşündüğüm şey açıkça şuydu: David İbranice deyişiyle; Davud siz İngilizce’sini kullandığınız için Türk gözüyle bakılmıyorsunuz sanırım. Eğer maksat etnik kültürü koruma çabasıysa özgün anlamıyla ve ifadesiyle kullanılmalı değil mi? (...)  Dini tercihler kişiyi vatanını seçmeye zorlamamalıdır  tabiki... II. Beyazıt Dönemi’nde Osmanlı topraklarına göç eden İsrailoğulları belki de hepimizden fazla Türktür.

Gözümüzü açtığımız ve özgür olduğumuz yerdir bizim vatanımız... Çoklu din anlayışı ile yaşamak o ülkeye zenginlik, anlayış ve güzellik katar, nitekim bu bir nimettir...

***

Ben uzun zamandır Şalom Gazetesi’ni okurum ve beğeniyorum. Benim adım da Davut, bu da, İbrani halkının diğer halklar arasında ne kadar etkili bir ışık olduğunun işaretidir. Ben Tora okurum ve çok bereket alıyorum. Yahudi doğmadım; ama Yahudilere sevgi duyarım. Tanrı'nın Musa ve İsraillilerle konuştuğundan ve Tanrı'nın İbrahim, İshak ve Yakup'un Tanrı'sı olduğundan, diğerlerinin insan yapımı putlar olduğunu bilirim. Bu nedenle diyalog kurduğunuz kişi fakülteden bile olsa bazı şeyleri anlaması zordur ve bu şartlarda normaldir de.

***

Sizi okumanın zevkli yanı bu. Her zaman çok farklı yerlerden yakalıyorsunuz. Bu bence en büyük zenginliğiniz.

Okurken, Avram Naonlar’ın İbrahim Nom olduğu yıllar geldi aklıma. Ülkelerini canları kadar seven Yahudi toplumu (ki Talmud'un da emridir din d'malhuta dina) ona bağlılıklarını göstermek için öyle cesurca şeyler yapmışlardı ki... Kızılay'ın, Türk Hava Kurumu'nun kuruluşunda (ki Kızılay'ın kuruluşunda rahmetli Hahambaşı hazretleri Hayim Nahum, yine rahmetli Hahambaşı Hayim Becerano'nun kızları, tarihçi Avram Galanti çok önemli roller oynamışlardı), Türkçe'nin ulusal dil olmasında çok önemli adımlar atmışlardı. İsimlerin Türkçeleştirilmesi de bu dönemin en büyük sadakat ve beraberlik ruhu göstergelerinden biriydi.

Bu isimler, onların Türkçeleştirilmesi, Yahudi ailelerinin öztürkçe soyadları almaları dönemi ile ilgili mütevazı bir yazı kaleme alma isteği uyandırdınız bende(...)